Avrupa’nın başkenti Bürksel’de Perşembe gününü ağır bir programla yani dop dolu bir gündemle tamamladık...
Bana göre mi?
Son derece faydalı ama inanılmaz yorucu ve sıkışık bir programdı...
Brüksel’e Çarşamba gece geldik, karanlıktı...
Perşembe gününü akşama kadar toplantılarda geçirdik... Akşam hayatımda hiç yemediğim bir “Brüksel” yemeğini, bir İspanyol şirkete ait restoranda, yanılmıyorsam Yunanistan’dan işletmecilerin elinden yedim...
Nefisti!
-*-*-
Yağmur ve karanlık...
Kıbrıs mı?
Üç günde özlenir mi?
-*-*-
Neyse, Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilciliği’ne ve tabii ki orada görevli Athanasios Athanasiou’ya çok teşekkür ederim...
Bu yazıyı Cuma sabah yazıyorum ve az sonra Brüksel - Atina – Larnaka yolculuğu başlayacak...
-*-*-
Hangi notları aldım?
Gelin “çok özetiyle” onlara bir bakalım...
-*-*-
Bir şişe 0.33 L içme suyu TL cinsinden parayla 30 TL civarında!
Normal bir lokantada, bir giriş, bir ana yemek, bir tatlı ve bir iki kola içerseniz, kelle başı 40 – 50 Euro ödersiniz; azıcık pahalı yemek seçerseniz, rakamın yükseleceği açık...
İçkiyi şişeden şaraba veya meşhur Brüksel biralarına kaydırırsanız, TL cinsinden kazanan bizler için fiyat da bize kayacak! Bu kesin!...
-*-*-
Brüksel zaten geçmişte de bisikletin çok kullanıldığı bir ülkeydi...
Şu anda daha da yaygın...
Yarı pedal – yarı elektrik kullanımı arttı...
Kiralık scooterler her yanda...
Bisiklet ve scooter kullanımının daha da artmasının sebebi, tabii ki akaryakıt fiyatları...
Bu arada belirtelim İngiltere başta olmak üzere, Avrupa’da ısıtma ve ısınma sorunu nedeniyle onlarca kapalı yüzme havuzu bu kış çalışmayacak!
Yani ekonomik sorun ve sıkıntı, sadece bizimle alakalı bir şey değilmiş!
-*-*-
Bize göre çok pahalı, bize göre çok fazla bisiklet ve muhteşem bir toplu taşımacılık sistemi var ama bize göre tertemiz - pırıl pırıl ve bize göre yeşil alan çok fazla...
-*-*-
En üst seviyede görüştüğümüz kişi Avrupa Komisyonu Sağlık ve Gıda Güvenliği’nden sorumlu Komiseri Stella Kyriakides...
“Pandemi bitmedi” diyor...
Odasına maskeli giriyoruz, maskeli karşılanıyoruz... Fotoğraf çektirirken maskeleri çıkarıyoruz...
AB’nin 27 üye ülkesinin 19’u, Omicron varyantında, hastaneye yatışlarda ve ölümlerde artış bildirdi!
Bana çok önemli bir bilgi gibi geldi!
Sizce?
-*-*-
Bir de çok dikkatimi çeken konu, “istatistik”...
Örneğin, Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilgili çok ayrıntılı sağlık istatistikleri var...
En basitiyle “nüfusa göre doktor ve hemşire sayısı...”
KKTC mi?
Otur çocuğum, sıfır!
İnsan utanıyor!
Uydurma olmayan raporlar, bilgiler görüyorsunuz, KKTC’de yok!
-*-*-
Veya elektrik santrali bacasından kaynaklanan “sağlık ve çevre sorunu”...
Var mı bu konuda resmi bir bulgu?
Var mı bu konuda bilimsel bir araştırma?
“Baca yok, hava kirliliği var, insanlar ölüyor” diyoruz ve mesela AB’den veya Türkiye’den destek – katkı isteyebiliyoruz...
Ama aynı konuda bilimsel bir araştırmamız bulunmuyor!
-*-*-
Pandemi ve akabinde Ukrayna – Rusya savaşı Avrupa’yı ciddi anlamda etkiledi...
Örneğin akıl sağlığına Avrupa Komisyonu çok büyük önem veriyor...
Ancak saydığım iki sıkıntı, bu konudaki çalışmaları da aksatıyor ayrıca sorunu artırabiliyor...
-*-*-
Avrupa Komşsyonu’nda kimle konuşursak konuşalım, “Kıbrıslı Türkler” derken, ağızlarından sanki bal akıyor...
Hellim başta olmak üzere, bir yığın konuda yapılanları anlatıyorlar...
Peki “kanser ilacımız yok, bir şeyler yapılamaz mı?” gibisinden son dönemlerin KKTC’deki en utanılacak - popüler konusunu açıyoruz, “... Yöneticileriniz, bizimle temas kurup isteyebilir” gibisinden yanıtlar var...
