OKURLARIMIZ BİLDİKLERİNİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYOR…
Bir okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:
“Afanya’da H. adlı bir kişi vardır. Bu kişi Kıbrıslıların “bad character” (“kötü karakterli”) dediği bir şahıstı… Bu adam bir Kıbrıslıtürk’ü – o Kıbrıslıtürk’ün adı H. idi – bir gün kahvede otururken gelip “Komünistsin ha!” diyerek bıçaklamış ve ağır biçimde yaralamıştı. Fakat hiçbir zaman hakkında herhangi bir kovuşturma açılmamış veya tutuklanmamıştı.
11 Nisan 1965’te Derviş Ali Kavazoğlu ile Kostas Mişaulis öldürülmeden önce, henüz Lurucina’daki tuzak kurulmadan önce Kavazoğlu’nu Afanya’ya götürerek burada öldürmek için bir tuzak kurmuşlardı…
Bunun için de size sözünü ettiğim Afanya’dan H. adlı kişi, Derviş Ali Kavazoğlu’nu köye davet etmişti… Kavazoğlu, “Teşkilat”ın “Vur” listesinde olduğu için yeraltında yaşamaktaydı – gideceği yerleri önceden AKEL’e bazan sorar, bazan sormazdı… Afanya’dan H. adlı kişiden aldığı bu davete gidip gitmemesini bu kez AKEL’e sormuştu. Edindiğim bilgilere göre AKEL de o dönem İçişleri Bakanı olan Polikarpos Yorgacis’ten bu konuda bilgi istemiş ve Yorgacis’ten gelen yanıt “Bu bir tuzaktır, Kavazoğlu Afanya’ya gitmesin” şeklinde olmuş… Bunun üzerine AKEL, Derviş Ali Kavazoğlu’na “Afanya’ya gitme, bu bir tuzaktır” bilgisini vermiş. Kavazoğlu sonuçta Afanya’ya gitmedi ve H. adlı kişi de “Teşkilat”ın emriyle Kavazoğlu’na kuracağı ölüm tuzağını gerçekleştiremedi. Ancak “Teşkilat” uğraşmaya devam etti ve sonuçta Kavazoğlu’nu Lurucina’ya gitmesi için tuzağa düşürmeyi başardı ve 11 Nisan 1965’te Kavazoğlu ve Mişaulis kurulan bu ölüm tuzağıyla öldürüldü… Afanya’da değil, Lurucina’da…”
“Bambos Dimitriu’yu evinden alanlar Livadyalılar’dı…”
Geçtiğimiz günlerde Eptagomili Bambos Dimitriu’nun röportajında sözünü ettiği ve kendisini evinden alarak Akrades’e götürmüş olduğunu söylediği İ., bir okurumuzun girişimi üzerine bizimle konuştu ve bize şunları söyledi:
“22 Mart 2018 tarihinde sayfanızda çıkan yazınızda Bambos Dimitriu’nun iddia ettiği kendisini evinden aldığım yönündeki sözleri doğru değildir.
Onu evinden alan başkaları idi. Bunlar Livadya’dan gelen iki kişi idi ve kendilerine bu evi biz değil, köyden başka bir şahıs göstermişti.
Konuyla hiç alakam olmadığı için bunun bilinmesini ve düzeltilmesini istiyorum.”
BİR KIBRISLIRUM OKURUMUZDAN…
“Üç Kıbrıslıtürk, MAHİ gazetesi yakınındaki barikatta alınıp ‘Çiflikudya’ denen yerde öldürülüp gömülmüştü…”
Bir Kıbrıslırum okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:
“Geçtiğimiz haftalarda Kanada’da yaşayan ve 1963-64’te Sampson’un timinde görev yapmış bir Kıbrıslırum bana bazı şeyler anlattı. Onları sizinle paylaşmak istiyorum. Kanada’da yaşamakta olan bu Kıbrıslırum, üç Kıbrıslıtürk’ün öldürülmesine tanık olmuştu… Lefkoşa’da Sampson’a ait MAHİ gazetesi yakınlarında bir barikat vardı. Bu barikat şimdiki Hilton Forum Oteli’nin yakınlarındaydı… Bu barikatta Kıbrıslıtürkler durdurulmaktaydı. Kanada’da yaşamakta olan bu Kıbrıslırum işte 1963-64’te bu barikatta bir araç içerisinde oradan geçmeye çalışan üç Kıbrıslıtürk’ün durdurulduğunu, alındığını ve “Çiflikudya” denen yere götürülüp öldürüldüğünü ve o bölgeye gömüldüğünü görmüştü…
Bütün bu bölge o zamanlar boştu, böyle şimdiki gibi binalar, inşaatlar yoktu. Issız bir bölgeydi burası. Tüm bu bölge Cikko Manastırı’na ait topraklardı. “Çiflikudya” dedikleri yer bir çiftlik idi…
Kayıplar Komitesi, Cikko Manastırı’na ait “Çiflikudya”nın yerini Lefkoşa Tapu Dairesi’ndeki kayıtlardan bulup bu konuda araştırma yürütebilir. Kanada’da yaşamakta olan Kıbrıslırum, tekrar Kıbrıs’a gelecek olursa size haber vereceğim ki üç Kıbrıslıtürk’ün nereye gömülmüş olduğunu bize gösterebilsinler…”
Kıbrıslırum okurumuzun sözünü ettiği bu bölgeyle ilgili olarak başka okurlarımız da bilgi vermiş ve bu alanda bir dönem Kayıplar Komitesi bazı kazılar yürütmüş ancak herhangi bir ize rastlayamamışlardı. Bölge olduğu gibi inşaatlara teslim olmuş vaziyette… Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi okurlarımı, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı TELSİM hattımdan veya 00 357 99 966518 numaralı CYTA telefonumdan beni aramaya davet ediyorum. Bu konuda Kayıplar Komitesi’ne bilgi vermek isteyenler 181 numaralı hattı da arayabilirler.
