Aklın Yolu Temiz Enerji

Aklın Yolu Temiz Enerji

‘Elektrik Enerjisi’ne bir de Fransa’dan bakış

 

 

Derya BEYATLI

Elektriğe gelen zammı konuşuyoruz son zamanlarda. Hesabı kitabı olanlar maliyetler ile gelirleri alt alta, üst üste koyuyor, topluyor, çıkarıyor. “Olmalıydı, maliyetler çok yüksek, mecbur, başka yolu yok” diyor.
Beşparmaklardaki bayrak her gece ışıl ışıl yanmaya devam ediyor. Çoğunlukla boş duran Lefkoşa’daki apartman daireme Marsilya’da kullandığım elektrikten daha yüklü faturalar geliyor. Benim aklım karışıyor...
EDF, Kıb-Tek’ın Fransız versiyonu, özel veya isterseniz özerk diyelim adına. Piyasada başka elektrik sağlayıcılar da var, istediğinizi seçmek size kalmış. Rekabetin fiyatları düzenlediği bir piyasa söz konusu Avrupa’da. Sadece rekabete bırakılmamış ama meydan, gerekli hizmetler (utilities) sınıfına giren su, elektrik, gaz, ulaşım gibi hizmetler ulusal bir denetleyici üst kurul tarafından sürekli denetlenmekte.
Avrupa’nın farklı bölgelerinde, farklı Avrupalı şirketler faaliyet gösteriyor. En ucuz elektriği sağlayan bir Alman şirketi olabiliyor örneğin bir Fransız şehrinde, bir başkasındaki İngiliz. İhtiyaçlarınızı baz alarak şirketler farklı tarifeler belirlemiş, size en uygun olan tarifeyi sunan şirketi seçiyorsunuz. Karşılaştırmalı fiyatlar, örnekler, nasıl üye olunacağı, ne yapılacağı bir google kadar uzağınızda sadece.    
Benim enerji sağlayıcım, birçok evde olduğu gibi EDF, bir zamanların Fransız kamu kuruluşu, 1996-2007 yılları arasında AB yasaları çerçevesinde özelleştirilmiş. Piyasada ilk olmak, daha büyük olmak, ülkeye ait olmak gibi avantajları sayesinde Fransız enerji piyasasının açık ara en büyüğü. Hemen hemen tüm ülkelerde bu şekilde çalışıyor piyasa, yine de girebilene pazar serbest.

---------------------------

Mavi tarife: KWS’a 6 cent (20 kuruş) ödüyorum

EDF faturamı inceliyorum, Mavi tarifedeymişim. Bu tarifedeki tüketim ücreti günün saatine göre değişiyor; Rahat saatler (02:00-07:00;14:00-17:00) ve yoğun saatler  şeklinde. Yoğun saatlerde tükettiğim miktarın ücreti 10 cent (30 kuruş), rahat saatlerdeki tüketimim için bir KWS’a 6 cent (20 kuruş) ödüyorum. Böylece talep gün içerisinde dengelenerek arzın üzerindeki yük azaltılmaya çalışılıyor, tüketiciye daha düşük fatura imkanı sunuluyor.
Ülkemde yok böyle tarifeler; yoğun saatler, rahatları, maviler, kırmızılar. Yeni uygulamaya göre fiyatlar aşağıdaki şekilde düzenlenmiş kuzey Kıbrıs’ta:
İlk 266 KW 44 Kuruş
İkinci 266 KW 54 Kuruş
Üçüncü 266 KW 66 Kuruş
Üstü 82 Kuruş

Daha fazla kullananın daha yüksek birim fiyattan faturalandırılması konusunda hemfikirim. Bu şekilde bir nebze de olsa enerji tasarrufuna gidilebileceğini savunurum, çevre bilinci oldukça kısıtlı ülkemde. Ortalamaya vurunca birim fiyat iki katından daha yükseğe geliyor ama. Ortada bir yanlışlık olmalı diye düşünüyorum önce, tekrar bakıyorum, doğru. Yaşam standardlarını kabaca anlamak için asgari ücretleri karşılaştırınca durum daha da komikleşiyor. Fransa’daki asgari ücret kuzey Kıbrıs’takinin 2.7 katı. Bu da Kıbrıslı Türk tüketicinin elektriğe reel anlamda 6 kat kadar daha fazla harcama yaptığını gösteriyor.   

Açıklama basit ‘Maliyetlerimiz yüksek ama bizim!’ girdi olarak kullandığımız Fuel oil’in -ki eski bir Maliye Bakanı’nın açıklamasına göre maliyetin %85’ini oluşturmakta- dünyada borsası mevcut. Fiyatlar yükselince veya Türk Lirası değer kaybedince ayarlama yapılması zorunlu. Alâ, elektriği ucuza üreten ülkeler nasıl yapıyor peki? 

Fransa nükleer enerji kullanıyor çoğunlukla diyecek olursanız eğer, maalesef öyle yapıyor, haklısınız! Faturam o konuda da beni aydınlatmış. Kullandığım elektriğin %80.4’ü nükleer, %12.5’u yenilenebilir kaynaklardan karşılanıyor diye ek bilgi vermiş. Nükleer üretimi desteklemiyorum asla, ama meraklanıyorum, daha ucuza mı geliyor acaba diye basıyorum klavyenin tuşlarına. Hayır, maliyet açısından arada kayda değer bir fark yok.

