Ortaokul ve liselerde sınav haftası bitti. Şu sıralar sınav kağıtları okunuyor. Ancak sohbet ettiğim tüm öğretmen arkadaşlarım, bir iki istisna dışında okumaya değer sınav kağıdı bulamadıklarını söylüyorlar.
İlkokullarımızda da durum pek farklı değil. Akran zorbalığı, okullardaki öğretim faaliyetinin önüne geçmiş durumda.
- Kendini ifade edemeyen,
- Okuyamayan, okuduğunu anlamayan,
- Yazamayan, kendi yazdığını okuyamayan,
- En basit sorulara mantıklı yanıt veremeyen,
- Cetvel kullanamayan, düz çizgi çizemeyen,
- Öğretmenin sunduğu yönergeleri takip edemeyen,
- Ve belki de en vahimi akıl yürütemeyen çocuklarımızın sayısı katlanarak artıyor…
Buna karşın;
- Küfürlü konuşan, kaba davranışlar sergileyen,
- İtme, çekme, vurma gibi fiziksel şiddetle iletişim kuran,
- Arkadaşlarına, ailesine ve öğretmenlerine saygısızca davranan,
- Mutsuz, tatminsiz, amaçsız, hedefsiz, bir dersi, herhangi bir bilgiyi neden öğrenmesi gerektiğini anlamayan çocuklarımızla dolu sınıflarımız…
Öğrencilerimizin yaşadığı öğrenme eksikliği her geçen gün kendini biraz daha fazla hissettiriyor.
Peki ama neden böyle?
Şüphesiz birçok sebebi var: Kaliteli ve nitelikli öğretime uygun olmayan eğitim ortamlarından öğretmen eksikliğine, ezbere dayalı eğitim yaklaşımından kalabalık sınıflara, dijital dünyanın olumsuz etkilerinden hatalı anne-baba tutumlarına kadar birçok sebebi sıralayabiliriz.
Ve elbette ki mevcut eğitim anlayışının ortaya çıkardığı şunlardan;
- Öğrencilerimiz, öğrenme için yeterince hevesli ve istekli değiller. Dijital dünyanın getirdiği zengin uyarıcı onları okulda mutsuz, isteksiz ve okulda olmaktan sıkılan çocuklar haline sokuyor.
- Başarılı olma için orta düzeyde kaygı gereklidir. Ancak ilkokulda Kolej Giriş Sınavı nedeniyle çok yüksek bir kaygı düzeyini, ortaokulda ise “ne yaparsam yapayım zaten sınıfı geçeceğim” algısı bu kez çok düşük bir kaygı düzeyini, beraberinde de başarısızlığı getiriyor.
- Özel ders ve dershane kısacası anne-babanın aile bütçesine bağlı olarak ortaya çıkan sınav odaklı gölge eğitim sistemi, öğrencinin okul saatinde öğrenmek için çabalama, anlamadığını sorma, derse katılma gibi hayati olguları gereksiz kılıyor.
Çocuklarımız; kendi yaş düzeylerindeki en temel problemler için akıl yürütemez, bilimsel temelli çözüm yollarını göremez hale geldiler.
Ya silkinip kendimize geleceğiz ve eğitim sistemimizin ihtiyaç duyduğu reform nitelikli dönüşümleri yapacağız. Ya da bir neslin yok olup gitmesini seyredip, ahlar vahlar çekmeye devam edeceğiz…
Anlayana - Gülmece
Akıl Yürütme ve Genetik
Hepsi de birbirinden iddialı 3 genetik uzmanı, yeni buluşlarını karşılaştırıyorlar. Birincisi anlatıyor.
- İnek ve tavuk genlerinden harikulade yeni bir hayvan meydana getirdim. Hem süt veriyor hem yumurtluyor, eti kırmızı et tadında ama beyaz et kadar sağlıklı, bence bu yüzyılın buluşu. İnsanlara istedikleri kadar sağlıklı et, süt ve yumurta yedireceğim.
Diğer sözü alıyor ve çalışmasını açıklıyor:
- Arı ile karasinek genlerini karıştırdım. Yeni türümüz pisliklerden bal yapıyor. Hem bol miktarda hem de inanılmaz kaliteli bal elde etme imkanına kavuşmuş bulunuyoruz.
Dr. Temel iki meslektaşına bakıyor ve;
- Valla ben de karpuzla, karafatmanın genlerini birleştirdim. Artık karpuzu kesiyorsun, bütün çekirdekler yürüyüp gidiyor.
Okumuş muydunuz?
Hayatın en önemli derslerinden biri, yaptığımız şeyleri neden yaptığımızı anlamayı öğrenmektir.
Anthony Robbinns