Feminist Atölye
info@feministatolye.org
Mizahın çok eski zamanlardan beridir toplumlar için bir iletişim ve etkileşim yöntemi olduğu bilinmektedir. “ Eski toplumlarda iyi ile kötü sürekli çatışma halindedir. İyinin sonunda kötüyü yenmesinden dolayı eğlenceler düzenlenmiştir. Mizah, kötünün taklidini yaparak neşe sağlamıştır. Örneğin, kötü olarak sembolize edilen yılana şarap içirilerek onun şişmesi sağlanır ve böylelikle yılanın deliğine girememesi mizahı oluştururdu. İnsanlar bunu dinleyerek başarılarını eğlenerek kutlarlar, bağımsız ve güvende olduklarını düşünürlerdi. Dokümanlarda mizahın kullanımı mitolojik Yunan kahramanı olan Oedipus ve Theseus’a kadar gitmektedir. Sadece mizahın kullanımı dokümanlarda değil, günlük yaşamın her anında kullanıldığı belirtilmektedir. Oedipus ve Theseus’un yaşadığı yıllarda, bilmeceler, mizahla beraber diğer insanları ikna etmek için kullanılırdı. Böylelikle bilgiye ulaşma ve onu kavramaya çalışılırdı. “20. yy.’ ın ortalarına kadar mizah, bilgi verme, ikna etme, öğretme ve başarılı olmayla ilintilendirilmiştir. Ayrıca kişiler arası iletişimde başarılı olmada etkili olduğu savunulmuştur” (Williams, 1997: 54)” (i)
“Mizah, eğlenceli olduğunu düşündüğümüz, gülmeye yol açan mesaj üretimi olarak tanımlanabilir (Merolla, 2006:175).Çok güçlü bir iletişim aracı olarak mizahın toplumsal eleştiri ve direnişte önemli bir rolü vardır; ancak mizah pekâlâ baskı ve kontrol aracı da olabilmektedir (Downe, 1999: 63). Farklı zihniyet ve dünya görüşleri, mizahta farklı anlayışları ortaya koymaktadır. Çeşitli toplumsal önkabul ve yargılara meydan okuyan, onları ters yüz eden, sorgulatan, yeni bir şekilde bakmamızı sağlayan dönüştürücü içerikli mizah biçimleri olabildiği gibi toplumsal önkabul ve yargıları sürdürmeye hizmet eden, var olan durumu pekiştirici mizah biçimleri de olabilmektedir. Eğlence amacıyla üretilen mizah toplum içindeki güç dengesizliğinin sürdürülmesine pekâlâ hizmet edebilmektedir.” (ii)
Bir mizah ustası olan Aziz Nesin’in deyimiyle ise mizah çok ciddi bir iş olup, insanlara değer katan; düşünme ve zekâ gerektiren bir durumdur. O halde mizahın bir derdinin bulunduğu, eleştirici olmakla birlikte, düşünmeye sevk ettiği, toplumların değer yargılarının değişmesine katkı sağladığı söylenebilir. Hatta ruhu gereği genel olarak egemen gücün karşısında yer aldığından, korku ve baskı barındırmamalı ve özgür olmalıdır. Ancak algı yaratan tüm araçlar gibi mizah yaparken de hakaret ve nefret söyleminde bulunulmaması, ötekileştirmemesi ve doğru amaçlar gütmesi gerekmektedir. Güncel ve politik olayları, değişkenleri ile birlikte toplumsal yapıları, kültürleri, yaşam biçimlerini konu alan mizahın insanlara çok kolay ulaştığını dolayısı ile de bilgiyi, düşünceyi, toplumsal algıyı yeniden yarattığını söylemek hatalı olmaz. Karikatür, fıkra, dizi, standup gibi daha birçok şekilde mizah yaparken, meşruluk kazandırdığı ve pekiştirdiği olgulara dikkat edilmesi önemlidir.
