“Ağlamak, sızlanmak yerine kansere şarkılar söyledim”

Yaşama olan bağlılığı, sevgisi ve inancı onu önce kanser tedavisi gördüğü hastane koridorlarından müzik stüdyosuna taşıdı, ardından yaşama tutunmasına olanak sağladı…

Yaşama olan bağlılığı, sevgisi ve inancı onu önce kanser tedavisi gördüğü hastane koridorlarından müzik stüdyosuna taşıdı, ardından yaşama tutunmasına olanak sağladı…

38 yaşında meme kanserine yakalanan ve bu süreci müzikle atlatan Aysun Çelik, kızı Miray ve savaştan kaçarken yaşamını yitiren Suriyeli Aylan Kurdi bebekten ilham alarak yaptığı parçalardan oluşan albümün gelirinin yarısını da Kemal Saraçoğlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfı’na bağışlayacak…

Aysun Çelik: “İçimde çok şeyler yıkıp geçirdim, hayatı yeniden kurguladım, inşa ettim, çok ders aldım, hayatın başka bir şey olduğunu öğrendim. 42 yaşında stüdyoya girdim... Hiçbir şeyden korkmayın”

Bir ağaç ekip yirmi yıl sonra altında kitap okumak için hayal kurabiliyoruz ama bu gün kendim ve ailem için ne yapabilirim diye düşünmüyoruz. Hâlbuki her gün kendimize ‘bugün kendim için ne yaptım?’ diye sormalıyız…”

Kendinize neyin iyi geleceğini düşünün, bulun, keyifli anlar yaşayın, bol bol yürüyün, kendinize iyi gelecek birçok şey yapın... Stresten uzak durun, başaracağınıza inanın…”

 

Fehime ALASYA

Yaşama olan bağlılığı, sevgisi ve inancı onu önce kanser tedavisi gördüğü hastane koridorlarından müzik stüdyosuna taşıdı, ardından yaşama tutunmasına olanak sağladı…

Beş şarkıdan oluşan “Sevgi ve barışa adanmış sözlerim var” temalı “Beşparmak Dağları’nın Prensesi” isimli albüm çalışmasını çocuklara armağan eden Aysun Çelik, müzik serüveninin YENİDÜZEN ile paylaştı.

Anlattıklarının her satırı ile adeta yaşam dersi veren 42 yaşındaki Aysun Çelik, kanser tedavisi görürken müzikle hayata tutunduğunu, en büyük motivasyonu ve amacının ise bir yaşındaki kızı olduğunu ifade etti.

Aysun Çelik, kızı Miray’ın birinci yaşını kutladığı 2014 yılında 38 yaşındayken meme kanserine yakalandığını öğrenmişti.

Yılmadı, sitem etmek ve üzülmek için kendine çok az zaman tanıdı, zamanının tamamında olumlu düşünerek, kendisini meşgul edecek aktivite bularak mutlu ve dolu dolu bir tedavi süreci yaşadı…

Şu anda 42 yaşında ve sağlıklı bir birey olan ve Girne Belediyesi Kültür İşleri Memurluğu yapan Aysun Çelik, yürüttüğü çalışmalarla bu süreci yaşayanlara da umut oluyor. 

Kanser tedavisi gören ve bu süreçte kendini müzik için stüdyoda bulan Aysun Çelik, kızı Miray ve savaştan kaçarken yaşamını yitiren Suriyeli Aylan Kurdi bebekten ilham alarak bestelediği albüm gelirinin yarısını Kemal Saraçoğlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfı’na bağışladığını anlattı.

 

 

 “Sağlıkla aldığımız her nefes çok değerli…”

Yaşadığı süreci YENİDÜZE okuyucuları ile paylaşan Aysu Çelik, stüdyoya girişini, değişen düşünceleri ve yaşama bakış açısını şöyle anlattı:

“38 yaşında meme kanseri ile ilgili bir rahatsızlığım oldu. Kızım o süreçte birinci yaşını kutluyordu. Bir hafta sonra bu kitleyi fark ettim. Hemen teşhis edildi. Tedavim çok ağır bir şekilde altı ay sürdü, bu süreçte ortaya bu albüm çıktı.

Lütfiye Özipek’ten şan dersi aldım. Beş parçalık bu albümümde Çağıl İşgüzar ve Lütfiye Özipek’in katkıları çok büyük. Onların yanında bana inanan ve destek olan onca kişi, hepsine de minnettarım…

Beşinci şarkın savaşta hayatını kaybeden çocuklar için olsa da tüm şarkılarım çocuklara adanmıştır. Projeye yardım ve katkı gösteren pek çok isim oldu.

Albüm çıktığı zaman bin adet CD’yi Kemal Saraçoğlu Vakfı’na bağışladım. Çocuklara yazılan bir ürünün çocuklarda değer bulmasını istedim.

Yaklaşık 15 bestem daha var. Onları da yakın zamanda hayata geçirmeyi planlıyorum. İsteyenlere de verebilirim. Bunları kendim okumakta çocuğum için ısrar ettim, bana aitti, anlamı açısından buna giriştim... Her yaşta her şeye yeniden başlanabilir, hiçbir şey için geç değildir...

