Akıncı tecrübeleri…

Kutlay Erk


1975’de siyasete başlayan ve değişik görevlerde bulunan Akıncı’nın siyasi yaşamı istikrarsız sürdü.

LTB Başkanlığı üzerinden edindiği ‘başarılı’ imajını, siyasette ve partisinde, başka görevlere tahvil etti. Belediye başkanlığı çok mu başarılı idi?!... Halk tarafından seçilmiş ilk başkan olarak LTB’yi yönetmeyi devraldığı günlerdeki LTB’nin durumu, diğer belediyeler gibi, perişandı ama yeni siyasi yapılanma ve yönetim de yasal düzenleme yaparak belediyelerin imkan ve kabiliyetlerini artırdı. Dolayısıyla, işinde biraz gayret gösteren bir başkan, başarılı görülebilecek bir fark yaratabiliyordu.

Akıncı bağlamında en önemli gelişme kanalizasyon ve imar planı idi… Kanalizasyonda inisiyatif Lefkoşa Rum Belediyesi Başkanı Dimitriadis’den gelmiş olduğu unutulmamalı, bu inisiyatife katılımcı olmak yerinde bir tavırdı. Lefkoşa İmar Planı ise uygulamada yaşattığı sıkıntılar ve sorunlarla hala daha tartışılan bir konu.

Akıncı partisi içinde gelişen bazı olaylar sonucu, partisine başkan oldu, sonra da milletvekili; UBP ile koalisyon kurarak Başbakan Yardımcısı ve Turizm Bakanı oldu. Partizanlık yapmadı mı? Yaptı… O dönemin arşivleri bunları halen anlatıyor. Müdür mü değiştirmedi, müsteşar mı? Turizm fonundan ödenen çalışanları, “usulsüzlük” gerekçesi ile durdurup, partililerine yer açtı… TKP’lilerin yönettiği Peyak’ta CTP’lileri durdurdu, yetkili sendika Dev-İş’i CTP’ye yakın diye tasfiye ettirdi, partisine yakın sendika kurdurdu. Ve Peyak hala daha anlaşılamaz bir şekilde battı…

Bankalar da battı… Bankalarda buharlaşan parasının derdine yanan yurttaşı UBP’nin başkanı Başbakan Eroğlu’nun insafına bıraktı. Bankazedelerin eylemleri karşında suskun ve kayıp kaldı… Bankaları kurtarmak için Türkiye’den aktarılan kaynağı, TKP’lilerin yönetiminde olan Peyak Bank’ı kurtarmak için kullandırdı ama banka gene de battı; kaynak da bir işe yaramadı.

Türkiye’den gönderilen ekonomi paketini Eroğlu ile birlikte uygulamaya koydu, bu paketin ne kadar iyi olduğunu da medyada sadece Akıncı’nın müsteşarı anlatmıştı. Sendikaların, sivil toplumun ve CTP’nin ve diğer ilerici partilerin katılımcı olduğu ‘Bu Memleket Bizim Platformu (BMBP)’ o zaman Eroğlu – Akıncı ikilisinin uygulamakta olduğu pakete karşı oluşturulmuştu.

Ve bu arada gelişen olaylar nedeniyle kışkırtıcı açıklama yapan bir generale karşı Akıncı bir söz söyledi; kahraman edasını takınırken generalin bir çıkışı karşısında görevi bırakıp kaçtı… Yerini DP’ye verdi… Kalıp da mücadele edemedi… Ondan sonra da partisinin BMBP’na üye olmamasında direndi ama BMBP üyelerinin davetini reddetmeyi de siyasi risk görerek katılımcı oldu.

Partisi küçülünce başkanlıktan ayrıldı; Angolemli partiyi toparlamak üzere görevi aldı. Annan Planı ile ilgili süreç başlamış, Kıbrıslı Türk ilerici hareketi tüm unsurlarıyla bu planı savunarak halk kitlelerini peşine takmıştı. Pasif politik hayatı tercih eden Akıncı, yeniden canlandı ve Angolemli’yi kenara çekip, TKP’nin başka siyasi unsurlarla ittifak yaparak oluşturduğu BDH’nın başına geçti… Yapılan genel seçimlerin sonunda BDH’nın müttefiklerine bu oluşumun heterojen yapısını homojenleştirmeyi, yani müttefik unsurları kendi içine kaynatmayı dayattı. Parçalanma oldu… Sonrasında yapılan erken genel seçimde Akıncı’nın başkanı olduğu BDH varlık gösteremeyince başkanlıktan gene ayrıldı.

Sonunda BDH, Çakıcı başkanlığında bugünkü TDP’ye dönüştü. Akıncı da milletvekilliği
sona erince emekliye çekildi, zamanının önemli bir kısmını da yurtdışında yaşayan çocuklarıyla geçirmeye başladı. TDP başkanını değiştirerek biraz toparlanmaya çalışırken Akıncı çıka geldi, ve şimdi de bu partiden destekli Cumhurbaşkanı adayı… Mal varlığını da açıkladı; kendi adına kayıtlı hiçbir şey yok, borç var… Aile efradına ait ne var acaba?..

Kırk yıllık siyasi geçmişinde başarı hikayesi ne var? Temiz, dürüst gibi nitelikler var, onun dışında?!.. Generale öfkelendiği üzerinden bir olumluluk ortaya koymaya çalışıyor; öfkelenen ve fakat kaçan, kaçıp da yerine DP’ye bırakan birisinin övünecek ne zemini olabilir. Niçin yerinede durup öfkelendiği generale karşı makamında direnemedi ve hatta o generali Türkiye’ye geri çektirtmeyi olsun denemedi?

Kıbrıslı Türkler için Cumhurbaşkanlığı makamında istikrarlı siyasetçi gerek, dirayetli ve
korkusuz siyasetçi gerek, siyasi yaşamında başarı hikayeleri olan siyasetçi gerek. Kıbrıslı Türklerin, paralarının bankalarda buharlaşmasını önleyemeyen, batan paralarına çare bulamayan ve o dönemde kayıp ilanları ile aranacak bir siyasi profil çizen bir siyasetçiye, başkalarının yarattığı siyasi hareketleri hep söndüren ama başkalarının emeği ile canlanma başlayınca da mirasyedi gibi gelip başına geçen bir siyasetçiye söyleyecek sözü bellidir.

Nisan 2015’te söz söylenecek ve seçimin galibi Dr Sibel Siber olacak.