Faiz Sucuolğu hala UBP Genel Başkanı’dır…
Partinin yayın organı dün manşetinden bunu herkese hatırlattı…
Sucuoğlu, ilçe başkanları ile toplantı yaptı ve yerel seçim startını verdi…
Aklıma takıldı; Sucuoğlu’nun protokoldeki yeri nedir?
Bildiğim kadarıyla “İktidar partisi genel başkanı” diye bir “ayrı protokol mevkii” yoktur…
“Ana muhalefet partisi genel başkanı” protokolde önemli bir noktadadır…
Gerçi, protokolümüz da ülke gibi işgal edilmiş durumdadır ama o başka mesele…
Gerçekten çok merak ediyorum, Sucuoğlu, 20 Temmuz törenlerine katılırsa, en arka sırada onbaşılarla mı oturacak?
-*-*-
Meryem Çavuşoğlu Özkurt’un istinaf başvurusu, iki aylı mahkumiyet cezasını değiştirmedi.
Meryem hanım, yaklaşık 36 gün daha hapiste kalacak.
Meryem hanım, Yüksek Seçim Kurulu’nun “… bu yayın seçim yasakları kapsamındadır, derhal durdurun” şeklinde özetleyebileceğimiz kararına “ita amiri” yani “yetkili kişi” olarak uymadı.
Haliyle mahkeme kararına uymamak benzeri bir suçtan hüküm giydi.
Ancak, herkes çok iyi biliyor ki; yetki – yasal sorumluluk O’nda olmuş olsa bile, kesinlikle bir ya da birden çok kişi, “yayını kesme, devam etsin” talimatı vermiştir.
Meryem hanım, bu kişi ya da kişilerin ismini açıklamak zorundadır.
Aklıma takılan şudur; Meryem hanıma talimat veren kişi veya kişiler, mertçe çıkıp da “sorumlu benim” der mi? Diyecek mi?
-*-*-
Yenidüzen bugün manşetinden yayınladı…
Memleket borç batağında…
Ama haliyle “borçlu” çoksa, “alacaklı” da çok…
Bu da memleketin “toptan batakta” olduğu demek…
Peki çözüm?
Hükümete göre çözüm, birkaç yüz bin TL’lik düşük faizli kredi olanağı…
İçinde olduğumuz ekonomik koşullarda, en başta TL’nin döviz karşısındaki güvenilmez pozisyonu söz konusuyken, aylık enflasyon neredeyse yüzde 100’lerde seyrederken, insanlara hala “borç verelim” diye “porgram” açıklamak, akıl işi değil diye düşünenlere katılıyorum…
Ve şu aklıma takılıyor; hükümet ya da devlet yönetiminden kim, ne zaman çıkıp da bu memleketin battığını, Euro muhasebesine geçmek gerektiğini, Ercan ile Mağusa Limanı ve Maraş konusunu değerlendirmek gerektiğini, müzakerelerin mutlaka başlamasının şart olduğunu ve içinde bulunduğu ekonomik şartlar dikkate alındığında Türkiye’ye güvenmenin de önemli kabahat sayılması gerektiğini itiraf edecek...
Gökte bayrak, minarede ezan sesiyle olmadığı apaçık görünüyor…
Lütfen yani!
-*-*-
Üst Koordinasyon Kurulu diye bir kurul var…
Geçen gün Ersin Tatar başkanlığında toplanmışlar…
Aklıma takılan şu; bu kurul, şahsımın iki bankaya ve bir şirkete borcunu ele alıp, “ödeyelim kardeşimizin borcunu” gibi bir karar alır mı?
Çok bencilce oldu!
Kendimi düşündüm!
Doğru!
Eminim sizin de aklınıza takılan şudur; “Bu kurul ne işe yarıyor?”
Bence, “lüzumsuz masraf- açık israf”…
-*-*-
Ve aklıma takılan bir konu da koronavirüs meselesi.
Salgın bitmedi.
Güney Kıbrıs’ta son bir hafta 10 binden fazla vaka ve 3 ölüm söz konusu.
Bizde “ani ölümler” oldu ama sebeplerini bilmiyoruz.
Acil Durum Hastanesi’ni de “normal durum hastanesine” çevirdik!
PCR falan hak getire.
Sağlık Bakanlığı veya bir kurul vardı; acaba diyorum, her hangi bir plan, program, tedbirler dizisi falan olacak mı yoksa saldım çayıra, mevlam kayıra mı?
-*-*-
Halil Falyalı cinayeti…
Halil Falyalı, yaklaşık 5 ay önce ülke tarihinin en organize ve en vahşi cinayetiyle öldürüldü…
Aklıma takılan şudur; Polis Genel Müdürlüğü, Başsavcılık veya varsa başka “makam”; bu korkunç cinayetle ilgili gelişmeler konusunda basını, haliyle kamuoyunu bilgilendirecek mi?
Sadece bilgi istiyoruz…
Elbette, “adalet” anlamında mahkeme sürecine müdahale endişeleri olabilir…
Ancak kamuoyu, bu konuda gerek KKTC, gerekse TC’deki gelişmelerle ilgili olarak bilgi beklemektedir…
Unutmamızı bekliyorsanız, açıkça söyleyebilirsiniz ama bilin ki biz UBP’de siyaset yapmıyoruz ve bu hain cinayeti asla unutmayız!
İflas eden hükümet
şova devam etmemeli!
20 Temmuz yine törenlerle kutlanacak…
Yıllardır yazarım, kimse de takmadı ama yazmaya devam edeceğim…
“Abartılı ve masraflı törenden kaçının…”
-*-*-
Bu sene durum, her zamankinden daha kötü…
Taşeron işçilere 3 aylık maaş ve 6 aylık sosyal sigorta ya da benzeri yatırımları yapmak için paranız yok ama sahte törenlerinize hiçbir katkısı olmayacak bir yığın “gereksiz” insanı davet edip, onlar için lüks otellere geceliği kişi başı 12 bin TL ödemek var!
-*-*-
Evet, 1974’ten bu yana bir kuruşluk katkılarını veya faydalarını görmediğimiz onlarca konuk, bu sene yine törenlere gelecek.
Yakıt masraflarını geçtim…
45 derece sıcakta askerleri, polisleri ya da törene katılacak çocukları da geçtim…
Onlarca siyah otomobil kiralanacak veya tutulacak, onlara ödemeler yapılacak.
Uçak masrafları karşılanacak.
Ve evet, hiçbir işe yaramayacak!
Sadece dostlar alış verişte görecek!
-*-*-
Kapanın bir salona, iki şiir, iki konuşma, soğuk çay, ayran, “heşşşaaa hade kutlu olsun” neyinize yetmez!
-*-*-
KKTC iflas etmiştir.
Ve bu iflas durumunda, hükümetin 20 Temmuz törenlerini şova, gereksiz israfa dönüştürmemesi çok önemlidir.
Bir söz diyor ki; “Boş verdiğin kadar huzurlu, takmadığın kadar mutlusun.” Ve bir başka söz de diyor ki; “Vicdanın rahatsa kimin ne dediğinin önemi yok.”