Güney’de DİSİ’nin pısırık, popülist tavrı nedeniyle
meclisten geçen ELAM’ın önerisi ortalığı fazlasıyla gerdi.
Oysa ateş cürmü kadar yer yakmalı.
ELAM’ın ateşi neredeyse memleketin tamamını yaktı, kül etti!
AKEL sağlam durdu, önergeye komitede de, genel kurulda da ‘hayır’ dedi. Yetinmedi, karar çıkar çıkmaz oluşan olumsuz atmosferi tersine çevirmek için inisiyatif üstlendi.
AKEL’in cesur tavrı, ELAM’a boyun eğen DİSİ’yi de zora soktu.
Kıbrıs Türk siyaseti zaten en sağından en soluna gerekli tepkiyi koydu. Meclis adına ilk günden açıklama yapıldı. Yığınla demeç verildi.
Her iki taraftan yükselen tepkiler üzerine Anastasiadis, başta yapması gerekeni sonradan yaptı, vaziyeti toparlamak için bir şeyler söylemeye başladı.
Kıbrıs Türk liderliği ise düne kadar ‘yetersiz’ diyerek Anastasiadis’ten daha fazlasını talep etmeyi sürdürdü.
* * *
Bence artık yeter!
Kendilerini ‘Hitler hayranı’ diye tanımlayan bir avuç şımarık ELAM’cının yaptığını ve buna seyirci kalan Rum siyasetçileri yeterince hırpaladık.
Daha fazlası ‘doz aşımı’na girer artık.
Siyasiler bir yerlere ‘mesaj’ verirken, toplumlar da o ‘mesaj’ları duyuyor, görüyor.
İki toplum arasında güveni daha kötü bir noktaya sürükleyecek, süreci psikolojik olarak geri dönülemez akşamın ufkuna taşıyacak hal ve tavırlar bu ülkede
kalıcı barışın değil, kalıcı bölünmenin değirmenine su taşır.
“Bakın, Akıncı ve Anastasiadis de kavga ediyor” propagandasını kendi elimizle cazip hale getirmeyelim. Alıcısı var çünkü bu siyasetin.
* * *
“Enosis talebi bu ülkede yaşanan kötü hadiselerin temeli” olabilir.
Bunu söylemekle, karşı tarafı siyaseten alt etmekle belki ‘iş’ yapmış, ‘başarı’ elde etmiş de olursunuz.
Lakin ‘tencerenin dibi kara’dır!
Bizimkinin onlardan ‘daha az kara’ olduğunu söylemek için çok zorlanırız.
‘Dağdaki bayrak’ Kıbrıslı Rumları tahrik için değil de, hangi amaçla çizildi ki?
Kaldırabilir misiniz, sildirebilir misiniz, geceleri lambalarını kapatabilir misiniz şimdi o bayrağın?
TMT’nin kuruluş günü resmi tatil… ‘Ya Taksim, Ya Ölüm’ siyasetinin bir zamanlar var olduğunu tarih derslerinde öğretiyoruz çocuklara.
Vaz mı geçeceğiz? Müfredattan bunları kaldıracak, resmi tatili iptal edebilecek miyiz?
Kıbrıslı Rumların da Kıbrıslı Türklerin de ‘hassas’ oldukları o kadar gün ve tarih ve olay var ki!..
* * *
‘Hassasiyet’ önemlidir elbette.
Ama aşırısı?
Güney’deki orta dereceli okullarda ‘1950 plebisitinde Enosis kararı çıktığı’nın anılmasını istemek bir provokasyondu, evet.
Buna sessiz kalmak, zımni destek vermek siyasi gaftı, evet.
Tüm bunlara tepki vermek, düzeltilmesini istemek de doğruydu, evet.
Lakin bir yerde de durmak lazım.
Yoksa geçmişin kavramları, Hitler kalıntılarının savları ve provokasyonları müzakere masasını bu kadar kolay bertaraf edecekse, vay halimize!
‘Milliyetçi cephe’nin hassasiyetlerini dikkate almayı anlamak mümkün de, ‘barış güçleri’nin hassasiyetlerine karşı biraz haksızlık olmuyor mu acaba?