BASINDAN GÜNCEL…
“Kıbrıslı Rum öğretmenlerle İrlanda barış projesi etrafında hareket etmek…”
Ulus Irkad
Bundan yaklaşık 30 sene önce, Kuzey’deki rejimin çeşitli baskılarının sürdüğü şartlarda, Kıbrıslırum öğretmen arkadaşlarla Ledra Palace’da yaptığımız bir toplantıyla, onlarla tüm insiyatifleri donan iki toplumlu diyaloglara başlama kararı almıştık. Politik etkinlikler durursa sivil insiyatiflerin bir zorlama yapması gerekirdi bizce. O dönemlerde Kuzey’deki rejim temas imkanı tanımıyordu. Güney’e veya Ledra Palace’a geçmek için onların nasıl ve ne zaman onaylayacağı belli olmayan ve adeta bir psikolojik savaşı andıran bekleyişlerle, Azınlıklar dairesinde onaylanacak müracaatlarda bulunurduk. Birkaç hafta sonra çoğu olumsuz yanıtlarla dolu olurdu ama bu yanıtlar bize sırf işkence olsun diye barikata, yani Ledra Palace geçiş noktasına geldikten sonra verilirdi. Olumsuz bir yanıttan sonra da, yığınsal olarak moralimiz kırılarak geriye dönerdik diğer Kuzey’deki şehirlere. Hiçbir şey yapamadan ta Mağusa’ya dönmek de oldukça moral kırıcı olurdu. Ledra Palace’a veya Güney’e geçmek için yaptığımız başvuruların ancak onda biri Kabul edilmekteydi. Yüz defa başvuru yapmakta ama bu başvuruların ancak on tanesi Kabul edilmekte, geriye kalanlar Kabul edilmemekte ve tekrar arkadaşlarla Mağusa’ya dönmekteydik. Tabi ki bu arada başka yerden gelen arkadaşlar da, geldikleri yerlere geri dönmekteydiler. İki hafta önceden yapılan başvurularımıza sık sık red cevabı gelmekte, bazen bu başvurular Kabul edilmekte, çoğu zamanda reddedilmekteydi. Sınıra gidildiğinde oradaki görevli bazı polis komutanlarının bazen bayağı olumsuz hareketleriyle karşılaşmaktaydık. Bize sert davrandıkları da olurdu. 1989 yılından “Federal Birleşik Kıbrıs Hareketi” sonrasında,1990’lı yıllarda, Kıbrıslırum öğretmenlerle yaptığımız ilk toplantıda, bayağı beyin eksersizleriyle karşılaşmış ve bu beyin eksersizlerinden pek tabiİ ki çoğunu yürürlüğe koymuştuk. Mesela hatırladığım kadarıyla öğrencilerimizi birbirlerine mektup yazmaya yönlendirmiş ve kısa zamanda binlerce çocuğun birbirine mektup yazmasını sağlamıştık. Daha sonra gelişen diyalogla bu yazışan çocuklara Eski Lefkoşa Havaalanı’nda bir de festival düzenlemiştik. Mektup yazan çocukların ilkin beş-on tanesinin mektuplarını dağıtırken, o zamanlar sıkışmıyorduk ama daha sonra mektup yazanlar çoğalınca gerçekten bu mektupları dağıtmak bayağı zor olmaya başlamıştı ki gene de bu mektupları zor da olsa çocuklara dağıtmak ayrı bir zevkimiz olmuştu. Bu konuda benimle Güney Kıbrıs tarafında işbirliği yapan arkadaşım, daha sonra genç yaşta ölecek olan anaokul öğretmeni Yolanda Hristodulu’yu unutamam. Gene hakkını yemiyeyim Yolanda ile mektup yazma projesinde bizlere yardımcı olan Bayan Argiriou’yu da unutamam. Mağusa Çocuk Kulübü’ndeki arkadaşlarımızın da hakkını yemiyeyim. Tabi ki gene öğretmen gurubu içinde birlikte hareket ettiğimiz Nikos Anastasiou arkadaşımın katkıları da unutUlamaz. Nikos’la barikatlar açılana kadar bu hareketi birlikte yürütecek ve birçok projeye imza atacaktık. Gene de tekrarlayayım, bu etkinlikliklerimiz elbette Azınlıklar Dairesi’ne yaptığımız başvuruların yukarıda da bahsettiğim zorluklarla devamı sırasında olurken, biz yine de arkası arkasına devamlı etkinlik ortaya koymakta ve Ledra Palace’ta engellendiğimiz etkinliklerde bu defa da “B”Planı dediğimiz Pile’de etkinlikler yapmakta, hemen hemen her hafta veya her ay Beyarmudu-Pile Koruluğunda “Köylüler veya