AKEL-DİSİ Çekişmesi ve CTP

Niyazi Kızılyürek

Kıbrıs Rum toplumunda gelen Pazar yapılacak seçimler öncesinde AKEL-DİSİ çekişmesi doruğa ulaştı. İki taraf da birbirlerine karşı en sert açıklamaları yaparak adeta düşmanca tavırlar takınıyorlar. Eskiden beri AKEL-DİSİ çekişmesinin Kıbrıs’a çok pahalıya mal olduğuna dikkat çeken yazılar yazıyorum. Kıbrıs Sorunu konusunda birbirine yakın olan iki büyük siyasi partinin “düşman-kardeşler” görüntüsü çizmesi maalesef Kıbrıs’ın geleceği açısından pek umut vermiyor. Çok eskilere dayanan AKEL-DİSİ çekişmesinin tarihçesini değinmek için biraz gerilere giderek bazı hatırlatmalar yapalım. Kıbrıs Rum siyasi yaşamında henüz daha herkesin Makarios’un kanatları altında toplandığı zamanlarda Glafkos Kliridis pragmatist tutumu ve Kıbrıs Sorununun BATI içinde çözüleceğine olan inancı yüzünden “emperyalizmin uşağı” olarak damgalandı. 1974’ten sonra uzlaşmacı tavırlar sergileyerek 1976 yılında Rauf Denktaş’a harita da içeren Kıbrıs Rum önerilerini verince, Makariosçuların hışmına uğrayarak adeta aforoz edildi. Aynı yılda kurduğu DİSİ partisine bazı EOKA B üyelerini kabul etmesi bardağı taşıran son damla oldu. Nitekim 1976 yılında yapılan milletvekilliği seçimlerinde bütün partiler Kliridis’e karşı “kutsal ittifak” kurdular ve %24 oranında oy alan DİSİ’nin Temsilciler Meclisi’ne girmesini engellediler. AKEL, içinde bazı 15 Temmuz darbecilerini barındıran DİSİ’ye karşı  olmayı temel politikası haline getirdi ve DİSİ’nin iktidardan uzak kalması için yoğun çabalar sarf etti. Bu politikadan en çok yararlanan AKEL’in “demokratik yurtsever güçler” dediği ama aslında “Ret Cephesini” oluşturan DİKO ile EDEK oldu. Nitekim DİKO’dan Spiros Kiprianou ile Tassos Papadopoullos cumhurbaşkanlığına, EDEK’ten de Vassos Lissaridis meclis başkanlığına seçildiler. AKEL 2003 yılında Tassos Papadopoullos’u cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşırken kendisi de hükümetin güçlü ortağı oldu. Federal çözüm konusunda birbirine yakın olan DİSİ-AKEL çekişmesi 2004 yılında tarihi bir çözüm fırsatının heba edilmesine yol açtı. AKEL 2008 seçimlerinde de DİSİ’yi yalnızlaştırarak “Ret Cephesinin” oylarıyla Dimitris Hıristofyas’ı cumhurbaşkanı koltuğuna oturtmayı başardı. Fakat bir süre sonra EDEK ve DİKO Hıristofyas’tan desteklerini geri çekerek farklı yollara saptılar. Bugün EDEK Yorgos Lillikas’ı, DİKKO da Nikos Anastasiadis’i destekliyor. Fakat DİKO’da ciddi bir bölünme yaşandığından Anastasiadis DİKO’nun oylarının ancak yarısını alabiliyor. 

AKEL 2004 referandumuna kadar DİSİ’nin dışlanmasını “anti-emperyalist, yurtsever” bir politika olarak sunuyor ve Kıbrıs Türk solunu da buna ikna ediyordu. “Ret Cephesi” ile birlikte Annan Planını reddeden AKEL 2004’ten sonra Annan Planına “evet” diyen DİSİ’yi dışlamaya devam ettiyse de, bu politikasını artık Kıbrıs Türk soluna benimsetmesi mümkün değildi. Özellikle CTP 2004 sonrasında DİSİ ile iyi bir diyalog kurdu ve ortak etkinlikler düzenledi. Benim de katıldığım bir etkinlikte Ferdi Sabit Soyer ile Nikos Anastasiadis iki toplumun kaderinin “ortak olduğunu” vurgulamaları geniş yankı bulmuştu. Açıkçası, CTP tarihsel ve ideolojik nedenlerle AKEL ile, konjönktürel nedenlerle de DİSİ ile iyi diyalog kurabilecek bir konumdadır. İşte şimdi CTP’nin bu özgün konumunu en iyi şekilde değerlendirmesi gerekiyor. Seçimlerin galibinin Anastasiadis olacağı ne kadar kesin ise, AKEL’in seçimden sonra Anastasiadis’e karşı çok sert tavırlar takınacağı da o kadar kesindir. Böyle bir ortamda Kıbrıs Sorununu çözüme kavuşturmak kolay değil, hatta imkansızdır. Bu yüzden CTP seçimlerden hemen sonra iki tarafla da aktif şekilde iletişim kurarak oluşacak yeni bir çözüm momentumunun olumlu yönde değerlendirilmesi için elinden geleni yapmalıdır. Bu sadece CTP için değil, Kıbrıs Türk barışsever güçlerinin hepsi için geçerlidir. Barışseverlerin siyasi eylem alanı Kıbrıs’ın kuzeyi ile sınırlandırılamaz. Bu olsa olsa çözüm karşıtı güçler için geçerlidir…