Ahmet An ve “Kıbrıs Türk Matbaacılık Tarihi”

Eralp Adanır

   Ülkemizin çok değerli araştırmacı yazarlarından biridir Ahmet An. Kendisiyle ilk tanışmam benim için bir ders niteliğindeydi (gülümsüyorum).

   1989 yılının ikinci yarısı ya da ‘90’ların ilk yarısı olsa gerek, yazılı basında ilk kalem oynatışım, KIBRIS Gazetesi’nin “EKRAN Eki”nde müzikle ilgili bir konuyla başlamıştı. O zamanlar EKRAN Eki’nin sorumlusu da Erdinç Gündüz abimizdi. Müzik konularıyla başladığım yazılı basın serüvenimde, çok değerli bir yayın serisi olan; HASDER’in Halkbilim dergisindeki bir yazıdan alıntı yaparak “Kıbrıs Müziği” üzerine bir yazı hazırlamıştım. Yazıyı hazırladık, yayınladık ardından telefonla mı, yüz yüze mi yoksa haber göndererek mi olduğunu pek hatırlamadığım bir eleştiri geldi. Tabii ki Ahmet An’dan. Alıntı yaptığım kaynak kendisinin ve ben yazımda hangi kaynaktan yararlandığımı belirtmemiştim. Çünkü böyle bir gereklilik olduğunu o günlerde bilmiyorum. Öğrendim. Ve hatta özellikle “kaynak belirtmeyenlere” karşı hassas bir tutum geliştirdim günümüzde. Ahmet bey belki unutmuştur bu olayı ama benim aklıma kazanmıştı. O gün bugündür, araştırmalarımda, yazılarımda kaynak belirtmeyi her zaman yerine getirmiş, bunun aslında yazınızı destekleyen, güç veren bir öneme sahip olduğuna inanmışımdır.    

   Ahmet An, toplumsal belleğimize yine “cevher niteliğinde” yeni bir çalışmayı daha kattı bu yıl içerisinde. Özelde Matbaacılık Tarihimize ışık tutmakla birlikte, söz konusu matbaalarda hangi gazetelerin ve hatta kitapların basıldığı, o dönemin baskı şartları ve imkânları, ve en önemlisi matbaada alın terini mürekkebe akıtan emekçilerin yer aldığı bir yolculuk aslında. Kendi alanında bir “ilk” çalışma olan “Kıbrıs Türk Matbaacılık Tarihi”, MANAS Yayınları tarafından okurla buluşturuldu. Peki MANAS Yayınları kime ait? İşte bu da çok önemli çünkü MANAS; KKTC Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’nin yayıncı adıdır. Bu vesileyle böylesi nitelikli çalışmaları toplumsal belleğimize sunduğu için başta KKTC Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi Müdürü, değerli dostum Dr. Ejdan Sadrazam’ı ve emeği geçen herkesi yürekten kutlarım. Kitabın ilk sayfalarında Dr. Ejdan Sadrazam’ın, Manas Yayınları hakkındaki yazısıyla karşılaşıyoruz... 

 

Manas Yayınları

   Eksik ve yanlış bilgi, hiç kuşkusuz bilgisizlik kadar tehlikelidir. Toplumsal sonuçları da önceden kestirilemez. Günümüzün sanal dünyası, bilginin yayılmasını kolaylaştırdığı kadar eksik ve yanlış bilgileri dolanıma dahil etmesi ile maalesef pek çok sakıncanın ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Eksik ve yanlış bilgi veya bilgisizliğin olumsuz sonuçlarına karşı kullanılacak en çağdaş ve başarılı araç ise daha fazla doğru bilgidir. İnsanın kendini ve toplumunu tanıması, kim olduğunu bilmesi, yaşam ideallerini oluşturması ve daha da önemlisi içinde yaşadığı toplumla uyumlu hale gelmesi, yani sosyalleşmesi; toplumsal belleği tanıması ve özümsemesi ile ilgilidir. Bellek zamansaldır; geçmiş, şimdi ve gelecek sürekliliği içinde devinir. Geçmişle ilgili olduğu kadar gelecekle de bağlantılıdır. Ama anımsama daima “şimdi”de gerçekleşir. Bellek; mekâna, seslere, kokulara, dokulara, imgelere ve yazıya sinmiştir. Tüm bu alanlara farklı ölçülerde yayılan töz veya cevher, kimliğin de kurucu bileşenidir. İlk elden yaşanılan tarihin kavranması ve geçmişin yalın şekilde bilinmesiyle; “doğru” bilgi ile başlar. Kendini kavrayışta düşünsel merak, estetik kaygı, yapıcı eleştiri ve duygusal doyum, nesnel arşiv malzemesinin kullanılması ile desteklenir. Geçmişin canlandırılması ve zihinlerde yeniden yaratılması ise ancak nitelikli belge ile mümkündür.

   KKTC Milli Arşiv ve araştırma Dairesi, bilgi toplumunu güçlendirme misyonuyla sistematik bilimsel araştırmalarla derlenen yaşanmışlığın, nesnel bilgi ve belgelerini, dinamik ve dolaysız bir şekilde MANAS YAYINLARI aracılığıyla halkımızla paylaşmayı ve görünmeyeni görünür kılmayı amaçlamaktadır.

Dr. Ejdan Sadrazam, KKTC Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi Müdürü”

 

   Kitabın yazarı Ahmet An ise, “Sunuş” başlıklı yazısında, kitabın içeriğiyle ilgili şöyle sesleniyor okura...

