Akıncı, Nami, ‘barış dili’

Cenk Mutluyakalı

 

Kimse ‘şaşırmadım’ demesin!..
Akıncı’nın “müzakereci” olarak Özdil Nami seçimi uzak yakın herkesi birkaç saniye ağzı açık bıraktı.
Böylesi zamanlarda ‘öğrenilmiş çaresizliğimiz’ Türkiye’nin bir yerlerden ‘dürttüğünü’ söyler.

***

Akıncı  ‘bu tercih benim’ diyorsa...
Saygı duymak gerekiyor...
Birkaç sebebi olabilir.
1- % 26’dan % 60’a yükselen oy oranındaki CTP desteğini, çözüm sürecinde de korumak ve masada çok daha güçlü olmak...
2- Özdil Nami’nin deneyim, tecrübe ve bilgisinden yararlanmak.
3- Türkiye’yle ‘uyumlu’ yürümek.

***

Yani “Kıbrıs çözümünde Türkiye’nin hiç etkisi yok” dersek, kendi kendimizi kandırmış oluruz...
‘Hayalperest’liktir bu!..
İstesek istemesek ‘garantör’ ülke olarak ‘uluslararası’ bir güçle var.

***

İyi de hani biz ‘özne’ olacaktık?
Akıncı’nın çizdiği vizyon ortada...
Biraz zaman... Biraz sabır...
Yani ‘müzakereci’yi seçmek ne gazetelerin işi ne de gönüllü aktivistlerin.
Önemli olan izlenecek yol....
Akıncı ‘dört boyutlu siyaset’ini açıklamıştı, bu programı birlikte gözlemleyeceğiz.
Eğer program dışına çıkarsa, böylesi bir durumda ‘hesap sormak’ anlamlı!

***

Özdil Nami’nin hakkını da verelim.
• 11 Şubat uzlaşmasının altındaki gerçek imza Özdil Nami’ye aittir, süreci yakından izleyen herkes bilir.
• Barbaros gemisi ‘Navtex’e rağmen önce Mağusa’ya demirlemiş, ardından geri çekilmişse, Nami’nin Türkiye ile yürüttüğü diplomasinin önemi vardır.
• ‘Müzakerecilik’ görevi için ‘Başbakanlık’ önerisini reddederek, ‘çözüm süreci’ni makamdan dahi fazla önemsediğini göstermiştir.

***

Tüm bu tepkilerden Nami’nin alması gereken ders de şudur, ‘söylemleri’nde Kıbrıslı Rumları ‘ötekileştirici’ olmadan ve ‘suçlama oyunları’na girmeden çok daha ‘özenli’ ve ‘yapıcı’ davranmalıdır...

***

Sayın Akıncı da bilmelidir ki, çok daha fazla ‘eleştiriler’ alacaktır...
Duygusal ya da tepkisel olmaya, hemen de kırılıp darılmaya gerek yoktur.
Unutmamalı ki henüz yolun başı...
Ve artık ‘terleme’ zamanı !..