Sorun nerde peki? Pek çok diğer örnekte gördüğümüz gibi kamusal işletmeleri yönetememe olmasın sakın bu sorunun da cevabı?    
Yıllardır Kıb-Tek’in özelleştirilmesini ya da pek fiyakalı yeni terimlerle söyleyecek olursak ‘yeniden yapılandırılmasını, özerkleştirilmesini’ konuşuyoruz, konuşuyoruz, konuşuyoruz, yine konuşuyoruz...
Biz yapamıyoruz, AB geliyor, uzmanlar tutuyor, farklı ülkelerde kullanılan yöntemleri alıyor, Kıb-Tek’i inceliyor, pilot güneş enerjisi üretim projeleri hazırlıyor. USAID adına enerji verimliliği projesi (REAP) diyor, enerji tasarrufunu özendirmeye çalışıyor, etüdler yapıyor, yasalara bakıyor, evlerde güneş enerjisi sistemi kurulmasını teşvik edecek yasa tasarılarına danışmanlık yapıyor. Reçeteler hazırlanıyor ve pek tabii ki raflanıyor.

47/2011 sayılı Yenilenebilir Enerji Yasası 2011 yılında Resmi Gazete’de yayınlanmış, yürürlüğe girmiş. Bir sonraki yıl uygulama ve denetim tüzüğü hazırlanmış.
Sonra? Sonrasını ben bilmiyorum, bilen varsa beri gelsin. 


VAH VAH ÜZGÜNÜZ!

Halk zamma kıyameti kopartıyor, arkasına gelen petrol zammı ile canlar bir kere daha yanıyor. Akaryakıt piyasaları dövize endeksli, yapacak birşey yok. Türk Lirası’nın değer kaybını önleyebiliyor musunuz? Hayır mı? Vah vah üzgünüz...
Sudan sonra şimdi de Türkiye’den elektrik getirelim parlak fikirleri atılıyor ortaya hemen akabinde. Yarı fiyatına, başka herşey gibi. Bu da asrın ikinci projesi olma adayı. Üretmeyin kardeşim, beceremiyorsunuz işte, biz satarız size, başka herşey gibi. Balık tutmayı bilmiyorsunuz diye de azarlarız üstünden ne olacak ki?   
47/2011 sayılı Yenilenebilir Enerji Yasası amaç kısmında,  yazanlar şöyle oysa:
“Bu yasanın amacı yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimi veya ısıtma amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması, bu kaynakların güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde ekonomiye kazandırılması, kaynak çeşitliliğinin artırılması, sera gazı emisyonlarının azaltılması, çevrenin korunması ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulan imalat sektörünün geliştirilmesi, sürdürülebilir enerji üretiminin desteklenmesi, enerji ithalinin azaltılması ve arz güvenliğinin sağlanmasını düzenlemektir.”

Enerji ithalinin azaltılmasını ve arz güvenliğinin sağlanmasını düzenlemek için 2011 yılında yasa yapıyorsunuz, 2012 yılında yasanın uygulanması için gerekli tüzüğü hazırlıyorsunuz, 2013 yılında elektrik üretimi pahalıya mal oluyor, ithal edelim demeye başlıyorsunuz. Diğer taraftan akaryakıt dünya piyasalarına endeksli yapacak birşey yok da diyorsunuz aynı anda. Perhiz, lahana turşusu ilişkisini hatırlıyorum ben.

Yenilenebilir Enerji Yasası ve uygulama tüzüğü daha fazla güneş enerjisine odaklanıyor. Kıbrıs için günlük ortalama güneşlenme süresi 9 saat. Almanya gibi karanlık bir ülkenin güneş enerjisi üretiminde rekor kırdığını ve ihtiyacının beşte birini güneş enerjisinden karşıladığını düşününce bizim ya aklımız çok, ya paramız diyesim geliyor.
 
Bizim için yeni birşey değil üstelik güneş enerjisi. 1960 yılından beri suyumuzu bu şekilde ısıtıyoruz. Yaz aylarında sıfır elektrik kullanarak, kışta güneşsiz havalarda yarım saat bekleyerek alıyorum ben duşumu Lefkoşa’da yıllardır. Bunu daha da genişletip elektriğimi güneş enerjisinden elde etsem nasıl olur diye işin uzmanına danışıyorum. Etüt çalışması gerekli tabii, binayı görmeden kesin bir rakam vermek mümkün değil ama kabaca 4,000-6,000 Euro arasında olacağını ve tüketimimin %50-75’ini güneş enerjisinden karşılayabileceğimi belirtiyor. Kabaca bir hesapla 8-10 yılda yatırımımın karşılığını almaya başlıyorum yani. 

