Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, Kıbrıs’ta eğer federal bir ortaklık kurulabilecekse kararlara iki tarafın da katılımının gerekli olduğunu vurgulayarak basit çoğunlukla karar alınacak yapıya federasyon veya ortaklık değil çoğunluk idaresi veya üniter devlet denebileceğine belirtti. Cumhurbaşkanı Akıncı “Biz, üniter bir devlet aramıyoruz, siyasal eşit kanatların olduğu bir federal yapı öngörüyoruz” dedi.
Mustafa Akıncı, Aplıç ve Derinya kapılarının açılış tarihi belirlendiği ve Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis’le yaptıkları baş başa görüşmede birbirlerini daha iyi anlamaya çalışarak adanın geleceğine ilişkin kaygılarını paylaşma imkanı buldukları için ara bölgedeki görüşmeden memnun döndüğünü açıkladı.
Bugünkü görüşmenin yeni bir müzakere sürecini başlatmadığını belirten Akıncı, böyle bir amaçla bir araya gelinmediğini, bu hususun ancak BM Genel Sekreteri’nin Geçici Özel Danışmanı Jane Holl Lute’un yapacağı çalışmalarla şekillenebileceğini ifade etti.
Akıncı, “Bunun için de içerik kadar modaliteler de önem taşır, ucu açık olmaması, sonuç odaklı olması ve bir zaman mevhumunu da içermesi kaydıyla…” dedi.
Akıncı, ara bölgede BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Elizabeth Spehar’ın ikametgahında Anastasiadis’le gerçekleştirdikleri önce Spehar'ın da katılımıyla üçlü, ardından baş başa görüşme sonrasında Cumhurbaşkanlığı’na dönüşünde basına açıklama yaptı ve soruları yanıtladı.
“12 KASIM’DA KAPILAR AÇILACAK”
Uzunca bir aranın ardından Anastasiadis’le yeniden bir araya geldiklerini kaydeden Akıncı, daha önce çeşitli vesilelerle açıkladığı gibi bu görüşmenin bir tanesi Aplıç ve Derinya kapıları için artık kesin bir tarih belirlemek ve ikincisi de adanın geleceğiyle ilgili serbest bir şekilde iki lider olarak açık yüreklilikle konuşmak olmak üzere iki ayaklı bir görüşme olduğunu belirtti.
İki saat süren bu toplantının ilk kısmında BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Elizabeth Spehar’ın da bulunduğunu ve 12 Kasım’ı kapıların açılış günü olarak tespit ettiklerini kaydetti.
“MOBİL TELEFON KONUSUNDA UZLAŞMA NOKTASINA GELİNEBİLİRSE…”
Şu an itibarıyla kapılarda iki liderin de katılacağı, törensel bir düzenlemenin söz konusu olmadığını ifade eden Akıncı, şöyle konuştu:
“Ancak 12 Kasım gününe kadar mobil telefon konusunda eğer uzlaşma noktasına gelinebilirse o zaman belki yine BM merkezinde bir araya gelme söz konusu olabilir. Mobil telefon işi yine kapıların açılmasına ilişkin karar alırken gündeme getirip tartıştığımız ve uzlaştığımız bir konuydu. Elektrik şebekelerinin kalıcı olarak birleştirilmesiyle birlikte ancak bu kadar zamandır çeşitli anlaşmazlıklar, güçlükler nedeniyle bir türlü uygulamaya konamamış bir şeydi. Son günlerde yeni bir çaba daha oldu, BM de iki taraf arasında bu konuyla ilgili olarak da istişarelerde bulundu. Eğer bu konuda ortak bir noktaya ulaşılabilirse bu da her iki toplum açasında son derece olumlu bir gelişme olacaktır.”
Bu sorunun da aşılmasının son derece gerekli bir iyi bir gelişme olacağını dile getiren Akıncı, “Ama ihtiyatla söylüyorum, henüz o noktada tam bir netliğe ulaşmış değiliz” dedi.
“FARKLI BİR MODEL İSTİYORSA BİZİMLE AÇIK YÜREKLİLİKLE PAYLAŞMASI GEREKİYOR”
Akıncı, bunun dışında adanın geleceğini konuştuklarını özellikle Anastasiadis’e atfen son zamanlarda söylenen, “Anastasiadis artık iki kesimli, iki toplumlu federasyonu bıraktı, onun dışında iki devletli modeli düşünüyor ve bunu çeşitli çevrelerle konuşuyor” konusunu ele aldıklarını dile getirdi; şöyle devam etti:
“Bunun ne ölçüde doğru olup olmadığını 16 Nisan’da yaptığımız ilk görüşmede de sorgulamıştım. Bugün gene bu konuyu konuştuk. Yani eğer farklı bir model istiyorsa Rum toplumu adında Anastasiadis bunu bizimle açık yüreklilikle paylaşması gerekiyor ki oturup o konuda bir birimizi daha iyi anlamaya çalışalım”.
