"KAPI"
Tüm kültürlerde ve inanç sistemlerinde “bir üst yaşama geçiş”i sağlayan kapı, "ölüm" sembolizmini taşır.
Kapı hem bir geçittir, hem de bir sınır:
Buradan oraya geçirir,
oradan burayı ayırır.
Ancak eskinin ölümü, yeninin doğmasına imkân verir
(Campbell, 1978; Jung, 1971; Kemaloğlu, 1986; Neumann, 1974).
SİYASETİN DÖNGÜSÜ
Tüm erişim mitlerinde,
"kalıp" “yeniden doğuş”u kabul eder.
Ya da,
"kalıp" yaşamın yenilenmesi için "kurban" edilir!
Doğanın döngüsü de bu değil midir?
Aslında siyasetin döngüsü de budur.
Siyasi mitler toplumun içselleştireceği değer ve yöntemleri öğretir.
Fakat zaman bunu bozar.
Çünkü zaman entropinin taşıyıcısıdır.
Siyasetin yenilenebilmesi için de,
eski ilişkiler ve konformist kalıplar "kurban" edilir.
YENİLİK BİR VAZGEÇİŞTİR
Eskiyi lağveden siyaset,
Yeni bir gerçeklik vadeden bir öyküye bağlanır.
Kitleleri "sıradanlığa" hazırlamaz!
Düzeni muhafaza ederken sınırlamaz.
Ve taklitle yetinmez!
Peki!
‘Ana’sının düşüncelerini devralan bir gençte,
"yeni" bir biçim bulunur mu?
Hayır, bulunmaz…
"Yenilik" bir vazgeçiştir.
Daha yüksek bir bilinç düzeyine varmak için,
Dönüşümün önünü açan bir vazgeçiş.
Eskiyi lağveden,
Yeni bir gerçeklik vadeden bir vazgeçiş.
‘Ana’sının düşüncelerini devralan o genç,
kendini dönüştürebilir mi?
Hayır, dönüştüremez...
Sadece ‘ana’sının düşüncelerindeki rolüne bağlanır,
ve "bilinir" hale gelir!
ADI OLMAYAN HÂL!
Hem Kıbrıslı Türklere ait tüm içeriği boşaltmak,
hem de içerisine,
neredeyse hiçbir anlamlı tutarlığı olmayan,
bir kargaşa yerleştirmek,
“yenilikçi” bir siyaset mi peki?
Kıbrıslı Türklerin kendisi olmayan bu kurgu,
yapıştırma durmuyor mu?
Rahatsız etmiyor mu?
“Isırmıyor” mu?!
Adı olmayan hâl budur:
Kısmen özne kısmen nesne hâliyle implante edilen bir gerçeklik.
Ve bu gerçeklikle özdeşim yapmaya,
sıradanlaşmaya zorlanmak!