Ulus IRKAD
Ağaçlara tığ işi giydiren kadın: Hristiana Muzuri – şimdi çok uzaklarda aynı barış örgülerini ağaçlara örmeye devam et...
Hristiana ile ne zaman buluşmuştuk? Karşılaşmamamız olanak dışıydı... Sanırım Baf, Avrupa- Kültür ve Sanat Başkenti seçilmeden Lefkoşa-Yeşil Hatta Dostluk evinde George Pachis ve Bayan Dötzier’le, Baf’tan gelen erkek ve kadın arkadaşlarımızla birlikte gelmişti oraya. Fotoğrafları karıştırırsam bulacağım. Mesajlara baktım; benden, 2017 etkinlikleri sürerken oluşturduğu Baf’taki çok kültürlü kadın topluluğuna, Kuzey Kıbrıs’tan da tığ işi işleyen kadınlardan yardım istiyordu. Gazi İlkokulu’nda İş Bilgisi dersi veren kadın arkadaşımıza bolca bu işlerden yaptırtıp bir şekilde Hristiana’ya göndermiştim. Bir keresinde de benden Baf’ta bir çocuk sergisi oluşturmak için Kıbrıs efsaneleriyle ilgili resimler istemiş ve onu da arkadaşlarla yaparak bir şekilde ona göndermiştim. Hristiana, hatırladığım kadarıyla bu tığ işlerini yaptırtan kadın bir akadaşımızı da bulmuş (Hatırladığım kadarıyla Bellabais’li veya Girneliydi) ve ondan da yardımlar almıştı adanın her tarafından.
İBRAHİM HANI’NIN AÇILIŞI...
2017 yılında –Baf Avrupa’nın tarih, sanat ve kültür kenti seçilince Baf’a en az üç defa davet edildim. İlkinde (2017) yalnız, biraz da maceralı olarak gitmiş ve İbrahim Hanı’nın açılışı yapılırken orada 1974 öncesi Baf hakkında tarihi bir konuşma yapmıştım. İkinci gidişim bir sene sonra bir Kitap Fuarı sırasında olmuş ve bu defa da Fuarın (İbrahim Aziz abinin çeviri yardımıyla) açılış konuşmasını yapmıştım. Gene bir sene sonra da İbrahim Aziz abi ve annem Aysel Irkad’la oraya yine konuşmak için gitmiş ve bilhassa annemin onlara 1930’lu yıllardaki Baf hakkındaki konuşması bayağı ilgi çekici gelmişti. Hristiana ile o ziyaretlerimde de buluşup konuştuğum olmuştur diye hatırlıyorum.
Baf'ta tığ işleriyle kaplanmış ağaç...
CANTEBURY’DEKİ KIZIMA YARDIM ETTİYDİ...
2019 yılında Mart ayında Doktoram için sunum yapmak üzere Polonya-Varşova tarikiyle, önce Çekya-Anglo Amerikan Üniversitesi’ne gitmiş dört gün içinde akademik girişimlerimi yapıp Varşova tarikiyle bu defa da Heathrow-İngiltere’ye gidip bu sırada Canterbury’de Kent Üniversitesi’ne geçmiştim. Orada eğitimini sürdürmekte olan kızıma moral desteği vermek en büyük amacımdı. Oraya vardıktan sonra, kızımın Masterliğini tamamlarken, anketleri için Güney Kıbrıs’la bağlantı kurmada zorlukları olduğunu görmüş ve sağolsun Baf’ta yaşayan Dr. Elpida kızkardeşime ve tabii ki gene Hristiana’ya yazarak yardımlarını rica etmiştim. Elpida bir teyzesi olarak kızıma çeviride de yardımcı oldu. Hristiana da anketleri yaymada en büyük yardımları gösterdi. Hatta bana detaylı bilgi almak için birkaç defa da Canterbury’ye mesaj da gönderdi. Onların bana ve kızıma katkılarını burada unutamam.Onlara çok da teşekkür ettim (Gerçi Hristianamız dün vefat etti ama onun iyiliğini nasıl unuturum ki?). Kızımın başarıya ulaşmasında Dr Elpida kızkardeşimle gene Hristiana kızkardeşimi minnetle anıyorum.
