Sevgili Dünya,
Bir ikizini bulduklarını söylüyorlar. Demek ki pek de eşsiz değilmişsin. Dönüp durduğun o boşlukta canın çok acıyor biliyorum. Bu mektubu sana, mavi ışıltına inandığımı söylemek için yazıyorum. Sana ve birbirimize yaptığımız onca kötülük için bizi bağışla.
Sevgili Kıbrıs,
Yeni adını bulduğunu, birleşmenin pek de uzak olmadığını söylüyorlar. Buna tüm kalbimle inanabilmek, yeniden heyecan duyup sevinmek istiyorum. Senin kırık yerlerinin onarılması için en çok sevgiye, bağışlamaya ve biraz daha zamana ihtiyacın var biliyorum. Senin sol kanadına çok ihtiyacın var. Büyük bir arzuya, büyük bir mücadeleye, barışın balını üretecek arılara, sokaklarda haykıran kalabalıklara ihtiyacın var.
Sevgili Yaz,
Artık kendine gelip biraz gün yüzü göstersen diyorum. Denizden gelen tatlı esintiler, maviliklere sürülen motorlar, yıldızlı geceler karşısından suçlu gibi duruyoruz bunca keder yaşanırken. Sevincimiz bombalarla, silah sesleriyle bölünüyor.
Sevgili okurlar,
Bu mektubu size kalbimin en gizli köşesinden yazıyorum. Öyle kötü zamanlar yaşamaktayız ki bu hafta sadece koca bir “AH!” var içimde. Hani sessiz otururken birden birisi “AH!” der ve hepimiz anlarız ya bunun neden ve ne demek olduğunu; işte öyle bir nida bu. Beni anladığınızı biliyorum. Bitmiş sözlerin, ‘ne desen eksik’ in eşiğindeyim çünkü… Kalpler o kadar yaralı ki ipekle dokunsam acıtacağımdan korkuyorum. İnsanın havsalasının almadığı şeyler vardır. Bu kadarını kaldıramıyorum doğrusu. Ölümden öte köyde başımı ellerimin arasına almış oturuyorum öylece. O büyük “AH!” ın bir parçası olarak bu üç dizeyi paylaşabilirim yalnızca…
O güzel çocukları bekleme şehir
cıvıl cıvıl öldüler onlar
bir hayalin dallarına konar gibi
Bu şok, bu büyük keder yetmezmiş gibi ardından sahneye konan kirli oyun, Barışın Çocuklarının katlinin ardından başlatılan savaş, türlü entrikalar, yalanlar ve beklenmekte olan niceleri. Böylesi bir karanlık çöktü birden. Kötülükler zinciri uzayacak gibi görünüyor üstelik. Ah ki ne ah!
Bu mektubu size yalnız olmadığımı kendime hatırlatmak için yazıyorum. Aynı “AH!” ta birleştiğimizi bildiğim için.
Bu mektubu kırık bir kol ve kırık bir hayalle yazıyorum. Bize mutluluğu layık görmeyen vicdansızlar yarattığımız güzelliklere saldırmaya devam ediyorlar. İsyanım sığmıyor gövdeme…
Kayıplarımızın yasını tutmamızı bile engelliyorlar. Yaralarımıza yeniden ve yeniden ateş ediyorlar.
Hiç bir şey yapamasak bile onları boğacak büyük bir “AH!” da birleşebiliriz. Yapabileceğimiz çok şey vardır ama… Daha önce onca kötülük karşısında nasıl yenilmediysek şimdi de yenilmeyeceğiz. Cesaretimizle şaşırtacağız onları.
Sevgili okurlar,
Yalancının mumunun sönmesini beklemeden üfleyelim ona… Kapattıkları pencereleri açalım, tarumar ettikleri bahçeleri yeniden çiçeklendirelim. Bize verdikleri karanlıkları gözlerimizin ışıkları, kalplerimizin ateşleriyle aydınlatalım. Güzel günlere inanmaktan vaz geçmeyelim hiç. O cesur çocukların hayallerini bizler kucaklayalım. İyiliğin kötülükten daha güçlü olduğunu ispatlayalım.
Bu “AH!” bir yenilgi değil ortak acımızın farkındalığı içindir.
Gözyaşlarımız kötülerin egemenliğini boğmak, kahkahalarımız hayata sımsıkı sarıldığımızı göstermek içindir.
Bu dünya ne acılar, ne kıyımlar gördü… Yine de sürdü mücadele… Ve sürecektir hep.