“BM PARAMETRELERİ DIŞINDA BİR ÇÖZÜM DÜŞÜNMEDİĞİNİ SÖYLEDİ”
Akıncı, Anastasiadis’in kendisine bugün BM parametreleri dışında bir çözüm düşünmediğini, bugüne kadarki uzlaşmalara bağlı olduğunu, iki kesimli iki toplumlu federasyon dışında bir seçenek düşünmediğini söylediğini kaydetti.
Anastasiadis’in bu seçenek içinde merkezi yetkilerin daha az olduğu, şimdikinden daha az olabildiği, kurucu devletlerin daha yetkili olabileceği bir modeli değerlendirmek istediğini de kendisine ilettiğini anlatan Cumhurbaşkanı Akıncı, “Biliyorsunuz Kıbrıslı Türk halkı adına ben seçilmiş liderleri olarak BM parametrelerini çöpe atamayacağımızı, bugüne kadarki uzlaşmaları bir kenara itemeyeceğimizi öteden beri ifade etmekteydim. Dolayısıyla Anastasiadis’in de bunu yeniden teyit etmiş olması önemlidir” diye konuştu.
Genel değerlendirmenin dışında hangi yetkilerin kurucu devletlere bırakılabileceği şeklindeki bir çalışmanın kendisine iletilmediğini kaydeden Akıncı, gelecekte bu yönde çalışmaların söz konusu olabileceğini belirtti.
“UCU AÇIK BİR SÜRECİN PARÇASI OLMAK İSTEMİYORUZ”
Kıbrıs Türk tarafı olarak bir bugüne kadar geldiği gibi ucu açık, sonuç odaklı olmayan herhangi bir zaman kaygıyı taşımayan bir sürecin parçası olmak istemediklerini yineleyen ve bunu Anastasiadis’e de söylediğini belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de raporunda sonuç odaklı, bir zaman ufku olacak ve ucu açık olmayan bir süreçle sonuçlanabileceğini müzakerelerden bahsettiğini hatırlattı.
Akıncı açıklamasına şöyle devam etti:
“Biz öncelikle bütün bunları 31 Ekim günü Lute ile ele almak isteriz. Onun dışında da bugüne kadar varılan mutabakatlara olan bağlılığımızı da elbette Lute’a yeniden teyit edeceğiz, Genel Sekreter’e geçtiğimiz eylül ayında yaptığımız toplantıda teyit ettiğimiz gibi.”
“MEMNUN DÖNDÜM”
Mustafa Akıncı bugünkü toplantıdan Aplıç ve Derinya kapılarının açılış tarihi belirlendiği ve Anastasiadis’le yaptıkları baş başa görüşmede bir birlerini daha iyi anlamaya çalıştıkları, geleceğe ilişkin kaygılarını paylaşma imkanı buldukları için menün döndüğünü dile getirdi.
Kapılarının açılışıyla ilgili birçok spekülasyon yapıldığını, “Kıbrıs Türk tarafının siyasi iradesi var mı, yok mu” gibi söylemlerde bulunulduğunu belirten Akıncı “Şimdi geldiğimiz noktada artık günü saati belli. 12 Kasım Pazartesi gününden itibaren bu kapılar açılıyor. Bunun dışında yaptığımız baş başa görüşmelerde de birbirimizi daha iyi anlamaya çalışarak bu adanın geleceğine ilişkin kaygılarımızı paylaşma imkanı bulduk, bu da iyi oldu” ifadelerini kullandı.
“LUTE’UN ZİYARETİ SONRASI HAKKINDA KONUŞMAK İÇİN ERKEN”
Akıncı, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
31 Ekim’de adayı ziyaret edecek BM Genel Sekreterinin Geçici Özel Danışmanı Jane Holl Lute’a neler aktaracağının ve bu ziyaretle yeni bir sürecin başlamasının mümkün olup olmadığının sorulması üzerine Akıncı, bunu söylemek için henüz erken olduğunu, yorum yapmak için Lute’un önce hangi çerçevede buraya geleceğini bir görmek gerektiğini kaydetti.
