Simge ÇERKEZOĞLU
Can Gox ile ilk tanışmamız on yıl önceydi. 2014 yılında yaptığımız röportajda Can Göksun’nun, Can Gox’a dönüşüm hikayesini, Kaybedenler Klübü filminin hayatındaki yerini konuştuk. Elbette aradan geçen zamanda, kendisini dinlemeye, takip etmeye, konserlerine gitmeye devam ettim. Yolumuz müzikte daima kesişti. Kısa bir süre önce çıkan yeni albümü “Dem” nedeniyle de bir kez daha biraraya geldik. Geride bıraktığımız on yılın değerlendirmesini yaptık. Arayı bu kadar açmayacağımıza dair sözleşerek, Lefkoşa’nın gözde performans sahnesi Kapı’da keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
“Dinleyicilerime dostlarım diyorum”
Sohbetimize başlarken Can Gox’tan geride kalan on yılın değerlendirmesini yapmasını istiyorum. Elbette on yıl içinde çok şey yaşandık. Büyük bir salgında, deprem gibi felakette sağ kalarak, hayata tutunmayı başaran insanlardık biz…
“Bir yönüyle zor bir soru ama bir yönüyle de çok kolay. Müzikle dolu geçti son on yılım. Yeni albümler, yeni şarkılar, yeni planlar, yeni projeler oldu. Duruşumuzu bozmadan, Can olmaktan vazgeçmeden aynı şekilde ilk nasıl kavuştuysak son kavuşmamıza kadar da böyle devam etmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Geçtiğimiz on yıl içinde kendimizden, müziğimizden, müziğimizin kalitesinden ödün vermeden çalışmaya devam ettik. Ben dinleyicilerime dostlarım diyorum. Dostlar içinde de yerimizi bulduk sanıyorum. Bizi dinliyorlar, bugün yıllık Spotify özetleri geldi. Gayet keyifli, yükseliş trendinde olan rakamlar. Ben onları rakam olarak değil, gönül olarak görüyorum tabii. Gönüllerimiz hep aynı ve birlikte.”
“Şarkıların değerini içimde hissetmek isterim”
Kısa bir süre önce Dem ismiyle yeni bir albüm çıkardı Can Gox. Bu isim duyduğum andan itibaren çok hoşuma gitti. Albümü dinledikçe neden bu ismi diye fikirler uçtuştu zihnimde…
“Dem bende demlenen şarkılardan oldu. Can bugüne kadar neler dinlemiş, sevmiş. Ben hayatımı saklarım, hemen her şeyi paylaşmayı sevmem. Biraz demlensin, biraz yaşayım, tartayım, göreyim isterim. Şarkıların değerini de içimde hissetmek isterim. Ondan sonra ancak paylaşmak isterim. Bu şarkıların hepsi de öyle oldu. Barış Manço, Cem Karaca, Haluk Levent, Teoman, Sezen Aksu, kimler yok ki.”
“Albüm kendi içimden mırıldandığım şarkılar”
Yıllar içinde Can Gox pek çok esere cover yaptı. Pek çok eseri yeniden yorumladı, onlara hayat verdi. Kendi tarzıyla bütünleştirdi. Ancak yapılan tüm coverlar, hayatta olmayan sanatçılara aitti. Bir anlamda onları bize yeniden hatırlatırken, genç nesillere de tanıtıyordu. Oysa bu albümde ilk kez hayatta olan, popüler isimlerin şarkılarını da yeniden yorumladı. Çok da etkileyici oldu.
