Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, BM Genel Sekreter’nin de dediği gibi, Kıbrıs Rum tarafının çok ciddi bir değerlendirme yapması gerektiğini belirterek, zamanının birleşmeye doğru değil iki ayrı devletin kökleşmesine doğru akıp gittiğini belirtti. Akıncı, Kıbrıslı Rumların ya federatif bir anlayışta Kıbrıs Türkü’nün siyaseten eşit varlığını kabul edeceklerini, ya da iki ayrı varlığın bu topraklarda kök salmaya devam edeceğini, bunun başka yolunun olmadığını söyledi. Kıbrıs Türk tarafının değerlendirme aşamasında olduğunu ifade eden Akıncı, Kıbrıs’ta aynı coğrafyayı paylaşan toplumlar olarak, mutlaka bir ilişki içinde olunması gerektiğini belirtti. Bu ilişkinin de bir barış ilişkisi olması gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Akıncı, “Biz dünya dilinden, barış dilinden vazgeçecek değiliz. Kıbrıs’ta yaşayan 2 ana toplum olarak mutlaka ve mutlaka bir barış ilişkisi içinde yaşamamızın gerekliliğinin her zaman bilincinde olmamız lazım” diye konuştu. Akıncı, Mehmetçik Festival Alanı’ndan bu yıl 57’ncisi düzenlenen geleneksel Mehmetçik Üzüm Festivali’nin açılışında konuştu. Konuşmasına “Mikrofona bu güzel oyun havaları eşliğinde geliyoruz ama sizlere biraz ciddi şeylerden bahsedeceğim” diye başlayarak, Kıbrıs Türk halkının dünyanın bir parçası olmak istediğini söyledi.
“BU TALEP BİR İNSAN HAKKIDIR”
“Dünyayla daha haşır neşir olmak istiyoruz. Bu ambargolardan kurtulmak istiyoruz ve kültürel boyutuyla yaşadığımız bu geceyi aslında sürekli olarak ekonomimizle, demokrasimizle, siyasetimizle, sporumuzla, her yönüyle yaşamak istiyoruz” diye konuşan Akıncı, bu talebin bir insan hakkı olduğuna dikkat çekti. Kıbrıs sorununun devamı nedeniyle bundan mahrum kalındığını anlatan Cumhurbaşkanı Akıncı, sözlerini şöyle sürdürdü: “İSYANIMIZ VAR” “Karabükspor bir Rum takımıyla dostluk maçı yaptı. Haklı olarak buradan büyük tepkiler oluştu. Bir dostluk maçına itirazımız mı var? Asla. Resmi maç da yapılıyor, onlara da itirazımız yok. Yalnız isyanımız var. Kıbrıs Türkü, Kıbrıs Türk gençleri niye bundan mahrum, neden bunu yapamıyor ve bundan uzak kalıyor? Bundan dolayı Kıbrıs Türkü isyan ediyor. Bu haklı bir isyan. Çünkü bu çağda, bu iletişim çağında dünyadan kopuk yaşamak bizim kaderimiz olamaz, bunu kabul edemeyiz. Üstelik Kıbrıs sorununun çözümü için varıyla, yoğuyla mücadele eden bir toplum 13 yıl evvel referandumda yüzde 65 oyla çözümü istediğini kanıtlayan bir toplum, daha 1-2 hafta önce Crans Montana’da, KKTC’yi, bu toplumu temsil eden heyetiyle ve Tükiye’nin heyetiyle, hem Kıbrıs Türkü olarak, hem de Türkiye olarak çözüm istekliliğini kanıtlayan bir taraf hala daha ambargolar altına yaşatılmaya devam edecek. Böyle bir şey olamaz. Bunu kabullenmemiz mümkün değildir.”