Dün, benim 1960-62 yıllarında Baf’ta Konia Mahallesinden karşı kapı komşum Çevreci ve Kültür aktivisti Anna Çelebu arkadaşımdan bir paylaşım gördüm. Christiana kızkardeşimiz, 2017 Baf Kültür ve Sanat Başkenti etkinliklerinde önemli yer alan ve de oradaki ağaçlara Kıbrıs kadınlarının renkli yünden tığ işlerini giydiren kadın, bizi terketti yani vefat etti diye…
Sevgili Hristiana, Kıbrıs kadınının tığ işleriyle Baf ağaçlarına ve de Kıbrıslı ağaçlarına onların emekleri ile işlenmiş örgüler örerek ve de giydirerek dünyada Bafımızı tanıttın. Keşke seni daha fazla ve daha uzun tanıma olanağı bulsaydım. Keşke seni daha da fazla dinlesem ve keşke daha da etkili tığ örgülü elbiseleri tüm Kıbrıs’ta tüm ağaçlarımıza giydirseydik.Barış arzusunu bence en güzel senin tığ örgülü ağaçların yansıtmıştı dünyaya, bunu biliyorum…
Çok üzgünüm hem de çok, Yıldızlar yoldaşın olsun, Kadın sanatçımız, emekçi kadınımız, sevgili kızlardeşim...
Tığ işlerini barışın sembolü olarak kullanmıştı...
Hristiana Muzuri, tığ işlerini barışın sembolü olarak kullanmıştı... Adanın dört bir tarafından kadınların işlediği tığ işleriyle Baf’ta bir zeytin ağacını kaplamışlardı Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kadınlar birlikte...
Kasaba’da bir caminin gancellilerine işlemiş oldukları örgüleri ve tığ işi güvercinleri asmışlardı...
Uzunyol’da yani Ledra Street’te bir ağacı kaplamışlardı örgüleriyle...
Aynı şekilde Büyük Han’da şadırvana çıkan merdiven ayaklarının trabzanını ve şadırvanın altındaki bankı da rengarenk tığ işleriyle kaplamışlardı...
Hristiana’nın ve Nilgün Akın’ın öncülüğünde adanın dört bir tarafından kadınlar yapıyordu bu elişlerini ve barış özlemlerini dile getirmek üzere bir araya geliyorlardı...
Hristiana, bununla da kalmamış, Aysozomeno yani Arpalık’ta da tığ işleriyle barış mesajı vermişti – Kıbrıslıtürkler’in acısını anladığını kırmızının bütün tonlarında işlenen tığ işleriyle o yıkık evlere, o tozlu patikalara monte etmişti... Aysozomeno’daki etkinliği hatırladığım kadarıyla bir Japon sanatçı filme almıştı...
Hristiana Muzuri, daha pek çok şey yapmak istiyordu... Ömrü buna yetmedi... Aniden kanser vurdu onu... Baf’taki turistlere yönelik çok incelikli hatıralık eşyalar ve takılar sattığı mağazasını kapattı... Sonra evini satmak zorunda kaldı... Ve en sonunda da aramızdan göçüp gitti, bizleri öksüz kılarak...
Nurlar içinde yat sevgili Hristiana... Mücadelen herkese örnek olsun...
ANNA ÇELEBU’NUN YAZDIKLARI...
Hristiana’nın değerli arkadaşı Anna Çelebu arkadaşımız da sosyal medya sayfasında Hristiana’yla ilgili şöyle yazmış:
“... Hristiana Muzuri artık bizimle değil ve bu da ancak üzüntü veriyor bize... Bugün aldığımız en korkunç haberdi bu... O, onca sevgi ve tutkuyla, adamızın yeniden birleştirilmesini istiyordu... Onun rehberliği altında yurdumuza barış getirmek için pek çok kadın çaba verdik... Birbirimizi tanımaya çalıştık... Kendi yurdumuz için birlikte mücadele ettik... Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler, bir araya geldik...
Hristiana’nın insiyatifiyle Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla bir araya geldik, örgülerimizi, tığ işlerimizi hazırladık. Baf’ta rengarenk örgülerimizi sergiledik... Bundaki heves ve organizasyon çok özgündü... Onun yüzünde bu işten çok mutlu olduğunu gördüm... Beni takdir ediyordu, ben de onu takdir ediyordum... Keşke bunu birbirimize söylemiş olsaydık...
İyi yolculuklar düşler kuran Hristiana...”