Son yıllarda birey algılarının belirlenmesinde karikatürler farklı bir yaklaşım olarak yaygın biçimde kullanılmaktadır. Bu fikirden yola çıkarak, yakın zaman da Türkiye Cumhuriyeti, Sakarya Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma ile ortaöğretim öğrencilerinin, toplumsal birlik, beraberlik ve dayanışma değerlerine ilişkin algılarının karikatür yoluyla saptanması amaçlanmış. Katılımcılarını iki farklı ildeki iki ortaokuldan toplam 100 gönüllü öğrenci olarak belirleyen araştırmanın verileri bir karikatür ve o karikatüre ilişkin dört soruluk anketler ile toplanmıştır. “Araştırma bulguları, katılımcıların büyük çoğunluğunun karikatürdeki mesajı doğru algıladığını; karikatürle ilgili olarak acıma, üzüntü, birlik-kardeşlik-dayanışma, sevgi-saygı, umut, barış, ayrılık ve özlem gibi duygular hissettiklerini; karikatürde anlatılmak istenen toplumsal değerlerin birlik-beraberlik, kardeşlik, dostluk ve sosyal ilişkiler olduğunu ve son olarak karikatürü en fazla “birlikten kuvvet doğar”, “bir elin nesi var iki elin sesi var” ve “komşu komşunun külüne muhtaçtır” atasözleriyle yorumladıklarını ortaya koymuştur. Sonuç olarak, ortaöğretim öğrencilerinin kendilerine gösterilen karikatüre ilişkin doğru algılarda bulunduklarını, yorumlamalarını doğru sözcükler ve atasözleriyle destekleyebildiklerini ortaya çıkarmış, karikatürlerin uygun ve doğru kullanıldığında nicel veri toplama araçlarına güçlü bir alternatif olarak kullanılabileceğini göstermiştir.” (iii)
Peki, etkileri olduğu ve algıyı kolayca yönetebildiği açık olan mizahın cinsiyetçi olmadığını ve ataerkil sisteme hizmet etmediğini söyleyebilir miyiz? Ne yazık ki erkeklik kültürü her alanda olduğu gibi mizahta da baskındır. Eril mizah, tüm cinsiyetçiliği ile erkeklik iktidarını meşrulaştırmaya yardım etmektedir. Tıpkı eril dil kullanımında sadece alışkanlıktan kaynaklandığı savının yanlış olduğu gibi eril mizahın da sadece güldürmek için olduğu söylenemez. Gülerken de, güldürürken de altta yatan mesajları doğru okumakla, doğru mesajları aktarmakla mükellef olduğumuz gibi, barındırdığı mesajları görmezden gelemez, sürdürülebilir bir hal almasına izin veremeyiz.
Özellikle sıkça rastladığımız fıkra, karikatür ve dizilerde mizah yapılırken kadının varlığının yok sayıldığı, görmezden gelindiği ve daha çok erkeklerin birincil olarak kabul edilip yer aldığı, ön planda tutulduğu görülür. Kadınların da yer aldığı mizah alanlarında ise zaten toplumlar tarafından içselleştirilmiş ataerkil düşünce kodlarının pekiştirildiği, cinsiyete bağlı rol beklentilerinin vurgulandığı, kadınların aşağılayıcı, onur kırıcı ve yıpratıcı bir şekilde tanımlandığına tanık olunur. Sıkça kadın cinselliğinin pasifliği, erkek cinselliğinin aktifliği, aile yaşamının sadece kadınlara hizmet eden ve içerisinde sadece kadınların hizmet etmesi gereken bir kadın rüyası olduğu, “evin reisi olarak” ekonomi konularının erkeğin alanı olduğu, kadının sadece alışveriş hastası, para harcama makinesi asalaklar olduğu, “gücü temsil eden” erkek tarafından kadının dövülebilmesinin normal olduğu, kadının dırdırcı olup, hiç susmadığı ama boş konuştuğu ve kadının erkek cinsel yaşamına katkı da koymakla yükümlü cinsel bir meta olduğu gibi asılsız ve aşağılayıcı yargılara mizah olarak rastlamaktayız. Eril zihniyet, kadınlara hükmetmek için olumsuz çağrışımlara yol açan bu gibi mizahı aracı yapmakta, erkeklik kültürünü yayarken de iktidarını güçlendirmektedir.
Hal böyle iken çok açık ki bizden mizahta da “ADAM” olmayacak, mücadeleye bu alanda da devam edeceğiz. Gülerken de, güldürürken de, cinsiyetçi olan, nefret söyleminde bulunanların karşısında duracağız. Eşitlik ve adaletten yana olan herkesin aynı anda bolca gülmesi, cinsiyetçi olmayan kahkahalarınız yüzünüzden eksik olmaması dileğiyle…
---------------------------------
(i) Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (2010) 3/2, 1-41 - Mizah Kavramı ve Sanattaki Yeri - İsmail YARDIMCI
(ii) http://www.nefretsoylemi.org/detay.asp?id=1299&bolum=makalePopüler Televizyon Dizilerinde Mizah Anlayışı, İmtiyaz ve Ayrımcılık(1) – Leyla Şimşek - Rathke
(iii) Sakarya University Journal of Education, 2/3 (Aralık /December 2012) ss. 68-80. Değer Eğitiminde Karikatür Kullanımı: Toplumsal Birlik Beraberlik ve Dayanışma Değer Örneği İsmail Yüksel* Abdullah Adıgüzel**