Yani, “Ersin Tatar” ağabeyin bu veya benzeri insani konularda, hamasetten ve egemen – eşitlik saçmalığından uzak temas kurması şart!
-*-*-
Haaa bu arada öğreniyoruz ki; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm ülkelerdeki en kalabalık ve en büyük diplomatik delegasyonu Bürksel’de...
Yaklaşık 100 kişi bu temsilcilikte çalışıyor...
Kıbrıs Haber Ajansı’nın Brüksel’de daimi muhabiri var...
KKTC mi?
Eyvallah, inşallah!
Var bizim de temsilcimiz kardeşim!
Tabii ki var!
-*-*-
Başka ne konuşuyoruz?
Mesela enerji!
Kıbrıs için en uygun enerji, yenilenebilir olanı!
Güneş, rüzgar gibi...
Peki doğal gaz?
Üretmek çok pahalı!
-*-*-
Ciddi bir kapitalist kurum olan AB, örneğin enerji üretiminde, Eurasia veya EastMed gibi “çok pahalı” projeler üretip, Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail vatandaşlarına vergi kazığını artırmak yerine; neden hem kablo ile elektriği hem de doğal gazı Türkiye üzerinden taşımayı düşünmüyor?
Aslında “düşünüyor” ama, “siyaset” burada, yetkililerin “yorum” yapmasına dahi engel oluyor!
Bence, herkes Kıbrıs meselesindeki olası bir çözümün, enerji anlamında ciddi tasarruf sağlayacağının farkında!
Birilerinin, bu açıdan çözüm anlamında adım atması kaçınılmaz!
Çünkü bu konu özellikle içinde bulunduğumuz dönemde hayati öneme sahip!
Yani kısacası, “Kıbrıs çevresindeki enerji hareketliliğinde Türkiye’yi de kapsayan bir ortaklık olursa, Kıbrıs sorunu çok kolay çözülebilir diyebiliriz!”
-*-*-
Haaa, Türkiye ile KKTC arasında elektrik kablosu çekilmesinin yasal bir engeli var mı?
Teknik hiç bir engel yok!
Ama yasal engel, evet var...
Avrupa’nın enterkonnekte işlerine bakan kurumu buna izin vermeyecek bir pozisyonda!
Ama dediğim gibi, “siyasi çözüm” imkansız olmamalı!
-*-*-
Haaa, istatistik demiştik ama diğer tüm teknik konularda, Yeşil Hattın Kuzey tarafında neler yaşandığını Avrupa bilmiyor! Ya da çok az biliyor! Ve bu itiraf ediliyor!
“İyi niyetle her sorunu çözmek isteriz ama siyasi liderliğin bu konuda temas kurması şart” benzeri yorumlar işitiyoruz...
Yani, Tatar kuramayacaksa, örneğin Kıbrıs Türk Ticaret Odası üzerinden bazı engeller kalkabilir...
Nitekim “ara bölgeye solar paneller yerleştirilmesi” projesi şu anda düşünce aşamasında ama bu konuda Ticaret Odası da bir şekilde “paydaş” yapılıyor...
-*-*-
Ve Kıbrıs meselesi...
Bildiğimiz gibi...
AB, Kıbrıs’ta, Tatar’ın eşit – egemen devlet iddiasına “dönüp bakmıyor” bile...
Ve bu ilgili taraflara defalarca bildirildi...
Çözümün parametreleri daha önce neyse, yine o...
-*-*-
Türkçe resmi dil olur mu?
Şu anda gündemde böyle bir konu yok!
-*-*-
Kıbrıslı Türkler şu anda Euro kullanabilir mi?
“Hırvatistan 2013’te AB üyesi oldu, Euro’ya seneye geçecek”...
Yani, şu anda “bizim” de resmi anlamıyla “Euro” kullanmak gibi bir durumumuz “imkansız!”...
Gayrı resmi mi?
Zaten kullanıyoruz!
-*-*-
Sonuç: Hem şahsi inancım hem de açıkça AB’yi yönetenlerin görüşü şudur:
“İki toplum yeniden masaya dönmeli... Yeniden birleşme olmalı... Ama şu anda öyle bir görüntü yok... Karşılıklı güven eksikliği oluşmuş durumda... Kıbrıslı Türkler, geleceklerinin AB içerisinde olduğunu görmeli... Örneğin Yeşil Hat üzerinden ticaretin olması; olmamasından daha önemli... Yani iki toplum arasında ileriye yönelik karşılıklı ilişkiler artmalı... AB birşey yapabilir mi? AB’nin tek derdi Kıbrıs değil ki! Ama yapabilir yine de!”
_______________________________________________________________________________
Ve Brüksel gezisi biter... Bisiklet, Lefkoşa, Girne ve Mağusa’da hem trafiği rahatlatır hem ciddi tasarruf sağlar mı? İyi düşünmek lazım... Hani yerel seçimlerimiz de yaklaşıyor falan, adaylar acaba ne diyor? Bu arada ben, Bürksel, Atina, Larnaka üzerinden Kermiya’ya doğru yola çıkar...