Hazırlanan yasa burada devreye giriyor işte. Günün güneşli saatlerinde üretilen kullanım fazlasını Kıb-Tek’in satın almasını öngörüyor. Gece ihtiyaç duyulan enerjiyi ise yine sistemden satın alıyorum. İkinci olarak yatırımın sübvansiyonu söz konusu. Bu da yasa tarafından Bakanlığın bana güneş enerjisi yatırımı yapmam için sağlayacağı muafiyet ve teşvikler şeklinde düzenlenmiş. Bu durumda yatırımımın karşılığını çok daha çabuk alıyorum ve elektrik kullanımımın büyük bir kısmı için tek kuruş ödemiyorum. Çevreyi kirletmediğim için duyduğum gurur da yanıma kalıyor. Yapacağım yatırımın ömrü ise ortalama 20 yıl olarak öngörülüyor.
Bakanlık veya Kıb-Tek bunu niye yapıyor peki veya niye yapmalı diye sorayım, çünkü henüz bir şey yaptıkları yok. Bir kere elektrik üretmek için kullanılan %3.5 kükürt oranlı fuel oil çevreye ciddi anlamda zarar veriyor. Sadece çevreye verilen zararı temizlemenin maliyeti dahi güneş enerjisinden üretilecek elektriğe harcanacak miktardan daha fazla olarak hesaplanıyor. Daha kısa zaman önce Kalecik’te denize boşalan 40 ton petrolün temizleme çalışmalarını hiç hesaba dahi katmıyorum. Yani temiz enerji bu açıdan baktığınızda daha ucuza geliyor. Dahası Avustralya ve Hindistan ürettikleri temiz enerjiyi, fosil atık yakarak üretilen enerjiden daha ucuza mal etmeyi başarmış durumda. Teknolojinin ilerlemesi ve temiz enerji uygulamalarının artması ile yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjinin yakın gelecekte çok daha ucuz olması bekleniyor.
Öte yandan tüm dünya artık çevreyi bu şekilde katlederek devam edemeyeceğimiz konusunda hemfikir olmuş. Yenilenebilir enerjilere yönelip hem artık iyice azalan kaynakları rahatlatma hem de çevreye bir soluk aldırarak küresel ısınmayı hiç olmadı yavaşlatma çabasında her aklı başında ülke. Dünyaya mı bağlanmak istiyorsunuz? Buyurun...
Avrupa Birliği 2007 yılında bu yönde bir de yasa yapmış ve tüm üyelerini bağlamış. 20-20-20 diye de anılan AB’nin Enerji ve İklim paketi uyarınca üye ülkeler 2020 yılında:  

 1990 yılına kıyasla sera gazı emisyonlarında %20 azalmayı
 Enerji üretimlerinin en az %20’sinin yenilenebilir kaynaklardan üretilmesini
 Ve enerji verimliliğinin %20 artmasını

Sağlamak zorunda.

Biz son 6-7 yıldır Avrupa Birliği’ne uyum çalışmaları yapıyorsak eğer, Kıbrıs’ın AB’ye giriş anlaşmasına eklenen Protokol 10 ile askıya alınan AB müktesebatının uygulamaya gireceği tarih için kolları sıvadığımızı savunuyorsak her fırsatta, kendimizi bu yasalardan muaf tutamayacağımızı da algılamamız gerekiyor. Ve haliyle gerekeni yapmamız. 

Diyeceğim o ki, amaç enerji sorununu çözmek ise, aklın yolu temiz enerjiden geçiyor, gerek ekonomik, gerek çevresel, gerekse hukuksal bağlamda. Başka amaçlar mı var diyorsunuz? Yok canım, daha neler.

20 Aralık 2013
Marsilya

-----------------------------------


Kaynakça:    

http://www.prix-carburants.gouv.fr/recherche/?sort=Gazole&direction=asc
http://france.edf.com/france-45634.html
http://www.developpement-durable.gouv.fr/IMG/pdf/npgr01-50.pdf
http://www.kibrisgazetesi.com/index.php/cat/2/news/57674/PageName/Ic_Haberler
http://www.iotpe.com/IJTPE/IJTPE-2011/IJTPE-Issue8-Vol3-No3-Sep2011/10-IJTPE-Issue8-Vol3-No3-Sep2011-pp71-75.pdf
http://reason.com/archives/2011/03/25/the-truth-about-nuclear-power
http://web.mit.edu/nuclearpower/pdf/nuclearpower-update2009.pdf
http://www.havadiskibris.com/Haberler/roportaj/turkiye-den-enerji-gelirse-fiyatlar-da-duser/14884
http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/35/news/90187
http://wwf.panda.org/what_we_do/footprint/climate_carbon_energy/seize_your_power/
http://www.ktemo.org/YASALAR/47-2011%20KKTC%20Yenilenebilir%20Enerji%20Yasasi.pdf
http://www.ktemo.org/T%C3%BCz%C3%BCkler/Yenilenebilir%20Enerji%20(Uygulama%20ve%20Denetim)%20Tuzugu.pdf
http://www.sabah.com.tr/YesilEkran/2012/06/04/bu-bir-rekor
http://ec.europa.eu/clima/policies/package/

Bu yazı Ocak 2014 tarihli İş Dünyası Dergisi’nin 4. sayısında yayınlanmıştır.

Dergiler Haberleri