Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2024 Bütçesi, 9 milyar, 848 milyon, 44 bin, 9 yüz (9.848.044.900) TL öngörülüyor. Bu rakam genel bütçesinin %12,51’ni oluşturuyor. Sadece bu oran bile eğitim adına yapılan ya da yapılması düşünülenlerin oldukça cılız bir düzeyde kalacağının ispatı durumundadır. Çağdaş eğitim sistemlerinde bu oran %20’lere yakındır. Dahası bu rakamın;
- %75.84’ün personel giderlerine,
- %5.2’nin cari transferlere,
- %4,32’sinin Devlet prim giderlerine,
- %4.47’sinin sermaye giderleri,
- %10.34’ünün mal ve hizmet alımlarına (bu rakamın çok büyük kısmı temizlik malzemelerinin alımı içindir) ayrılmaktadır.
Daha özet söyleyeyim; Milli Eğitim Bakanlığı 2024 bütçesinde eğitim yatırımı, gelişimi ve araştırmaları için ayrılan kısmın sadece %.0.6 (binde altı) civarındadır.
Öyle bir Eğitim Bakanlığı Bütçesi hazırlanmış ki akıl tutulması yaşatıyor. Yandaki tablodan da göreceğiniz gibi UBP-DP-YD hükümeti partizan uygulamalarından ve adam kayırmacılığından 2024 yılında da geri durmayacak.
- Anlaşılan o ki hükümet eğitimi “Sözleşmeli Personel” ve “Geçici Öğretmen” ile sürdürmek konusunda ısrarlı.
- Bir önceki bütçeye göre memur maaşları %77 oranında artırılırken, geçici memur maaşları %134 oranında artırıldı.
- 2023 yılına göre %105’lik bir artış oranıyla “Sözleşmeli Personel” gideri için 13 milyon, 394 bin TL ayrılmış,
- Geçici Öğretmen Maaşları kalemi ise %210’luk artışla rekor kırmış durumda. 2023 yılında 73 milyon 200 bin olan bu kalem 2024’de 227 milyon olarak belirlenmiş.
- Ve her zaman olduğu gibi çalışmayan müşavir maaşları, çalışan memur maaşlarının 2 katından fazla.
Bunlar eğitim bütçesinde olanlar. Bir de bütçede olmayanlar var. İşe 2024 Bütçesinde olmayanlar:
- Ana dili Türkçe olmayan öğrencilerin desteklenmesi için tek bir kalem yok. Sayıları 10 bine yaklaşan bu öğrenciler yok sayılmaya devam ediliyor.
- Özel eğitim için anlamlı tek bir kalem yok.
- Mesleki eğitim için de anlamlı hiçbir şey yok.
- Öğrencilerin yönlendirilmesi destekleyen tek bir proje, tek bir rakam yok.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi önümüzdeki yıl 5 gün birden tam güne geçileceği söylemleri varken, Tam Gün Eğitimin Desteklenmesi için sadece 20 milyon TL ayrılmış durumda.
Mevcut anlayışla haftanın 2 günü için yapılan tam gün uygulaması bir kaosa dönmüş olmasına bakılmaksızın. Kaynak ayırmadan, herhangi bir planlama yapılmadan haftanın 5 gününe yayılacak bu yaklaşım, okulları çoklu kaosa dönüştüreceğini şimdiden gözler önüne seriyor.
Dahası;
- Sınıflar dolup taşmış, öğrenciler oturacak yer, öğretmenler ders yapacak alan bulamıyor.
- Namık Kemal Lisesi, Dr. Fazıl Küçük Endüstri Meslek Lisesi, Cumhuriyet Lisesi binaları kullanılamaz durumda.
- En önemli eğitim kademesi olan ilköğretimde pedagojik formasyonu olmayan geçici öğretmenler var.
- Sağlıklı beslenemeyen, kantini – kafeteryası sağlıklı hizmet vermeyen okullar var.
- Kaotik bir yapıya dönen ve bir türlü uygulanamayan “tam gün eğitim” uygulaması var.
- Partizanlık var, adam kayırmacılığı var. Siyasi yakına göre karar alma var.
- Öğretmenler; demokratik olmayan, hiyerarşik ve merkeziyetçi bir yönetim tarzı ile karşı karşıya kalıyorlar, mesleki gelecekleri konusunda kendilerini güvensiz hissediyor, belirsizlik ve farklı engellenmeler yaşıyor, ihtiyaçlarını dikkate almayan bir yönetim anlayışını iliklerine kadar hissediyor.
- Plan yok, program yok. Öğretmeni dinleyen yok. Eğitim bilimini gaile edinen yok.
Bir ülkenin ekonomik kalkınmasını o ülke halkının, kişisel ve toplumsal gelişmesine bağlıdır. Bu da eğitimin işidir. Geleceğini, toplumun yaşam kalitesini, yurttaşlarını özne olmasını önemseyen ülkeler, ekonomik kaynaklarının eğitime ayırmaktan, bu kaynakları akılcı kullanmak için rasyonel planlamalardan geri durmazlar.
Bizde mi? Plan yok, program yok. Öğretmeni, eğitim bilimcileri dinleyen yok. Eğitim bilimini gaile edinen yok.
Okumuş muydunuz?
İsterseniz yanlış düşünün, ama her durumda kendi kafanızla düşünün.
Doris Lessing
Aklınızda Bulunsun
Dünya Tuvalet Günü
19 Kasım Dünya Tuvalet Günü idi. 3,5 milyar insan güvenli bir şekilde yönetilen sanitasyona erişimden yoksun yaşıyor ve her gün beş yaşın altındaki yaklaşık 1000 çocuk, güvenli olmayan su, sanitasyon ve hijyenin neden olduğu hastalıklardan ölüyor. Tuvaletler halk sağlığının temel taşıdır ve çevrenin korunmasında kritik bir rol oynar. İşte bu yüzden Birleşmiş Milletler, tuvaletlerle ilgili tabuları yıkmak ve herkes için sanitasyonu küresel bir kalkınma önceliği haline getirmek amacıyla 19 Kasım'ı Dünya Tuvalet Günü olarak belirlemiştir.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından 6'nın 2. hedefi; 2030’a kadar herkesin yeterli temizlik ve sıhhi koşullara eşit biçimde erişiminin sağlanması ve kadınların, kız çocuklarının ve kırılgan durumda olan kişilerin ihtiyaçlarına özel önem göstererek kamuya açık alanlarda dışkılamanın sona erdirilmesidir.