Akran Zorbalığında Yeni Boyut

Salih Sarpten

Okullarımızda zorbalık davranışları katlanarak artıyor. İhmal edilemeyecek sayıda çocuğumuz birer zorba olarak yetişirken, yüzlerce çocuğumuz da zorbalığa maruz kalıyor.

Akran zorbalığı, bir çocuğun diğer bir çocuğa, yani akranına bilerek zarar vermek amacıyla şiddet uygulaması olarak tanımlanır. Bu zorbalık, yüz yüze olabileceği gibi sosyal medya üzerinden de gerçekleşebilir.

Okullarımızda zorbalık sadece fiziksel şiddetle sınırlı değildir. Tehdit etme, alay etme, sataşma, dışlama, aşağılamanın yanı sıra lakap takma ve küfürlü konuşma gibi sözel ve duygusal şiddet biçimleri de her gün yaşanmaktadır.

Son zamanlarda okullardaki zorbalık, yeni bir boyut kazanmıştır. Artık öğrenciler, sadece akranlarına karşı değil, öğretmenlerine karşı da zorbalık yapma eğilimindeler.

Daha anlaşılır söyleyeyim; Okullarımızda kendilerine, arkadaşlarına, çevrelerine ve öğretmenlerine saygı duymayan çocuklarımız yetişiyor. Hem de giderek artan bir düzeyde…

Peki neden böyle?

Evet, bu eğitim sitemimiz mutlu çocuklar, çağdaş gençler, bilinçli bireyler, nitelikli yurttaşlar yetiştiremiyor. Çünkü;

  • Sınıflarımız tıklım tıkış: O derece kalabalık sınıflar var ki nitelikli öğretim yapmak şöyle dursun, sınıf yönetimi yapmak bile imkansız bir hâl alıyor.
  • Darmadağın edilmiş bir öğretmen kadrosu: Kimi bölge, okul veya alanlarda öğretmen fazlalığı varken, kimi bölge, okul veya alanlarda da ders yükü altında ezilen öğretmenlerimiz var. Bu dağınıklığın için hâlâ öğretmeni tamamlanmamış okullarımız var.
  • Özellikle ortaöğretimde başarısız öğrencinin ödüllendirildiği bir yapı var: Mevcut mevzuata göre öğrencinin sınıfta kalması için ekstra çaba göstermesi gerekiyor. Buna rağmen sınıfta kalanlar da bir biçimde Bakanlar Kurulu kararları ile bir üst sınıfa geçiriliyor.
  • Tükenmişlik yaşayan, motivasyonu her geçen gün düşen öğretmenler: Öğretmenler mesleki gelecekleri konusunda kendilerini güvensiz hissediyor, belirsizlik ve farklı engellenmeler yaşıyor, partizanlığı ve adam kayırmacılığı görüyorlar, İhtiyaçlarını dikkate almayan bir yönetim anlayışını sonuna kadar yaşıyorlar.
  • Bozuk sınıf iklimleri: Kaliteli, nitelikli ve bir eğitim ortamı olmaktan çok uzakta olan konteyner (prefabrik) sınıflar, bozuk bir sınıf iklimi yaratıyor. Bu iklim çocukların disiplinli ve saygılı olmasına hizmet etmediği gibi asileşen davranışlarını daha da kışkırtıyor.
  • Gerçek eğitim sorunları ile kimse ilgilenmiyor: Akran zorbalığı, çocuklarımızdaki davranış bozuklukları gibi sorunlar yokmuş gibi davranılıyor. Bunlara yönelik ne bir tedbir ne de bir  program düşünen yok.

Hepimizin öğretmenlerimizler farklı anıları olmuştur. Eğitim geçmişimize baktığımızda öğretmenlerimizin özne olduğu hüzünlü veya komik yaşantıların rastlamamak mümkün değildir. Öğrencilerin öğretmenlerine yaptığı türlü şakaları konu eden Rıfat Ilgaz’ın “Hababam Sınıfı” zihinlerimizdedir.

Ne var ki dikey zorbalığa döşen okullardaki “akran zorbalığı” konusu şüphesiz hem öğretmenleri hem de öğrencileri son derece rahatsız eden bir olgu olarak karşımızda durmaktadır. Dahası öğretmenin varoluşunu zedelemektedir. Öğretmenlerin öğrencileri karşısında rencide edilmesi, küçük düşürülmeleri asla kabul edilemez.  Bu durumun eğitim sisteminin durdurulamaz çöküşünü getirir.


Anlayana Gülmece

Saatler Geri Alınacak

Dursun, saatlerin geri alınacağını duyunca, evdeki tüm saatleri toplayıp Saatçi Temel’e gider:

  • Ula Temel, saatler geri alınacakmış. Evdeki saatleri senden aldığımız için sana getirdim. Bunları geri alacaksun da

Temel kendinden emin bir şekilde:

  • Öyle yağma yok... Ben de duydum ama sadece 1 saat geri alınacakmış. Sadece 1 tanesini alırım, diğerlerini almam.

Okumuş muydunuz?

Boş bir çuvalın dik durması zordur. Benjamin Franklin