Zamanın geçmesini kafeteryada bekliyordum. Tedavi alırken, ışıkların ve gürültünün altında kendi kendime şarkı mırıldanıyordum. Böylece müzik serüvenim başlamıştı. Bir ayın sonunda ilk şarkım bitmişti. Ardından diğer şarkıları besteledim... İçimde çok şeyler yıkıp geçirdim, hayatı yeniden kurguladım, inşa ettim, çok ders aldım, hayatın başka bir şey olduğunu öğrendim. Sağlıkla aldığımız nefes çok değerli, her gün yeni bir gün, bunu çözdüm... 42 yaşında stüdyoya girdim... Hiçbir şeyden korkmayın”

 

“Bir gün stüdyoya gireceğimi aklımın ucundan geçirmedim”

“Sevgi beni stüdyoya taşıdı. Beni uzun bir hayatın beklediğine inancım var. Çok çalıştım. İki buçuk yıl ders aldım, kendime zaman ayırdım. Kendimi bu sürece hazırladım. 10 Nisan’da albümü ailem ile pahlaştım. Onlara ‘Resim kursuna gidiyorum’ demiştim. Müzik oluşunu onlara sürpriz olsun diye gizledim. Zaten öncesinde kime bahsettiysem bana inanmadı çünkü müzik bu deli hayatımda yoktu. Sadece iyi bir dinleyiciydim, ben de bir gün stüdyoya gireceğimi aklımın ucundan geçirmedim... Başta sevgi ve yaşama sevinci, yaşama olan bağlılığım, mücadeleci gücüm ve yönüm bana bunları yaptırdı. Hayata karşılaştığım olumsuzluklardan olumlu dersler çıkardım. Neden diye çok sorguladım fakat bu süreci kısa kesmek istedim ve o aşamada nereye tutunabilirim derken böyle bir yol seçtim. Çocuğum buna çok büyük etkendir çünkü ilk şarkımda bir ninniden ilham alındı. Bana sorduğu sorular, yaşadıklarımız bestelerin var oluş nedeni diyebilirim.”

 

“Bugün kendim için ne yaptım? diye sormalıyız…”

Sağlık durumum çok iyi… Her ay kontrollerimi yapıyorum, sağlıklı bir bireyim. Hayatıma çok fazla şey kattım. Eskiden yapmadığım birçok şeyi yapmaya başladım. Kendime çok fazla zaman ayırmaya başladım. Kitap tutkum çok arttı, haftada üç sabah kalkıp yürüyorum, gece saat ondan sonra zaman benim, kendime zaman ayırıyorum, kendime iyi gelen şeyleri yapıyorum. Her şeyi kurcalamadan, günümü, bu anı yaşıyorum, önemini hissediyorum.

Bir ağaç ekip yirmi yıl sonra altında kitap okumak için hayal kurabiliyoruz ama bu gün kendim ve ailem için ne yapabilirim diye düşünmüyoruz. Hâlbuki her gün kendimize ‘bugün kendim için ne yaptım?’ diye sormalıyız… Kendimize, ailemize zaman yaratalım.”

 

“Kendilerini motive edecek bir şeyler bulsunlar, umutlu ve inançlı olsunlar”

“Bu zorlu süreç aile ve eş dost desteği ile geride kalabilir. Şu an tedavi alan insanlarla görüşüyorum, bu süreçte destek almıştım. Yaşayan ve bunu atlatan biri olarak bu süreci yaşayanlarla görüşüp onlara morla ve motivasyon veriyorum. Çünkü buna çok ihtiyaçları var. Kendilerini motive edecek bir şeyler bulsunlar, bu hastalığı kafalarında büyültmesinler, umut ve inanç çok önemli. Başaracaklarına inansınlar. Ben müziğe sarıldım, onlar da bir aktivite bulsun, hiçbir zaman geçmişte yapamadıklarını düşünmesinler, artık ne yapmak istediklerine karar versinler ve o yolda ilerlesinler. Kendinize neyin iyi geleceğini düşünün, bulun, keyifli anlar yaşayın, bol bol yürüyün, kendinize iyi gelecek birçok şey yapın...

Stresten uzak durun. Trafikte bir saat geçireceğinize bir kafeye girin, oturun bir şey için, sinir olmayın. Bazen camdan cama trafikte kavga eden insanlar görüyorum. Çok boş... Çocuğumla gemi yaptık, deniz kenarına gidip yüzdürdük, piknik yaptık, hedeflerimizi ve hayallerimizi hiç ertelemedik. Bazen görenler tuhaf karşılıyor ama bu hayat bizim... Hiçbir şeyi ertelemeden en iyi şekliyle değerlendirmek istiyorum.”

 

“İhmal etmeyin, etelemeyin, vücudunuzun sinyallerini dinleyin”

Kanser kalleş bir hastalıktır, fark edilmemeyi seviyor. Erken teşhis çok önemlidir. Ben kendi kendime vücudumu yoklarken kitleye rastladım ve hemen sorguladım, harekete geçtim, hiç bekletmedim. Teşhis ile serüvenim başladı. İhmal etmeyin, etelemeyin, vücudunuzun sinyallerini dinleyin, yıllık kontrollerinizi yapın. Hasta olmayı veya sinyali beklemeyin. Kimse bana bir şey olmaz demesin.”


Özel Haber Haberleri