Açıklama şu şekilde: Stratejinin değiştirilmesi söylemleriyle sergilenen yaklaşımlar Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik çabalara hiçbir zaman yardım etmediler. Bugün sanki yeni bir şeymiş gibi tekrar ortaya koyulan böylesi yaklaşımların çeşitli versiyonları hiçbir zaman çözüm çabasına yardım etmediler. Böylesi politikalar geçmişte denendiler ve başarısız oldular, çünkü 1983’te yasadışı devletin ilanıyla ya da 1997’de Türk tarafının konfederasyonu savunarak tezini değiştirmesiyle yaşandığı gibi, çıkmazlara, yeni oldubittilere ve Kıbrısrum tarafına sorumluluklar yüklenmesine yol açtılar. Bu tarihi dersler bugün de günceldir. Bugün kimileri çıkıp “uzman” edasıyla çeşitli “tavsiyelerde” bulunmaya kalkışıyorlar. Müzakere sürecine son verilmesi ya da var olan tehlikelere, taksimden, çözümsüzlükten, kötü bir çözümden ya da son zamanlarda duyduğumuz gibi, Türkiye’nin işgal altındaki bölgeyi ilhak etmesinden doğacak tehlikelere önem verilmemesi gerektiğinden söz ediyorlar. Kıbrıs sorunu müzakereler aracılığıyla çözülecektir. Cumhurbaşkanı’nın üzerinde anlaşmaya vardığı bir süreç önümüzde bulunmaktadır. Bu sürecin sunduğu olanakların değerlendirilmesi için ve diğer yandan da, var olan tehlikelere karşı koyulması için, bu sürecin doğru yönetilmesi Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğudur. Cumhurbaşkanı çözüm ilkelerinde tutarlılıkla hareket ederek meseleleri ele almalı ve diğer yandan da, gerekli olan realizmi göstermelidir. Bu belirleyici önemdeki sorumluluk ona aittir. AKEL, işgali sonlandıracak, Kıbrıs’ı ve halkımızı yeniden birleştirecek çözümün bu kez başarılması beklentisiyle, sorumluluk ve ciddiyetle müzakere sürecini desteklemeye devam edecektir.”