KANAL SİM’in bir süre önce Avrupa Parlamentosu kanalı, EuroparlTV ile imzaladığı işbirliği protokolü kapsamında, bu kanalda yayınlanan bazı tartışma programlarını bir süredir, KANAL SİM ekranlarında da izliyorsunuz.
Bu hafta sonu da Avrupa-Afrika ilişkileri ile ilgili gelişmeleri irdeleyen bir tartışma programı izleyeceksiniz.
Programı izleyip, çevirisini yaparken, neredeyse her kelimede, tartışma zemininin bizim tartışmalarımızla ne kadar benzeştiğini fark etmenin şaşkınlığını yaşadım.
İlk anda, Afrika ve Kıbrıs birbirinden ne kadar farklı ve ayrı dünyalar gibi görülse de gelişmemiş bir ülke olarak, dış yardımlara muhtaç, kendi politikalarını üretemeyen, kendi gelişimini sağlayamayan bir toplumun, kendinden güçlü olanların vesayeti altına girmesinin rahatsızlığı, bizimle ciddi benzerlikler taşıyor.
AB yapılan anlaşmalar çerçevesinde, Afrika kıtasına parasal yardımda bulunuyor. Bunun karşılığında da ülkelerden, demokrasi ve insan hakları başta olmak üzere, ekonomi alanında da bazı kararlar almasını, bazı reformlar yapmasını istiyor.
Afrikalılar ise, “bize neden emrediliyor, kendi reformlarımızı biz kendimiz de yaparız” diyor.
Ama aslında yaşam şartlarının bu reformlara ne kadar ihtiyacı olduğunu da teslim ediyorlar.
Oysa denklem çok basit;
Gelişmiş bir ülke değilseniz ve ekonomik yeterliliğiniz yoksa, kendi siyasetlerinizi de kolay üretemiyorsunuz.
Sizden çok güçlü olan ve desteğine muhtaç hissettiğiniz güçlerin egemenliği altına girmeniz kolaylaşıyor.
Bu güçler için ise, ilk anda hayırseverlik gibi duran bu ilginin temelinde, geleceğe yatırım oluyor.
Örneğin Afrika, şu anda ekonomik ve siyasi açıdan çok getirisi olmasa da yatırım alanlarının fazlalığı, enerji ve doğal kaynaklar dahil, el değmemiş birçok alanda sağlanacak egemenlikle, geniş bir coğrafya üzerinde hakimiyet kurmasını sağlıyor, güçlü ülkelerin.
Tıpkı, şimdilik çok cazip olmasa da çözüm potansiyeli ve stratejik yapısıyla, Kıbrıs’ın da gelecek için potansiyel bir kazanç noktası olduğu gibi.
Bu arada hatırlatmakta fayda var;
Türkiye son yıllarda Afrika bölgesine ilgisini ve yatırımlarını artırdı.
Özellikle insan gelişimi, gıda ve eğitim alanında ciddi yardımlar yapıyor, Türkiye Afrika kıtası için.
Afrika’da yeni gelişmeye başlayan orta sınıfın verdiği heyecanla, devlet-özel işbirliği temelinde özel sektörün geliştirilmesi gerekliliği ise yeni yeni konuşuluyor.
Ama bu özel sektörün, yabancı ülkelerden gelenler karşısında rekabet, hatta gelişim şansı oldukça düşük.
Tıpkı Kıbrıs’ın Kuzey’inde olduğu gibi...
Kendi sermayenize sahip olamadığınız noktada, gelecekte de kendi politikalarınızı üretme şansınız azalıyor.
Yine hatırlatalım;
Geçtiğimiz Temmuz ayında, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşen Benin Cumhurbaşkanı Boni Yayi, Gül’den bir grup Türk işadamının yatırım için Benin’e gideceği müjdesini almıştı.
Şu anda Türk işadamlarının Afrika’daki yatırımlarının, 20 milyar dolara yakın olduğu söyleniyor.
Bu hafta sonu bu programı izleyin.
Tartışmaların çok benzediğini göreceksiniz.