Lute’un Genel Sekreter tarafından geçici bir misyonla tarafların nabzını tutmak ve raporlamak için görevlendirildiğini ve birinci safhanın tamamlandığını dile getiren Akıncı, bu sefer gelirken de Genel Sekreter’in Lute’a ne gibi misyon yükleyeceğini bilmediklerini söyledi.
LUTE GÜNÜBİRLİK GELECEK
Lute’un günübirlik bir ziyaret için adaya geleceğini, sabah Anastasiadis öğleden sonra saat 16.00’da ise kendisiyle görüşeceğini, bir hazırlık kağıdıyla beraber mi geleceğinin, tamamen liderlerle birlikte burada bir şeyler mi hazırlamaya çalışacağının da bilinmediğini dile getiren Akıncı, “Dolayısıyla Lute’un ziyaretini görmeden, orada ne ortaya çıkacağını birebir görmeden daha sonrasıyla ilişkili yorum yapmak erken olacak” dedi.
“HİDROKARBON KONUSUNDA GELMEKTE OLAN KRİZE İŞARET ETTİM”
Doğal gaz konusuyla ilgili bir soruyu yanıtlarken de Cumhurbaşkanı Akıncı, doğal gaz konusunu görüşmede gündeme getirdiğini, görüşmelerinin baş başa olan kısmında hidrokarbon olayıyla ilgili gelmekte olan krize işaret ettiğini belirtti.
“Kıbrıs sorununu eğer çözeceksek, Kıbrıs’ın kendi içinin yeterli olmadığını, etrafında olan bitenin de son derece önem taşıdığının altını çizdim” diyen Akıncı, hidrokarbon olayında da karşılıklı bağımlılıkları, bölgesel işbirliklerini geliştirip ve özellikle Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye’yi de denklemin dışında değil içinde öngörerek yaklaşımlar sergilenmesi gerektiğini kaydettiğini anlattı.
Türkiye-AB ilişkilerinin de ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurguladığını belirten Mustafa Akıncı, gümrük birliğinin güncellenmesiyle başlayarak Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin gelişmesinin Kıbrıs’a da olumlu yansıyacağını söylediğini kaydetti.
“YA İŞ BİRLİĞİNE YELKEN AÇARIZ YA DA BİZİ KRİZLER BEKLEYECEK”
Akıncı konuşmasına şöyle devam etti:
“Dolayısıyla bir yandan Kıbrıs’ta olası bir çözüm sürecinin yeniden kurgulanması, hidrokarbon olayında çatışma yerine iş birliği ruhunun geliştirilmesi ve Türkiye’nin de AB’ye yakınlaşma sürecinin ileriye götürülmesinin birbirini ne kadar etkileyen süreçler olduğunu anlatmaya çalıştım. Bakan göz görür, ya iş birliğine doğru yelken açacağız ya da olaylar benim bu anlattığım çerçevede gelişmezse maalesef bizi krizler bekleyecek.”
“YETKİLERİN MERKEZDEN ÇOK KANATLARA VERİLMESİ…”
Yeni önerilerin gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine ise Akıncı şunları kaydetti:
“Desentralizasyon şeklinde, Türkçe’de adem-i merkeziyetçilik dediğimiz yani yetkilerin merkezden çok kanatlara, yani iki kurucu devlete verilmesi… Böyle bir şeyi hayata geçirebileceksek, onların daha yetkili olması, merkezdeki yetkilerin aşırı olması halinde bunun daha çok sürtüşmeler yaratacağı meselesi var. Yalnız şu kısmı önemli, Anastasiadis bu yetki dağılımında yetki dağılımını öngörürken Kıbrıslı Türklerin bir olumlu oyunun kullanılacağı alanların daha sınırlı olması amacıyla ya da onları asgariye düşürecek şekilde bir anlayış içindedir.
