K.Kaymaklı ve spor kamuoyu onun adını ilk kez 2000’li yılların başında K.Kaymaklı’ya başkan olduğu zaman duymuştu. O zamanın astronomik transferleri ile lig şampiyonluğuna soyunan sevgili Ali Başman, bu girişiminin hüsranla sonuçlanmasının ardından başkanlıktan ayrılmasına rağmen, yönetici ve sonraları bir K.Kaymaklı sevdalısı olarak, kendisinden sonra gelen her başkana maddi manevi katkı koymaya devam etti.
Özellikle, yedi yıla yakın başkanlık yapan ve K.Kaymaklı da çeşitli bir takım polemiklere neden olan Hasan Sertoğlu’nun, 2010-2011 sezonun beşinci haftasında, Ömer Adal’ın yerine Futbol Federasyonu başkanlığına seçilmesinin ardından ikinci kez K.Kaymaklı’da başkanlık görevine seçildi.
Bu göreve seçilmeden önce de, sonra da özellikle Kıbrıs Türk futbolunu ve futbolcusunu motive etmek açısından yarattığı “NIKE TEŞVİK ÖDÜLLERİ” Kıbrıs Türk futbolunda adeta bir “EFSANE MARKA” olmuştur.
Ne var ki Başman, bu göreve seçilmesinin ardından daha ilk maçında deplasmanda Cihangir’e 2-1 mağlup olmalarına rağmen, K.Kaymaklı başkanlığına seçilmesinin esas hedefi olan “Forest”i 26 yıl sonra lig şampiyonluğuna taşıma misyonuna soyundu.
Ve… bu başarıyı K.Kaymaklı camiasını, “yönetici, sporcu, taraftar yüreğimiz Kaymaklı için atar” sloganıyla 26 yıl sonra Lig şampiyonluğuna taşıyarak K.Kaymaklı’yı lig şampiyonu yapan efsane başkanlar Menteş Aziz ve Veli Hakkı Taşkıran’ın ardından “SON EFSANE BAŞKAN” olarak K.Kaymaklı ve Kıbrıs Türk futbol tarihindeki şerefli yerini aldı.
İşte, bu büyük başkan bu sezon da, lig şampiyonluğunu korumak için yola çıkarken, ne yazık ki kendilerini kulübün üzerinde gören bazı futbolcuların bir anlamda hazımsızlığına uğradı. Kendilerini camianın üzerinde gören bu futbolcuların hemen biletini kesen Başkan Başman, diğer futbolculara da mesajını göndermiş oldu.
Mustafa Yaşinses olayını bu açıdan değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Bu arada, son karşılaşmalarda yediği hatalı gollerle dikkati çeken kaleci Ali Duvarcı’nın kendisini eleştiren medya mensuplarına karşı davrandığı tehditkar durum da Başman yönetiminin dikkatindedir diye düşünüyorum.
K.Kaymaklı, puansal olarak, bugün karşılaşacağı lider Yenicami ile oynayacağı maçı kazanması halinde
Lideri yakalama şansını elde ederken, “adam gibi adam Ali Başman”ın hala daha yitirmediği şampiyonluk inancını perçinleyecektir. Yeter ki sahaya çıkan her Kaymaklı’lı futbolcu giydiği yeşil-siyah formanın Kıbrıs futbolunda bir “EFSANE FORMA” olduğunu unutmasın.
Milli Takım vizyonu mu, hadi canım sende!
Kuzey Kıbrıs futbolunun en büyük açamazı olan özellikle, takım sporlarındaki izolasyonların sporcu motivasyonunu nasıl olumsuz etkilediğine, 15 Kasım 2011 KKTC’nin kuruluş yıl dönümünde oynanan Kıbrıs Türk Karması-Londra Türk Toplumu Futbol Federasyonu Karması (LTTFF) karşılaşmasında tanık olduk.
Londra Türk Toplumu ligine göre, daha profesyonel olan ve kulüplerin bütçelerinin trilyonlarla telaffuz edildiği, futbolculara ise milyarların verildiği Kıbrıs Türk ligleri karşısında amatörce mücadele eden Londralı futbolcuların, ikinci yıldır karmamızı devirmesi önemle düşünülmesi gereken bir husustur.
