Ayşe GÜLER
Yeniden doğmak, sımsıkı hayata tutunmak, sil baştan…
Bu sözler, Lefkoşa-Güzelyurt anayolunda 5 Haziran sabahı meydana gelen trafik kazasında ağır yaralanıp, ardı ardına 6 farklı ameliyat geçiren 26 yaşındaki Mustafa Özdoğan için…
Tedavi süreci henüz tamamlanmış değil ancak Mustafa, aylar sonra evinde, ait olduğu yerde…
“Hiçbir şeyin önemi yok. Hayatta tek önemli olan şey sağlık… Bunu hepimizin defalarca hatırlaması gerek” diyor anne Zehra Özdoğan…
Zaman zaman gözleri doluyor, kelimeler düğümleniyor dilinde… Ama tarifsiz bir mutluluk yaşadığını anlatıyor, “Mustafa’nın nefes alması yeterli” diyor…
Anne Özdoğana, Lefkoşa Devlet Hastanesi Yoğun Bakım Servisi kapısından bir an olsun ayrılmadıklarını ifade ediyor, “İlk etapta herkes Mustafa’ya yaşamayacağı gözle bakıyordu. Hastanede bizim de çok zor günlerimiz oldu. Düşünün, çocuğunuz var, bütün gece çarşafın oynayıp oynamadığına bakıyorsunuz… O’nu hiç yalnız bırakmadık, O da bizi karşılıksız bırakmadı, bize geri geldi…” şeklinde konuşuyor.
Anne Özdoğan, hayat telaşı içerisinde unutup, atladığımız, es geçtiğimiz noktalara da değiniyor, “Hani bazen cenaze törenine gideriz, yüzümüze çarpar, ama dönünce her şeyi unuturuz… Ama kendiniz yaşadığınızda her şey çok farklı oluyor” diyor.
Oğlu Mustafa’nın alkollü olan arkadaşının aracına binmesinden dolayı hatalı olduğunu kabul ediyor Özdoğan, “Kendi oğlum için de söylüyorum, o şekilde, o yaşta bir çocuğun arabasına binmesi benim oğlumun da hatasıydı. Aracı kullanan çocuk 21 yaşındaydı, alkollü ve süratliydi… Hızları 220 kilometreymiş. Sonucu çok ağır oldu…” şeklinde konuşuyor.
Anne Özdoğan, gençlere de “Kendinizden fazla ailenizi düşünün, böyle şeyler yapmayın. Sonuçları çok farklı olabiliyor…”şeklinde çağrı da yapıyor.
Mustafa’nın gözünü açtığı ilk an ailesinden özür dilediğini de anlatıyor anne Özdoğan…
İşte anne Özdoğan’ın anlattıkları…
Gece yarısı telefon… Kaza, zorlu sürecin başlangıcı…
“ Doktor, ‘Yapılacak hiçbir şey yok gibi, Mustafa’yı ameliyata alıyoruz, yetişmeniz’ gerek diye aradı…”
“Kaza akşamını hiç hatırlamak istemiyorum. Çünkü o gece Mustafa’yı çok güzel uğurlamıştık. 16 Haziran’da program için Mersin’e gidecekti. Yeni aldığı kıyafetlerini bana vermişti. Ablasıyla birlikte balkondan güle oynaya gönderdik. Çalışması için arkadaşlarıyla stüdyoya göndermiştik. Orada 4 saat kalmış, sonrasında bir bara geçip, ardından arkadaşlarıyla buluşmuş. Kendi arabasını bırakarak, onlarla birlikte bir yere gidiyorlar. Gecenin bir vaktinde, bu habere uyanmak bize çok ağır geldi… Doktor, ‘Yapılacak hiçbir şey yok gibi,
şu anda Mustafa’yı ameliyata alıyoruz, yetişmeniz’ gerek diye aradığında dünyamız döndü… Kaza gecesi, ben de bir kalp problemi yaşadım. O gece yaşanılan olayda çok büyük bir sorumsuzluk olduğunu düşünüyorum. Kendi ve 3 kişinin canı varken, kim ne isterse söylesin kimseyi dikkate almaması gerekiyordu. Ya onun aracına binmeyeceklerdi ya da taksi çağıracaklardı. Gençler farkında değil, aileler büyük etkileniyor. O da isteyerek bir kaza yapmadı.”