“Hüsnü Arıkan, Zülfü Livaeli, Tan Taşçı, Teoman, Zakkum, Sezen Aksu ve daha pek çok isim var. Saygı duyduğum, uzun zamanır severek dinlediğim, günümüzün kendi içimde mırıldandığım şarkıları. Haklısınız bunları da paylaşmak istedim. Hepsi de çok sevdiğim sanatçılar. Ben tabii kendimce yorumluyorum. Şarkıları onlardan çok farklı yerlere çekiyorum. Dinleyiciler de başka bir şarkı dinliyormuş gibi hissediyor diye düşünüyorum. Tüm sanatçılar dostlarım, arkadaşlarım. Her birinin onayını alarak yaptım bu parçaları, memnuniyetle, mutlulukla karşıladılar. Her zaman seve seve şarkımı yorumlayabilirsin cevabı aldım. Elbette ben bire bir onlardan onay alıyorum. Aracılarla bizim işimiz olmaz. Bir kez daha hepsine teşekkür ediyorum. Şarkılarını bize gönülden verdiler. Ben de böylece çok mutlu oluyorum.”
Can Gox elbette kendi sözleri ve bestleri olan parçaları da var. Kuşkusuz Yalnızım Ben en sevdiğim, çok derin bulduğum, dinlemekten çok keyif aldığım bir şarkısı olsa da, geçtiğimiz yıllar içinde sanatçı pek çok beste ve söze imza attı. Öne çıkanlar; Ah be Ah, Bile Bile, Ömrümü Berbat Etme gibi şarkılar oldu. Hatta Bile Bile isimli şarkısına eşiyle birlikte rol aldığı klip de çekti.
“Bile Bile şarkısının sözlerini de eşimle birlikte yazdık. Pandemi dönemiydi. Evdeydik. Bir gece oturduk, ben gitar aldım o da sözleri yazmaya başladı. Ben ekledim. O çıkardı. Topladık, çarptık ve bu şarkıyı ortaya çıkardık. Pandeminin bizlere hediyesidir Bile Bile… O döneme dair böyle bir anımız var. Şimdi yenileri geliyor bestelerin. Bundan sonraki single’lar veya maxi single veya albüm her ne olacaksa tamamen benim bestelerimden oluşacak. Üzerinde çalışmaya da başlamış bulunuyoruz. ”
“Konser vermeden yaşayamam”
Bir yandan çok yoğun bir şekilde, sürekli farlı bir şehirde sahneye çıkmaya devam eden sanatçı, öte yandan dolu dolu bir albüm çıkarmayı başaran bir sanatçı. İnsan imrenmeden edemiyor.
“Ben şarkı söylemeyi sahnede öğrendim. Sahne olmadan, konser vermeden ben yaşayamam. Sokakta, Oda Kule’nin altında şarkı söylerdik. Soğukta donarak şarkı söyledik. Ben performans üzerine çalıştım. İnsana dokunmak, onlara sarılmakla ilgili dertlerim oldu her zaman. Benim hiçbir zaman albüm çıkarmak gibi bir derdim olmadı. Albümleri sadece dinleyicilere hizmet etmek için yapılan, kendimizi, kalbimizi sunma çabamız olarak gördük. Onlar da sağ olsunlar her zaman bize sahip çıktılar. Her zaman konserlerle buluşuyoruz, sarılıyoruz. Kesinlikle konser vermeden yaşayamam.”
Tabii caz ve blues Can Gox’un sesine çok yakışan, çok iyi performanslar ortaya koyduğu tarzlar… Acaba zaman içinde bu tarzdan uzaklaştı mı diye, düşünmeden edemiyorum.
“Tabii ki caz veya blues müzik her zaman benim hayatımın içinde. Sürekli evde dinlediğim, sesimi ısıtırken bile söylediğim tarzlar. Ama her şeyin de bir zamanı, süreci var. Bu süreçten sonra dünya çapında bir albüm yapma planım var. Şarkı olarak blues ve southern blues, biraz daha Amerikan tarzında blues bir şarkı gelecek. Hatta şarkı da belli. Ancak doğru zamanı bekliyorum. Yoksa şimdi düğmeye dokunsam yarın yapılabilecek durumda. Ama zamanı var. İşte mesela bu projem de demleniyor.”
