21 sene önce…
24 Haziran 1993’te gitmiştim ‘Uluslararası Lefkoşa Havaalanı’na…
Ve KIBRIS gazetesi ‘Kandıramazsınız’ diye atmıştı manşeti....
O günlerde ‘Maraş’a karşılık havaalanının açılması tartışılıyordu...
Ve ‘milliyetçilikle dirsek temasında’ yürüyordu siyaset…
Birileri bizi ‘yutacak’, ‘yok edecekti…’
Tavşanın dağa küsmesi gibi dünyaya küsmüşlüğümüzün bizi yalnızlığa ve tükenmeye sürüklediğini görenler azdı.
Keşke 21 sene önce Maraş da havaalanı da açılmış olsaydı...
Bir ‘başka’ Kıbrıs olurdu belki de, şimdi.
***
Yeniden, Lefkoşa’nın artık ‘güvercinler’ uçuran havaalanına gittik, United Medya Grubu olarak.
Ay Demet barikatından ‘ara bölge’ye sürdük aracımızı, önce askerin, sonra Birleşmiş Milletler’in gözetiminde…
Ne kadar geniş bir alan, palmiyeler, çamlar, makilikler, tepeler, yamaçlar…
Tek iyi tarafı askeri bölgelerin ‘yapılaşma’dan uzak ‘doğal bir park’ olarak korunması !..
***
40 sene önce uçaklar kalkıyordu, onlarcası, dünyaya, her gün...
Hem Türkiye’ye, hem de Yunanistan’a, Kıbrıs’tan, tek bir alandan...
Türk Hava Yolları ve Cyprus Airways uçakları aynı aprondaydı, yan yana…
***
İncir çekirdeğini doldurmayacak köhnemiş psikolojik harp taktiklerinin gölgesinden kurtulamasa da hayatımız, temmuz harbinin çaresizliğinden sonra ‘yolcusuz’ salonlarıyla karşılıyor bizleri tarihi bina…
Kirletilmiş dünümüze ayna tutuyor ıssız betonarmesi, insansız balkonuyla...
Kavuşmayı bekleyenler kadar savaşın dehşetinden kaçanlara yaptığı tanıklıkla, incir ağaçları büyütüyor şimdi loş odalarında...
***
Keşke dili olsa binaların ve konuşabilse…
40 senedir hayatımızı çürüten ayrılığın ardından anımsatsa bize insanlığı...
Ve anlayabilsek bir kez daha ‘dün’den geriye kalan ‘korku’ysa, yarına borcumuzun illa ki barış, illa ki umut olduğunu…
Birbirimizi ‘kandırmak’tan vazgeçebilsek, keşke…
***
Şimdi hayal kuruyorum.
‘Ortak’ bir ‘Havacılık Üniversitesi’ni örneğin, Lefkoşa’da, bu alanda...
Silaha değil bilimin ışığına sarılan gençleri...
Avunuyorum...