Kıbrıs Türk Toplumu 1990 seçimlerinden bu yana ilk defa bu kadar müdahaleli bir seçimi geride bıraktı.
Ersin Tatar seçimi kendisinin ve partisinin gücüyle değil, Ankara’daki AKP iktidarının görülmemiş desteğiyle kazandı.
Yani kazanan UBP-AKP adayı oldu!..
2020 Cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘kazanan’ Ersin Tatar oldu ama demokrasi kaybetti.
Kıbrıslı Türkler hem içeride, hem de dışarıda ‘kendi kendini yönetme’ iddiasını da kaybetti.
İlk turda da, ikinci turda da seçimin sonucunu ‘müdahale’ ile yönlendirilen oylar belirledi.
İnsanlara verilen vaatlerin bini bir paraydı.
Son bir haftada belki de binden fazla insana iş sözü verildi.
TC Büyükelçiliği, adı ‘partizanlık’la özdeşleşmiş UBP örgütüyle beraber çalıştı.
Özellikle Türkiye kökenli KKTC yurttaşlarının bulunduğu bölgeler adeta ablukaya alındı.
Tek tek her birine ulaşıldı. Kimisine söz, kimisine para, kimisine izin verildi. ‘Nush ile uslanmayanlar’ ise ‘tekdir’ ile hizaya getirildi!
Sadece KKTC devletinin değil, TC devletinin de parasal ve siyasal gücü ‘federal çözüm ve özgür irade’ mücadelesi veren iki adaya karşı acımasızca kullanıldı.
Başta TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Yardımcısı Fuat Oktay olmak üzere, Ankara’daki otokratik idare Kuzey Kıbrıs’taki demokrasiyi ezim ezim etti.
Pandemi hastanesini de, suyun tamir edilen borularını da, Maraş’ın gezmeye açılmasını da seçim kampanyasının parçası haline getirdiler.
KKTC’deki en üst yargı merciinin kararlarına rağmen açılışlar, törenler düzenlediler, nutuklar salladılar.
Türkiye’deki havuz medyasını seçim günü dahil tepe tepe kullandılar.
Kamu yayıncısı BRT’yi adeta ‘UBP’nin Sesi Radyosu ve Televizyonu’ yaptılar.
Yalanın, çarptırmanın, iftiranın, manipülasyonun dik alasını uyguladılar.
Kıbrıs’ta ‘federal çözüm’ isteyenleri ‘Türkiye düşmanı’ ilan ettiler.
‘İradeye saygı’ diyenleri ‘Türkiye’yi sevmeyenler’ diye lanse ettiler.
Seçimi istedikleri adaya kazandırtmak için eller5inden geleni artlarında koymadılar.
Toplumda derin bir bölünme yaratma pahasına her türlü antidemokratik işe imza attılar.
Sonuçta başardılar. İlk tur ve ikinci tur için belirli bir stratejileri vardı, onu uyguladılar ve Saray’a AKP-UBP’nin adayını çıkardılar.
Bravo(!)
* * *
Rakamlar da müdahalenin etkilerini açıkça ortaya koyuyor zaten…
Birinci turda Akıncı 33 bin, Erhürman ise 24 bin oy almışlardı. İkisinin toplamı 57 bin ediyordu. Oysa dün Akıncı 62 bin oy aldı. Yani iki adayın toplamından 5 bin fazla…
Yani AKP-UBP ittifakına karşı mücadele edenler cephesi çok iyi bir direniş ve dayanışma sergiledi.
İlk tura göre ülke genelinde yaklaşık 18 bin seçmen daha sandığa gitti.
Özellikle Lefkoşa’da Akıncı Tatar’la arasındaki farkı daha da açtı. Güzelyurt, Lefke ve Girne’de başa baş gittiler.
Ama sonucu Mağusa ve İskele seçmeni belirledi. Bu iki ilçe toplamında Tatar Akıncı’ya göre yaklaşık 4 bin oy daha fazla aldı.
Zaten ülke genelindeki oy farkı da 4 bin 527 oldu.
Mağusa ve İskele… Müdahalenin en ağır şekilde uygulandığı ve hissettirildiği iki bölge…
* * *
Lakin elbette bu iş burada bitmedi.
Bu topraklarda demokrasi mücadelesi de, barış mücadelesi de, özgürlük mücadelesi de bugün başlamadığı gibi yarın da bitmeyecek!
Bu kadar orantısız bir güçle yapılan müdahalelere rağmen dün sandıkta ‘federal çözüm ve irade bizdedir’ diyen adaya ilk tura göre 30 bin fazladan oy çıkması toplumun çok geniş kesiminin Ankara’nın gölgesinden duyduğu rahatsızlığı ve mücadele ruhunun devam ettiğini gösteriyor.
Bu seçimi ‘kazandıkları’ için yine de kendilerini tebrik etmek lazım…
Ancak asıl tebrik edilmesi gerekenler bunca müdahaleye karşı yılmadan, onuruyla ve inancıyla kenetlenip ‘birlik, mücadele, dayanışma’ mesajı verenlerdir!
‘Gerçek tarih’ 2020’deki ‘gölgeli seçim’in en aydınlık sayfalarına bu ‘onurlu ve ilkeli duruşu’ da yazacaktır.