* Sevgi Zat: “Bu işi yapmak için insanı sevmek lazım”
* “Hiç iğrenmem diyemem, iğrendiğim günler de olur ama yüz mimiklerimi hastalara göstermem ki onlar incinmesin. Onlardan hep yüzümü saklarım. Sonuçta kolay bir iş değil”
Özgül GÜRKUT
“Hastaneye düşmek” tüm aileyi perişan eden bir süreç. Sürecin sonunda taburcu olmak varsa o zorluklar daha kolay unutuluyor. Hastanelerde görev yapan profesyonel hasta bakıcıları, maddi bedeli biraz ağır olsa da, zor günleri atlatmada ilaç gibi geliyor.
Ailemizdeki çocukların “Gongon nenesi” anneannemin geçtiğimiz ay evinde düşüp sağ kalça kemiğini kırmasıyla yolumuz bir kez daha hastaneye düştü. Günler geceleri, geceler gündüzleri kovaladı. Ameliyatın ardından nenem taburcu oldu olmasına ama artık eskisi gibi olamayacağı kesin…
Sevgi Zat ile işte o zorlu hastane günlerinde tanıştık. Adana’dan yolu Kıbrıs’a düşenlerden biri O da... Oğlu ve kızı burada çalışıyor. O da yola düşüp gelmiş niceleri gibi. Bir oğlu ise Adana’da. Torunu da var.
52 yaşındaki Sevgi Zat, bir hemşire kadar bilgili ve baktığı hastalara adı gibi sevgi dolu davranıyor.
1978’de eşinden ayrılmış. “Çocuklarımı başkasının eline bırakmak istemediğim için tekrar evlenmedim. Yastığı değiştirmekle kaderin değiştirileceğine hiç inanmadım” diyor fazla kaderci bulsam da...
İlkokul mezunu olduğunu ve okumamanın ezikliğini yaşadığını anlatan Sevgi Zat, noterde çalıştığını, dışarıdan ortaokul diploması aldığını; çocuklarını da liseye kadar okuttuğunu vurguluyor.
“İnsanı sevmek lazım”
Hayatını 6 yıldır hasta bakıcısı olarak kazanan Sevgi Zat, Adana’da çalıştığı pratisyen doktorun yanında bu işi öğrenmiş. Kıbrıs’a 5 yıl önce umutla gelen ancak ekonomik koşulları daha da zor bulan Zat, işinin inceliklerini şöyle anlatıyor:
“Bu işi yapmak için insanı sevmek lazım. İkinci planda ekonomi gelir. Yaşamak için çalışmak gerek.
İlk hastam doktor yakınıydı diye, bir de meraklı olduğum için bir hemşire gibi birçok bakımı öğrendim. Tansiyon ve şeker ölçmeyi öğrendim ama etiketim yok. Onlar teoride öğrendi ben de pratikte öğrendim.
Yaşım 52 değil 152 olsa da gene bu işi yaparım.
Hep yatalak hastalara bakarım. Onlara hizmet etmekten zevk alırım. Onlara bakarken kendi akıbetimi görüyorum.
Yaşlı hastaların tedavisinin yüzde 80’i sevgi ve şefkattir. Çünkü bu insanlar sevgiyi yitirdiklerini düşünür ve sevgi, şefkat görünce hayatta bir yeri olduğunu görür ve iyileşmeleri daha kolay oluyor.
İnsanları çok sevmek gerekiyor. Hayat bunu öğretti bana. Hiç pişman değilim, bu kadar zorlukları aştım. Mücadeleciyim, çocuklarımı hiç kimseye muhtaç etmek istemedim.”
“İğrensem de incinmesinler diye mimiklerimi gizlerim”
“Peki bu yatalak ve yaşlı hastalara bakarken hiç iğrendiğin olmuyor mu?” diye sorunca “Hiç iğrenmem diyemem, iğrendiğim günler de olur ama yüz mimiklerimi hastalara göstermem ki onlar incinmesin. Onlardan hep yüzümü saklarım. Sonuçta kolay bir iş değil ama hiç umurumda değil. Rahatlamalarını istiyorum. Çaresizliğin verdiği durumlar daha zordur” diyor.
Sevgi dolu hasta bakıcısı Sevgi Zat, 5 yıldır Lefkoşa Hastanesi’nde çalıştığını, bu sürede en çok üzüldüğü olayın, baktığı bir hastanın kangren olan bacağının kesilmesi olduğunu söyledi.
Bir de hafızasına imreniyorum Sevgi ablanın. Baktığı hastaların aile fertlerinin adlarını hemen öğreniyor, tanıyor. Bunu “Çünkü onları seviyorum” diye açıklayan Sevgi Zat, hastalarıyla ve yakınlarla iyi dostluklar kurduğunu; taburcu olduklarında onları unutmadığını ifade etti.
“Hayat burada çok zor”
Kıbrıs’ı çok sevdiğini ve Adana’ya dönmeyi düşünmediğini de söyleyen Zat, Kıbrıs’ta 5 yıllık gözlemlerini ise şöyle özetliyor:
“Türkiye’deki koşullar buraya da atladı. 5 yıl önce geldiğimde bu kadar değildi. Ben de bu zorlukları Kıbrıslılarla birlikte ben de yaşıyorum. Hayat burada çok zor. Türkiye’ye gidiyorsun, maaş çok düşük ve sigorta yatırmazlar.”