Adalet kelimesinin yerine kullanılması en uygun kelime “doğruluk”tur.
Platon’un Devlet isimli kitabında adalet, devlet ve yöneticiler üzerine uzun uzadıya tartışmalar yer alır.
O “adalet ile devlet özdeştir”der.
Bu kitaptaki karakterlerden biri olan Thrasymakhos ise adaleti şöyle tanımlar:
“Doğruluk güçlü olanın işine gelen şeydir."
Yani, adalet güçlü olanın işine gelen şeydir!
Adalet deyince sadece mahkemelerin dağıttığı bir tür “hak”tan bahsetmiyoruz, hakedilmiş olanın verilmesi ya da cezalandırmanın nispeti falan değil buradaki tartışma.
Bu tanım siyaset felsefesinde tartışmalı olsa da bugün içinde yaşadığımız düzende de öyle değil midir?
M.Kemal Atatürk’ün söylediği “Adalet Mülkün Temelidir” sözü Türkiye’de neredeyse her mahkeme salonunda, her adliyede ya da her hukuk kitabının içinde yer alır.
Buradaki mülk kelimesinin devlet demek olduğunu yani sözün “Adalet Devletin Temelidir” olarak kabul gördüğünü belirtelim.
Bizim ülkemizde salonlarda yargıçların arkasındaki duvarda sadece üç şey görebilirsiniz. Bu ya bir perdedir ya klima ya da duvar.
Mahkeme salonlarımızda bayrak olmadığı gibi aynı zamanda bir devlet büyüğünün fotoğrafı da yoktur.
Olmaması da doğrudur.
Çünkü orada oturan yargıcın ne adalet dağıtmak için simgelere ihtiyacı vardır ne de yargılayacağı insanları o simgelerin “ruhuyla” aldatmaya.
Çünkü verilen her yargıç kararının hukuksallığı olmak zorunda olduğu gibi aynı zamanda vicdani bir kanaati de barındırması beklenir.
Hukuk ve vicdan.
Şimdi filozofun tanıma geri dönelim.
KKTC 15 Kasım’da yine doğum gününü kutluyor. Ünlü vecizede olduğu gibi adına mülk dediğimiz bu yapının vatandaşları bu kutlamayı yıllar geçmiş olsa bile hâlen içselleştiremediler. Çünkü aslında adına ister devlet ister mülk diyelim bu düzenin temelinde adaletin yani doğruluğun harcı yok.
Savaş mağduru bir toplum, göç yollarında tüketilmiş bir hayat, her bireyi parça parça dünyaya dağılmış ve artık herkesin bireysel kurtuluş yolları aradığı bir çaresizliğin ağında, hakaretlere uğrayan, biçare düşürülmek istenen insanlar. Elinden ekmeği çalınan, kültürü yozlaştırılan, hiçleştirilmek ve yok edilmek istenen bizler.
Platon devlette olması gereken başlıca değerleri sıralarken bunların, bilgelik, yiğitlik, ölçü, adalet olduğunu söyler.
Bunlardan hangisi bizde var?
İTEM Yasası ile mülkiyet sorununu başlatmak, ada yarısında her şeyini kaybedip buraya gelenle, sonradan geleni eşitlemek, onları da başkalarının alın terini yağmalamak için hak sahibi yapmak mıdır adalet? Kendi gençleri yoksulluktan, umutsuzluktan ve çaresizlikten göç ederken, kukla olup başkalarına memleket vermek midir adalet?
36 yıldır bugün tanınacak, öbür gün tanınacak, iki devletli olacak, KKTC tam bağımsız ve özgür bir de devlettir ve ilelebet yaşayacak! diye diye, caklı, cekli ve de üstelik çekli ve bol nakitli bir bürokrasi yaratıp, yolsuzlukları hasır altı etmek, üstüne oturmak ve ardından da susa-durmak mıdır adalet?
Kendi iradesi olmayan, talimatla hükümeti bozulan, polisi, askeri, maliyesi, para politikası icazete bağlı, siyasilerin kirli ağızlarında üç kuruş yapılmaya çalışılan bir onuru, gencinin bunca yıldır dayanmaya çalıştığı bu toprağın parsel parsel satılması, doğduğu büyüdüğü sokaklara yabancılaşması, romantik bir yerellikten öteye, gerçekten insanın yurdu ile bağı kalmaması mıdır adalet?
Konuş desen, sus diyecekler, yürü desen dur diyecekler, yaz desen sil diyecekler, gör desen kör ol diyecekler diyarında yaşamak mıdır adalet?
Zenginin daha zenginleştiği, fakirin, yoksulluğun bir ayıp gibi gizlendiği, görünmediği, sosyal devlet desen hiç olmadığı, koltuk kapanların kişisel hırsları ile yasaları yediği, maddeleri büktüğü, daha üst mevkilerdekilerin kristal kaleler inşaa ettikleri, dokunulmazlıklar ardına gizlenenlerin ne idiğü belirsiz mafyavari organik ilişkiler yürüttüğü bir yapıda söyleyiniz,
nerededir adalet?
Olmadı ve olmayacak.
Bu mülk adaletsiz, doğruluktan yoksun doğdu ve yaşamayacak.
Belki yok olmayacak ama günden güne çürüyecek, içinde yaşayanları başka şeylere dönüştürecek, yanlışlar doğru olacak, haksızlıklar adalet olacak, ganimet hak, hakka tecavüz niyet oldu ve olacak, gasp edilenler tutanın yanına kaldı ve kalacak, çünkü bu mülkün adaletle, doğrulukla işi yok, hiç olmadı ve olmayacak.
Gölge oyununu bırakalım ve diyelim:
Bu yapının temelinde adalet harcı eksik çünkü bu düzeni kuranlar temeli başkalarının alın teri ve hakkı üzerine attılar, gün geldi çaldılar, gün geldi çırptılar. Dünden bugüne kadar gördüğümüz ve yaşadığımız da budur.
Filozof haklı.