“Çok büyük darbeler aldı”
“Kazanın olduğu gece Mustafa’nın dalağı alındı, karaciğeri dikildi. Çok büyük darbeler almıştı, iç kanaması vardı. Beyin kanaması vardı. Bunları durdurabilmek için dalağını almışlar. Bize de anlatılan bu şekilde… İlk etapta herkes Mustafa’ya yaşamayacağı gözle bakıyordu. Hastanede bizim de çok zor günlerimiz oldu. O’nu hiç yalnız bırakmadık, o da bizi karşılıksız bırakmadı, bize geri geldi…”
Toplamda 6 ameliyat…
“Uzun bir süre beklememiz gerekiyor. Mustafa’nın tedavisi henüz bitmiş değil. Bazı bağırsak sorunları var, bir ameliyat daha geçirmesi gerekiyor. Onun dışında diğer tüm ameliyatları bitti. Mustafa, 5’i büyük, 1’i temizleme operasyonu olmak üzere toplamda 6 ameliyat geçirdi. Kaza sonrası Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde 18 gün yoğun bakım sürecimiz oldu. 18 gün sonra Cerrahi Servisi’ne alındı. 12 gün sonra da acil şekilde bağırsak operasyonuna girmek zorunda kaldı, ameliyatı 6 saat sürdü… Bir hafta da buradaydık, enfeksiyon durumu yaşadık. Ameliyatın takip edilmesi açısından karnı açık kaldı. Bir hafta sonra mide yıkama operasyonu gerçekleşti. Salı günü Sağlık Bakanı ile görüşüp, Çarşamba günü Türkiye’ye gittik.”
İstanbul süreci…
“İlk rotamız Ankara’ydı. Ancak gelen ambulans uçağın yönü İstanbul dönüşlü olduğu ve beklememek için İstanbul’a gittik. Mustafa’nın vücudundaki enfeksiyon çok yüksekti, bizleri de korkutmuştu. Burada da tedavisi devam ediyordu. Ancak daha hızlı ilerleyebileceğini düşünerek, Türkiye’de tedavisi olmasını biz talep ettik. Bu konuda, hem Sağlık Bakanımız hem de doktorlarımız yardımcı oldu. Mustafa’dan 2 saat önce İstanbul’a gittik, onu karşıladık. Mustafa İstanbul’da da bir hafta yoğun bakımda kaldı. O’nu neredeyse hiç göremedik. Enfeksiyonu düşürebilmek için kısıtlı sürede, 3 günde bir ben görebildim…”
“Ortopedi servisinde ameliyattan çıktığında birlikte şarkı söyledik…”
“Enfeksiyonu çok düştüğü anlaşıldığı anda, Beyin Cerrahi Servisi’ne geçtik. Çünkü Mustafa’nın belinde de kırıklar vardı. 2 ay 10 gün bekledik… Kalıcı bir hasar kalacak, yürüyemeyecek diye çok korkular yaşadık. Bizim için nefes alması yeterli ama o çok genç… Onun için bunlar çok önemli. Ertesi gün bel ameliyatı gerçekleşti, operasyon çok da güzel geçti. Hemen tomografiye alındı, ameliyatının çok iyi geçtiğini söylediler. Bir nebze olsun çok rahatladık, öncesinde basamayacak diye çok korkular yaşadık. Mustafa’yı ayaklarının üzerine tamamen bastıramadık, pelvis kemiğinde de de kırıkları vardı. Onu iyice kontrol altına aldılar. Bir kez oturttuk, omzunda ve kolunda da kırıkları vardı. Sonrasında ortopedi servisine alındık. Burada da kol ve omuz ameliyatı yapıldı. Sol omuz ve sağ elden aynı anda operasyon geçirdi, ameliyat 4 saat sürdü. Bu bizim için son ameliyattı. İstanbul’da 40 gün kaldık… Mustafa’nın hayatta en çok sevdiği şey müziktir, kendi şarkılarını da yazıyor. Ama 2 ay müzik duymak istemedi. Ortopedi servisinde ameliyattan çıktığında birlikte şarkı söyledik. O da bana katıldı, o an dünyalar bizim oldu…”
Evde fizik tedavi süreci…
“Geri dönmemizde bir sakınca olmadığı söylendiği için ameliyatların ardından evimize geldik. Mustafa yoğun bakımdan çıktığı ilk günden beridir eve gitmek istediğini söylüyordu. Biz de bir an önce eve gelmek istedik. Evde fizik tedavi süreci olacak. Mustafa fizik tedavi alacak ama doktor çok büyük sorunları olmadığını söyledi. Ayaklarında kas güçsüzlüğü var, çok kilo kaybetti. Fizik tedavinin ne kadar süreceğini, nasıl bir yol izleneceği raporlardan sonra belli olacak.”