“YERİM DAR, YENİM DAR”
Akıncı, Önce Mont Pelerin’e, ardından Cenevre’ye ve son olarak da Crans Montana’ya gidildiğini ancak her defasında da Rum tarafının “yerim dar, yenim de dar” gibi tavrıyla karşılaştıklarına dikat çekti. “Bizim adım atamayacağımız düşüncesiyle geldiler. Mont Pelerin’de yüzdelik konuşurken adım atamayacağımızı düşündüler. Adım attığımız anda ara istediler ve ayrıldılar” diyen Akıncı, konuşmasına şu şekilde devam etti:
“EİDE’YE YAPMADIKLARI KALMADI”
“Cenevre’ye gitmiştik. Harita konusu gündemdeydi. Adım atamayacağımızı zanettiler. Harita masaya konduğunda bu defa da Yunanistan ara istedi ve ayrıldı. En son Crans Montana’ya gittik. Orada da Türkiye’nin adım atamayacağını hesapladılar, öyle kurguladılar, Türkiye’nin yerinden kıpırdayamayacağını düşündüler. Türkiye, Kıbrıs Türkü’nün güvenliğini tehlikeye düşürmeyecek tarzda, ama bugünün koşullarına da uygun bir yaklaşımla esneklik gösterilebileceğini kanıtladı. 2017’deyiz; 1960’ın koşullarını yaşamıyoruz. O nedenle Türkiye 2017’ye dönük bir yaklaşımla günün koşullarına uygun bir açılım sergilediği anda, bu defa ne yazık ki Rum tarafı Yunanistan Başbakanı’nın gelişini bile engelledi. Bakınız, Türkiye Başbakanı 4 saat içinde ben gelirim mesajını verdi. İngiltere Başbakanı gelmeye hazırdı. Tsipras ile yapılan telefon görüşmelerinden sonra bu gerçekleşmedi. İnanınız ki, çözüm konusunda Kıbrıs Türk tarafı orada bulunan siyasi partileriyle, Türkiye’den gelen heyetiyle uyum içinde, koordinasyon içinde çalıştı, atılması gereken adımları attı. Ancak maalesef yine bir sonuca ulaşılamadı. Genel Sekreter bize düşünün, değerlendirin diyor. Geçtiğimiz akşam son BM Genel Sekreteri’nin Danışmanı olan Sayın Eide’yi yolcu ettik. Kaç genel sekreter, kaç özel temsilci, kaç danışman olduğunun sayısını ben unuttum. Her gelen de Rum tarafının büyük saldırılarıyla karşılaşarak ayrıldı. Bizim de sayın Eide ile anlaşamadığımız noktalar oldu. Daha açık konuşmasını beklediğimiz zamanlar da oldu. Değerlendirmelerinin tümüne katılmadığımız da oldu. Ama bunların hepsini karşılıklı bir saygı içinde yaptık. Değerlendirmelerimizi ortaya koyduk. Ama onu hiçbir zaman kamuoyu önünde alçaltmaya, habire saldırıya maruz bırakmadık. Ama Rum tarafından sayın Eide’ye söylenmedik söz, yapılmadık çirkin davranış kalmadı. Sadece ona değil, ondan evvel Downer vardı, De Soto vardı, onlara da aynı şekilde davrandılar.”
“BARIŞ DİLİNDEN VAZGEÇECEK DEĞİLİZ”
Kıbrıs Türk tarafının değerlendirme aşamasında olduğunu ifade eden Akıncı, Kıbrıs’ta aynı coğrafyayı paylaşan toplumlar olarak, mutlaka bir ilişki içinde olunması gerektiğini belirtti. Bu ilişkinin de bir barış ilişkisi olması gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Akıncı, “Biz dünya dilinden, barış dilinden vazgeçecek değiliz. Kıbrıs’ta yaşayan 2 ana toplum olarak mutlaka ve mutlaka bir barış ilişkisi içinde yaşamamızın gerekliliğinin her zaman bilincinde olmamız lazım” diye konuştu. Akıncı şöyle devam etti: “PARAMETRELERİN İÇİNE GİRMEK İSTEMEYEN ZİHNİYET” “Bugünlerde çok konuşuluyor; parametreler şöyle kötüydü, böyle kötüydü, o yüzden anlaşamadık diye. Hayır arkadaşlar. Parametrelerden dolayı olmadı bütün bu yaşadıklarımız. O parametrelerin içine girmek istemeyen bir zihniyet nedeniyle bunlar yaşandı. Kıbrıs Türkü’nün kendilerine eş değer, siyaseten eşit bir varlık olduğunu içine sindiremeyen, bunu içselleştiremeyen bir anlayış nedeniyle bu çözüme varılamadı. O zaman buna bir karar vermeleri lazım. Sayın Genel Sekreter düşünün dedi; düşünsünler. Değerlendirin dedi; değerlendirsinler. 