 

“Sunuş:

   Kıbrıslı Türklerin geçmişi hakkında bize paha biçilmez bilgiler bırakan Matbaacı M. Akif’in 1949-1950 yıllarında 52 yazılık bir dizi halinde haftalık Kıbrıs Gazetesi’nden yayımladığı “Kıbrıs Türk Marbaacılığı ve Gazeteciliği” adlı anılarını Harid Fedai ile birlikte hazırladığımız “Örnekleriyle Kıbrıs Türk Basın Tarihi (1891-1963)” başlıklı kitabımızda ek olarak vermiştik. Dizinin eksik olan sayıları daha sonra bulundu ve bu çalışmada, diğerleri ile birlikte, yararlandığımız önemli bir kaynak oldu. Kıbrıs’taki İngiliz sömürge dönemi yıllarında, Kıbrıs Türk Matbaacılığı ile gazeteciliğinin yaşadığı zoruklar yanında, o dönemin siyasal gelişmelerinin de anlatıldığı bu yazı dizisini arşivinden bize sağlayan Harid Fedai’ye teşekkür borçluyuz. Ama ne yazık ki elinizdeki bu kitabın basıldığını göremeden, Harid Fedai Bey 2017 yılında aramızdan ayrıldı.

   1878 yılında Kıbrıs’a matbaanın girişi ile gazeteciliğin başlaması aynı tarihte olduğu için, Kıbrıs Türk Matbaacılığı da, adada ilk Türkçe gazetelerin basılması ile birlikte ortaya çıkar. Bu çalışmada, adaya ilk Türkçe harflerin getirildiği yıllardan başlayarak, Kıbrıslı Türkler tarafından kurulmuş olan matbaaların (basımevlerinin) 1974 yılına kadar olan gelişimini, bulabildiğimiz yazılı kaynaklardan ve konu ile ilgili olarak yaptığımız diğer araştırmalarımızdan yararlanarak, aktarmaya çalıştık. Kıbrıs Türk matbaacılık mesleğine emek vermiş olan bazı kişilerin yaşam öykülerini de kitabın sonuna ekledik.

   Bir ilk çalışma olarak eksiklerinin olması doğaldır. Elinizdeki kitabın, bu haliyle bile okuyucusuna, tarihimizin bu alanı hakkında birçok ilginç bilgiler sağladığına inanmaktayız. Bu vesile ile Birlik Basımevi sahibi Matbaacı M.Akif ile Birlik ve Söz Basımevlerinin mürettibi, onun arkadaşı dayım Ahmet Nidai Özkan’ı, Hükümet Matbaası’nda çalışmış olan diğer matbaacı dostum Harid Fedai’yi rahmetle anarken, bu kitabı onların ve diğer basımevi emekçilerinin anısına ithaf ediyorum. (Ahmet An)” 

 

   Kitapta birçok konu başlıklarıyla, belleğimiz zenginleşmektedir. Bu başlıklar arasından birini seçiyorum sizlerle paylaşmak için. Paylaşmadan önce de okuru bol olsun diyerekten...

 

Kitaptan alıntı:

“Kıbrıslı Türklerin Kurduğu İlk Matbaa: ZAMAN Matbaası ve ZAMAN Gazetesi

   Örnekleri günümüze kadar saklanabilmiş olan ve Saded’ten iki yıl sonra 1891’de Lefkoşa’da yayımlanan ikinci Türkçe gazete ise, yine haftalık olarak çıkarılan “Zaman” Gazetesi’dir.

   1891 yılında, o sıralarda Mısır’da görev yapmakta olan ve tatillerini geçirmek üzere ülkesi Kıbrıs’a gelen Beliğ Paşa’nın arzusu üzerine, sadece eşrafın katılacağı “Kıraathane-i Osmani” (Osmanlı Kıraathanesi) adında bir kuruluş oluşturuldu. Lefkoşa’daki Sarayönü’nde eski Barclays Bank’ın bulunduğu binada çalışmalarına başladı. Bu kuruluşun, herhangi bir nizamnamesi ve heyet-i idaresi yoktu. Beliğ Paşa’nın gösterdiği bir kimse abone bedellerini toplar ve Kıraathanenin masraflarını görürdü.

   Adanın geleceği hakkında tedirginlik duymaya başlayan bir avuç Kıbrıslı Türk ileri geleni, bir araya gelebilecekleri bir yer olarak oluşturdukları ve ne yapacaklarını düşünmek için toplandıkları bu kıraathanede; sohbetle, dertleşmekle, ülkedeki gidişe başkaldırmak için yeterli olamayacklarını düşünerek, bir gazete çıkarmaya karar verdiler.

   Osmanlı Kıraathanesinin ileri gelenlerinden biri de Tüccarbaşı Hacı Ahmet Derviş’ti ve çevresinde etkin bir kişiliği vardı, ama okuma-yazması yoktu. Hacı Derviş gazete çıkarma işini üstlenerek, önce gazetenin imtiyazını aldı. Ama gazeteyi basacak bir matbaa yoktu. Bu amaçla makbuzlar hazırlandı, halktan para bağışları toplandı ve 2-3 ay süren yorucu bir çalışmadan sonra, Lefkoşa’nın Türk kesimindeki Lâleli Camii semtinde, o günün koşullarına göre Zaman Matbaası kuruldu.

   İstanbul’dan Muzafferüddin Galip adında genç bir yazar getirtilerek, gazetenin sorumluluğu ona verildi. Haftalık olarak ve tabloid boyda, Cuma günleri çıkacak olan Zaman Gazetesi’nin ilk sayısı 25 Aralık 1891 günü 4 sayfa olarak yayımlandı...(syf:13/14)”