“O şekilde arabaya binmesi, oğlumun da hatasıydı…”
“Çok zor bir süreçti. Bize destek olan herkese çok teşekkür ederiz. Mustafa’ya çok büyük bir sevgi var. Çok kötüydü… Mustafa’nın bu kadar seveninin olması çok gurur verici… Kendisi de çok sevgi dolu bir çocuk… Neden benim çocuğum diye çok ağladım… Tabii ki kimsenin çocuğu böyle bir şey yaşamasın. Ama bu haberi aldığınızda ister istemez sorguluyorsunuz. Arabada 4 kişiydiler… Sadece Mustafa bu kadar darbe aldı. Kırılmadık yeri kalmadı… Sadece nefes alsın, yanımızda kalsın diye çok dua ettik…”
“Sonuç, çok ağır oldu…”
“Mustafa’nın yakın arkadaşlarıydı. Ama kendi oğlum için de söylüyorum, o şekilde o yaşta bir çocuğun arabasına binmesi benim oğlumun da hatasıydı. Aracı kullanan çocuk 21 yaşındaydı, alkollü ve süratliydi… Hızları 220 kilometreymiş. Sonucu çok ağır oldu. Diğer çocuklar da kaza anını hatırlamıyor. Aracı kullanan ve yanındaki çocuğun vücudunda morarma oldu, yaralanmadı. Mustafa ile Batuhan’ın şanssızlığı arka camın kırılarak, dışarı fırlamaları oldu. Bundan dolayı çok büyük darbeler aldılar. Ben de daha yeni ameliyat oldum. Kendi derdimi unuttum, adı evlat olunca her şey bitiyor…”
“O iyi oldukça biz de iyi olacağız…”
“Mustafa ile çok farklı bir anne oğlu ilişkimiz vardı. O iyi oldukça biz de iyi olacağız. Şu anda Mustafa’da yeni yeni bilinci oturmaya başladı. Bir anne olarak çok güçlü bir çocuğu o halde gördüğünüzde yaşadıklarınızı bir düşünün. Her anında yanında olup, güçlü olmak zorundasınız… Eve geldikten sonra ne kadar yorgun olduğumuzu hissetmeye başladık. Hastanede hiçbir şeyin farkında değildik.”
“Tüm sağlık ekibine minnettarız…”
“Herkes bir şey olmaz diye aracı kullanıyor. Ama ne yazık ki oluyor. Şu anda şanslı olduğumuzu düşünüyoruz. Çok farklı noktalarda olabilirdik. Yeniden doğduk… Tüm sağlık ekibine minnettarız. Bize inanılmaz destek oldular, habersiz bırakmadılar. Mustafa’nın yoğun bakımdan ilk çıktığı gün hala aklımda... Doktor Şükrü Onbaşı ‘Müjdemi isterim, Mustafa’nın doğduğu gün bugün. O’nun adı mucize çocuk’ diyerek yanımıza gelmişti. Hiç umudumuzu kaybetmedik. O’nu entübe şekilde gördüğümüzde bile bizim için dünyalar güzeliydi… Mustafa’nın bilinci hep açıktı, uyandığında herkesi tanıdı.
Öncesinde Doktor Şükrü Onbaşı, Mustafa’nın farklı tepkiler verebileceğine ilişkin bizi uyarmış, hazırlıklı olmamızı istemişti. Hatta bana Mustafa uyandığında ne söylemesini beklediğimi sormuştu. Ben de oğlumun kendi gibi uyanması halinde bizden özür dileyeceğini söylemiştim. Çünkü o, kimseyi üzmek istemeyen bir çocuk… Yanılmadım, Mustafa ilk uyandığında bizden özür diledi…”
“Hayatta tek önemli olan şey sağlık…”
“Hiçbir şeyin önemi yok. Hayatta tek önemli olan şey sağlık… Bunu hepimizin defalarca hatırlaması gerek. Hani bazen cenaze törenine gideriz, yüzümüze çarpar, ama dönünce her şeyi unuturuz. Ben de kazaları, ölümleri duyduğumda üzülürdüm. Ama kendiniz yaşadığınızda her şey çok farklı oluyor. Çocuklarla iyi ilişki içerisinde olmalıyız, her şeyi sürekli anlatmalıyız. Biz de defalarca anlattık. Ama gençlere şunu söylemek istiyorum, kendinizden fazla ailenizi düşünün, böyle şeyler yapmayın. Sonuçları çok farklı olabiliyor…”
“O geceki en büyük şansımız yoldan başka bir aracın geçmemesiydi”
“Denetimler artmalı, daha sıkı olmalı. Ehliyet verilirken çok daha sıkı sınavlardan geçilmeli. Sadece bir kişinin hayatı değil… Karşıdaki hiç suçsuz bir kişi de sebepsiz yere zarar alabilirdi. O geceki en büyük şansımız yoldan başka bir aracın geçmemesiydi.”
“5 Haziran’dan beridir hayatımız durdu”
“5 Haziran’dan beridir hayatımız durdu. Kızım işine gidemiyor. Bizim Bandabulya’da dükkanlarımız var. Hayatımız, dükkanlarımız olduğunu unuttuk. Dükkanımız açılıyor, elemanımız var. Ama biz Mustafa’yı bırakıp, bir yere gidemiyoruz. Herhalde biz de destek almak zorundayız. O’nun bir an önce toparlanması tek temennimiz. Korkuyla yaşamaktan yorulduk ama şu anda biraz daha rahatız. Düşünün, çocuğunuz var, bütün gece çarşafın oynayıp oynamadığına bakıyorsunuz…”