6 ay sonra güneyde seçimler yapılacak. Onların iç meselesidir, o konuda ben bir şey söyleyecek değilim. Bu da Rum toplumuna, yüzleşmek için önemli bir fırsattır. Ne istediklerine artık karar versinler. Bu topraklarda siyaseten eşit, iki varlığın bir çatı altında buluşmasına var mıdırlar, yok mudurlar? Bu hayati kararı artık vermeleri lazım. Eğer bu ülkede federatif bir çözüm olacaksa siyaseten eşit, iki kurucu devletli olacak. Dönüşümlü başkanlık da olacak. Ama bunun İçin toplumu hazırlamanız lazım. Toplumunuzua bunları anlatmadınız. Onları hazırlamadınız. Bizim de zor zamanlarımız oldu. Yüzdelik konusu geldiğinde zor günler geçirdik. Harita konusu gündeme geldiğinde zor zamanlar geçirdik. Ama biz bu zorluklardan yılmadık. Halkımıza, evet çözüm istiyorsak, bizim de vereceklerimiz vardır diyebildik. Ama Rum tarafından bir günden bir güne, evet çözüm olacaksa, dönüşümlü başkanlıkta da bir Kıbrıslı Türk, cumhurbaşkanı da olacak diyemediler. Bunu anlatamadılar.”
“BAŞKA YOLU YOK”
Akıncı, Kıbrıslı Rumların ya federatif bir anlayışta Kıbrıs Türkü’nün siyaseten eşit varlığını kabul edeceklerini, ya da iki ayrı varlığın bu topraklarda kök salmaya devam edeceğini, bunun başka yolunun olmadığını belirtti. Başka bir modalitenin ya da seçeneğin bulunmadığına vurgu yapan Akıncı, Kıbrıs Türkü olarak çok net bir şekilde siyasi partilerle de uzlaşma halinde olduklarını belirtti. “Geçtiğimiz gün 66 örgütle toplantı yaptım. Farklı farklı dünya görüşü olan insanlarla, örgütlerle aynı görüşteyim. Muhtarlarla görüştüm. Haftaya Cumartesi, Gazimağusa muhtarları, Karpaz ve İskele muhtarlarıyla buluşacağız” diyen Akıncı, büyük bir konsensus gördüğünü belirtti. Akıncı, sözlerini şöyle tamamladı:
“AKAN ZAMAN BİRLEŞMEYE DOĞRU GİTMİYOR”
“Uzlaştığımız nokta şu. 2 şeyi Kıbrıs Türkü ve örgütleri istememektedir. Bunlardan bir tanesi Kıbrıs Rum tarafının üniter bir devletine azınlık olmayı asla kabul etmemektedir. Bunun yanında Türkiye’nin bir vilayeti olmayı da istememektedir. Türkiye’nin yeni bir vilayete de zaten ihtiyacı yok değerli kardeşlerim. Geriye ne kalıyor? Geriye kalan çok açık ve nettir. Ya siyaseten tek çatı altında buluşacağız, ya da bunu istemiyorlarsa Annan Planı’nda yaptıkları gibi, Crans Montana’da yaptıkları gibi bunu istemediklerini artık içselleştirmişlerse, bize başka bir yol kalmıyor. O zaman yanyana iki ayrı devlet kökleşerek yoluna devam edecek. Bunun başka bir yolunu ben göremiyorum. Bu konuda yüzleşme zamanları gelmiştir. Mehmetçik Festivali’nde bu çağrıyı yapıyorum. Bu konuda Genel Sekreter’in de dediği gibi çok ciddi bir değerlendirme yapsınlar. Çünkü akan zaman birleşmeye doğru akıp gitmiyor. Ayrı ayrı kökleşmeye doğru akıp gidiyor. Bunun ayrımına varsınlar.”