Düşünün ki fabrikalardan, Wimpylerden veya çeşitli iş yerlerinden çıkarak, derme çatma sahalarda antrenman yapan ve futbol oynamaya çalışan Londralı gençler karşısında düştüğümüz acı durum adeta, futbolumuzun aciz içerisindeki görünümünün bir tablosudur diye düşünüyorum.
Yıllardır, tanımamışlığın getirdiği bu handikap ile “milli maç” oynama vizyonu ve ruhunu yitiren sporcularımızı motivasyonsuzluk girdabı sarmıştır.
Kuşkusuz, Londra Türk Toplumu Karması ile karşılaşmak bir milli maç değildir. Hatta ciddi anlamda bir dış temas da değildir. İşte bu felsefede olan, Futbol Federasyonu Karması’nda yer alan futbolcuların, önce 2-0 öne geçtikleri maçta rakiplerini küçümsemeleri, sonrasında bu hafta oynanacak takımlarının lig maçlarını düşünmelerin ardından gelen mağlubiyet adeta yüzümüze bir tokat gibi patlamıştır.
Bu gerçekten hareketle, milli maç oynama oynama yitirilen duygular ve motivasyonsuzluk, Kıbrıs Türk futbolunun acı gerçeği olarak ortaya çıkmıştır. Çözüm mü? Çözümde dostlar çözümde…
Yabancı futbolcular kulüpleri sallamıyor
Kanımca, futbolumuza büyük ölçüde katkı koymayan ancak, kulüpsel bazda kısa süreli başarılara imza atmak için, en büyük araç olan yabancı futbolcu vizyonu, bu futbolcuları Kuzey Kıbrıs’ta tutmanın zor olduğu yasal boşluk nedeniyle büyük bir darbe yemiştir.
Geçmiş yıllarda da, yaşanan söz konusu futbolcuların, kulüplerden alacaklarını büyük ölçüde almaları nedeniyle, sıkıldıkları zaman sırra kadem basmalarına neden oluyor.
Bunun son örnekleri olarak B.Bağcıl futbolcusu Josef, Bebbe , Lefke’li Bwelle ile Roland, Düzkaya’nın TC’li iki futbolcusu Mustafa Tabakçı, Ahmet Cesurer ve Lapta’nın Bito’yu örnek gösterebiliriz. Joseph ve Bebbe’yi aradınsa bul.
Bu futbolculardan Lefkeli Bwelle’nin pasaportunu süresinin bitmesini gerekçe göstererek, karısının doğum masrafları dahil tüm alacaklarını alarak gitmesi ve dönmemesini gösterebiliriz. Ayrıca, Roland’ın maaşını geç alması nedeniyle kaçmasının ardından pişman olmasından sonra Lefke’ye dönmek istemesine rağmen, bu kez Lefke yönetimin doğru bir karar ile Roland’a yol vermesi diğer çarpıcı bir örnek.
Peki, bu yabancı sendromunun çözümü nedir? Acaba, gece kulüplerine gelen konsomatrislerin pasaportlarına el koyar gibi, futbolcuların pasaportlarına da el konmalı mı diye düşünüyorum. Şaka, şaka bu insan haklarına aykırı ama kulüplerin bu konuyu yasal zemine oturtmaları şart. Yoksa parasını alan ve sıkılan her yabancı futbolcu kaçarsa “ülke sorma gir hanına döner.
Kim kimi marke ediyor?
Geçtiğimiz haftalarda Futbol Federasyonu’nun 56. kuruluş yıl dönümde Golden Tulip Otel’de yapılan resepsiyona ilgi büyüktü.
Başta KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu, Başbakan İrsen Küçük, bazı bakanlar ile spor camiasının adeta tam takım hazır bulunduğu resepsiyondaki karelerden bir tanesinde Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu, İç İşleri ve Yerel Yönetimler Bakanı Nazım Çavuşoğlu, Lefkoşa Belediye Başkanı Cemal Bulutoğluları ile geçtiğimiz günlerde Kaymaklı’daki görevinden alınan yenilgisiz teknik direktör Mustafa Bortaş’ı yakaladık.
Adeta birbirlerini marke eden bu dörtlüden ilk akla gelen MTG’li Cumhurbaşkanı’nın, Gençler Birliği taraftarı Nazım Çavuşoğlu ile eski Çetinkaya Başkanı Lefkoşa Belediye Cemal Bulutoğluları’nın Borataş’ı paylaşmama kavgası mıydı diye düşünüldü?