“KARARLARA İKİ TARAFIN DA KATILIMI GEREKLİ… BİZ ÜNİTER BİR DEVLET ARAMIYORUZ”
Şu kadarı bilinmeli, eğer bir federal ortaklık kurabileceksek, bu, kararlara iki tarafın da katılımını gerekli kılar. Yetkilerin azlığı veya çokluğu önemlidir ama kararlara katılım açısından değil, başka açılardan önemli olabilir. Ancak yetkileri ne kadar dar ya da geniş olursa olsun, bu kararların nasıl alınacağı önemlidir. Kararlar basit çoğunlukla mı alınacak? Kararlar basit çoğunlukla alınacaksa ona federasyon diyemezsiniz, ona ortaklık diyemezsiniz. Ona çoğunluk idaresi diyebilirsiniz, ona üniter bir devlet diyebilirsiniz. Biz üniter bir devlet aramıyoruz. Biz siyasal eşit kanatların olduğu bir federal yapı öngörüyoruz. Dolayısıyla burada kararlara katılım için mutlaka taraflardan birer olumlu oyun olması gerekir. Bu ta Klerides’in zamanından beri Rum tarafının anlayışıydı, geçenlerde eski müzakereci Alekos Markides bunu teyit etmişti, bugün bu anlayışın aynen devam etmesi gerekir.”
ÇAVUŞOĞLU- ANASTASİADİS GÖRÜŞMESİ
Bir diğer soruyu yanıtlarken de Akıncı, TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu adaya geldiğinde kendileriyle yaptığı istişarelerde Kıbrıs Rum tarafıyla bir gayrı resmi diyaloğun olabileceğinin konuşulduğunu, buna itiraz etmediklerini söyledi.
Böyle bir diyaloğun olabileceğini bildiklerini ancak New York’ta şu gün şu saatte Anastasiadis ile Çavuşoğlu’nun görüşeceğiyle ilgili spesifik bir bilgisi olmadığını ifade eden Akıncı, buna itirazının söz konusu olmadığını da belirtti.
Akıncı konuyla ilgili olarak şunları anlattı:
“Benim söylediğim bir uyarıdır, yaptığım bir ikazdır, eğer TC yetkilileriyle Rum yönetimi süreklilik arz eden bir görüşme trafiğini yaratırsa bu o zaman ister istemez, niyet öyle olmasa bile, Kıbrıs Türk tarafının dışarıda tutulduğu, kenarda tutulduğu gibi bir algı yaratabilir. Bu algının yaratılmasını ne biz isteriz, ne TC ister. Çünkü ta eskiden beri Rumların bu konuda gayretleri oldu, illa ki Türkiye Ankara ile görüşecek çünkü Kıbrıslı Türklerin iradesi yoktur, onlarla görüşülmesi bir mana ifade etmez, onun için esas söz sahibiyle görüşecekler diye yıllardır bir talepleri oldu. Şimdi sanki o talebi yerine getiriyormuşuz gibi bir davranış hepimizi rahatsız eder, sadece beni değil...
Türkiye'nin Güney Kıbrıs Yönetimi’yle doğrudan temaslarının süreklilik arz edeceği kanaatinde değilim. Tabi ki Türkiye’yi bir garantör ülke olarak ilgilendiren boyutları çok açık, güvenlik, garanti bir sürü mesele var ama Kıbrıs’ta iki toplum hangi çerçeveler içerisinde yaşayacak, buna da karar verecek olan Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlardır. Garantörlerin tavsiyeleri, düşünceleri, önerileri olabilir ama karar merci burasıdır. Zaten buradaki toplumlar herhangi bir modaliteyi bir çözümü içine sindiremezse, o çözüm yaşamaz kim ne isterse söylesin. Dışarıdan çok büyük mutluluklar da ifade edilse başka başka taraflardan, ülkelerden eğer o ülkenin halkları, toplumları onu içselleştirmezse, benimsemezse yürümez.
Unutmayın Crans-Montana’da manzara nasıldı? İki masa söz konusuydu, birinde sadece Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar vardı, bütün iç konuları konuşuyorduk, diğer masada 3 garantör ülke ve iki toplumun liderlikleri vardık gene çünkü o konular bizi de ilgilendiriyor ama garantörleri de ilgilendiriyor, onların da imzası var altında güvenlik garanti meselelerinin. Dolayısıyla sadece bu kurgu bile buna yeterli cevaptır.”
29 EKİM’DE İSTANBUL
29 Ekim’de TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle Türkiye’ye gideceğini kaydeden Akıncı, İstanbul’da gerçekleştirilecek havaalanı açılışına katılacağını söyledi.
Şu an itibarıyla bir görüşme talebi olmadığını kaydeden Akıncı, şu anda mutlaka baş başa görüşmeyi gerektiren acil bir durum olmadığını da kaydetti. Akıncı, eğer Türkiye kanadından böyle bir talep gelirse tabi ki seve seve bunu yapacaklarını da söyledi.
Fotoğraf CNA