“Her şarkıyı farklı aranjörle yapmak çok zordu”
Son yıllarda sanatçıların çok tercih ettiği bir şey değil on şarkılık albümler yapmak. Ancak Can Gox herkes değil tabii. Bir kez daha farkını ortaya koymayı başarıyor.
“Yapım aşaması zor oldu tabii. Ben bu albüm için tek bir aranjörle çalışmadım. Çok aranjörle çalıştım. Cenk Erdoğan var, Göksun Çavdar, Salik Korkut Peker var. Kendisi inanılmaz müzisyendir. Serdar Öztop, Can Saban. Hepsi farklı aranjörler. Her şarkıyı farklı aranjörlere yapmak gerçekten çok zor oldu. Hepsinin sound’unu bir araya getirmek, mix, master yapmak, ben böyle de bir işe girdim. Tek bir ağızdan, tek bir kalpten değil böyle gönülden gönüle çalışma oldu. On şarılık çalışma bir buçuk yıl sürdü. Tam yayınlayacaktık deprem oldu. Hayatı durdurduk. Yardıma koştuk. Bütün gün ofiste yardımlar için organize olduk. Paylaştık. Sürekli deprem bölgesine gidip geldik. Çok zor dönemdi. Öyle bir durumda kim albüm düşünür ki. Çıkmasın, eksik olsun, dünya batsın diyorsun. Zaman geçti yine o morali bulamadım. Altı ay oldu, yine bulamadım. Elbette eninde sonunda normale dönmek zorunda kalıyor insan. Sonunda çıkardık. Albümde hem arabesk var, hem rock. Alternatif bir albüm oldu. Çok farklı, renkli, farklı farklı isimlerin olduğu bir albüm. Şansız bir dönemde, başarılı bir albüm yaptık. Dört parçaya klip çektik bile. Beşinciyi de yapmak istiyouz ama konserlerden imkan bulamıyoruz. Bu ay ve gelecek ay tamamen doluyuz ama Şubat ayında olacak diye düşünüyorum.”
“İlkine olan aidiyet çok farklıdır”
Aslında pek çok dinleyici gibi ben de Can Gox’u Kaybedenler Klübü için yaptığı film müzikleriyle tandım. Film de müzikler de unutulmazdır. Aradan geçen zamanda filmin devamı çıktı ancak ben aynı keyfi alamadım.
“Devam filimlerinde hep böyle bir şey var, bu yaşanır. İlkine insan çok bağlanır, beğenir. Terminatör’de, Rocky filimlerinde de öyledir. Başka bağlanır insan. Belki ikinciyi ilk kez izleyenler de, ikinci film için bu duyguya kapılır. İkincisi devam olduğu için bence çok benimsememek normal tepki, çok duydum bunu. Yine de ikincisinde de keyifli bir hikaye var. Aslına bakarsan bir olmasa, ikiyi izlemiş olsak çok başarılı, güzel film diyecektik mutlaka. Yine de ilk film elbette bizim ilk göz ağrımızdır.”
“Adaya gelelim ama dönelim, misafir olalım”
Can Gox derin gönül bağıyla adayı seven bir sanatçı. Sadece şarkı söylemek için adaya gelen biri omadığını çok iyi biliyorum…
“Kıbrıs benim canım. Burayı benim ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun. Gelmeden yapamam. Arada gizli gizli de gelirim. Kimseye haber vermem. Eşim de çok sever. Kışını çok seviyorum. Yazın biraz fazla sıcak. Burada yaşamak isterdim ama yayat elbette burada da zor. Çok pahalı. Sizden ricam bu adayı büyük şehirlere dönüştürmemeniz. Burası ada gibi kalmalı. İnsanları, doğası değişmesin. Biz yine gelelim ama dönelim. Misafir olalım. Burası bozulmasın. Çok üzülürüm. Ben burada içimde başaka türlü bir özgürlük hissediyorum. Adayı bozmayın, bozmalarına izin vermeyin. Dışarıdan yapılan zorlamaları biliyorum. Tahmin ediyorum. Gözünüzü seveyim. İzin vermeyin.”