Kasabalılar Buluşuyor” adını verdiğimiz çeşitli iki toplumlu etkinlik veya festival ortaya koymaktaydık. Burada şunu yazayım; ilkin mektup yazma projesine başladığımızda Kuzey’deki sağ güçler bana ve arkadaşlarıma saldırırlarken, Güneydeki bir milliyetçi dergi de arkadaşım zavallı Yolanda’ya ve Bayan Argiru’ya saldırmıştı. Kimi günler gençler arasında da festivaller yapmakta, hatta iki toplumlu Folklor Fesivali de düzenlemekteydik. Sık sık gene engeller ve tehditlerle karşılaşmakta, hatta bir gün o kadar terörize edilecektik ki, festivale gelen polisler, katılanlardan da daha fazla olacaktı. Maksat katılanları korkutarak sayıyı aza düşürmekti ama bunca tehdit ve saldırıya rağmen aksine katılanların sayısı devamlı artacak ve Beyarmudu-Pile alanı, gelen Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürkler’le dolacaktı. Hatırlıyorum, o günlerde Ulusal Halk Hareketi tehditlerini o kadar artırmıştı ki, geceleyin TV haber programlarında, postalların eşliğinde, tanklarla bizlere tehditler gelmekte, bu tehditler veya uyarmalar sırasında postal görüntüleri arasında ismimiz de geçerek, tehdit ve tekdirlere uğramaktaydık. “HADE” adlı üç dilli dergimizin mizanpajı için Pile’ye gittiğimizde, elliye yakın polis de peşimizden ayrılmamakta, hatta bazen gittiğimiz kafeterya ise polis tarafından kuşatılmaktaydı.
Beyarmudu Barikatı’nda hiçten bir nedenden tutuklanıp Beyarmudu Polis Merkezi’nde alıkonulmamız da sık sık olmaktaydfı. Örneğin HADE adlı Pile’de hazırladığımız üç dilli (Türkçe, Rumca, İngilizce) Derginin dizaynı için birlikte olduğumuz bir gün, toplantı yaptığımız kafeteryanın etrafında, toplam elliye yakın polisin toplandığını ve orada bizleri terörize ettiklerine şahit olmaktaydık. Bu şekilde baskılar maalesef dinmedi ve devam etti. Benim UHH (Ulusal Halk Hareketi) tarafından hedef gösterilmem, hatta gene belli bir merkez tarafından aleyhime sırf vergi kaçırdım senaryolu suçlama ile ağır cezada beş seneye yakın yargılanmam ve sonuçta delil olmadığı için affa uğramam cabası olmuştu bu korkutmaların.
Son zamanlarda gene böyle bir öğretmen hareketi içinde bulunuyorum. Barış Projesi adını verdik bu harekete. Politikacıların ihtilafa düşüp dondurdukları barış girişimleri yerine, bizlerin harekete geçip eğitim alanında bir diyalog başlatma çabamız var. Bu konuda geçen aylarda Karpaz “Niko Vikla Lokantası”nda ve gene geçen hafta 18 Mart 2018 tarihinde, Limassol Mikri Salamina adlı bir Toplum Sanat Merkezi’nde görüşmelerimizi sürdürüp, bu konuda ikinci aşama beyin eksersizi etkinliklerimizi de tamamlamış bulunuyoruz. Yakında herhalde artık öğrencilerimizle birbirimizin okullarını veya çocuk kulüPlerimizi ziyaret edip, aynen İrlanda’daki gibi karşılıklı ziyaretler yapacağız. Yavaştan ve de küçük hareketlerle başlayacağız. Aynen 24 sene Önce Ledra Palace’ta birkaç çocukla başlattığımız mektup yazma projemiz gibi. Önce küçük gruplarla veya birkaç çocukla başlattığımız bu gibi projeler elbette ısrarlı ve örgütlüyseniz yayılır ve sayı da çoğalır. 24 yıl önce aynen bu şekilde başlamıştık. İrlanda’da önce okul ziyaretleri ile başlayan hareket, şiddetsiz bir İrlanda’ya ulaşmıştı sonunda. Şu anda çözüm olmasa bile bir ateş-kes içinde Protestan ve Katolik çocuklar birbirlerinin okullarında eğitim görüyorlar ve bu aslında kısmi bir rahatlama da getirmiş. İrlanda projesinin başarılı olacağına inanıyorum.
Katılacak ve katılmak isteyen tüm öğretmenlere kapımız açık. Başaracağız…
(YENİÇAĞ – Ulus Irkad – 25.3.2018)