Türkiye’ye girişine izin verilmeyen Gazeteci Aysu Basri Akter, yaşadıklarını anlattı, 19 saat geçirmek zorunda kaldığı ‘sağlıksız’ ortamın fotoğraflarını paylaştı.
Yasağın hangi gerekçe ile alındığını bilediğini ifade eden Akter, “Haftalardır tatilleri için gün sayan 5 ve 7 yaşındaki 2 küçük çocuğun yaşadığı travmanın bir karşılığı yok!” dedi, ülkedeki demokrasi yoksunluğu için, süreçle ilgili yasal haklarını sonuna kadar zorlayacağına vurgu yaptı.
“Bu birilerinin yaptığı yanlış bir şeyin haklı karşılığı değil, stratejik bir bitirme politikasının parçası!” diyen Akter’in ifadeleri şöyle:
“Dün sabah 1 haftalık tatil için ailece gittiğimiz Antalya Havalimanı’nda ne yazık ki ben de Türkiye’ye alınamayacağım gerekçesiyle nezarette bekletilerek ülkeye geri gönderildim.
Yani, inadmissable- istenmeyen insan olarak, deport edildim!
Bekleme sürem net 19 saat!
İlgili bütün polis memurları ve görevliler son derece nazik ve yardımsever olsa da gözetim altında hiç kimsenin hak etmeyeceği, sağlıksız bir ortamda olmanın ama bütün bunların ötesinde haftalardır tatilleri için gün sayan 5 ve 7 yaşındaki 2 küçük çocuğun yaşadığı travmanın bir karşılığı yok!
Ülkemizdeki demokrasi yoksunluğu için hep birlikte çok geç kaldığımızı düşünsem de süreçle ilgili yasal haklarımı sonuna kadar zorlayacağım.
Bu yasağın hangi gerekçeyle alındığını bilmiyorum! Önceki yasak kodlarından (G82) farklı olarak N82 kodu, vize şartlı giriş olarak tarif ediliyor. Gerekçe sunulmuyor, hukuki zemini yok ancak pratikte giriş yasağı olarak kullanıldığı için vize de verilmiyor!
20 yılı aşkın bir süredir etik ve ahlaki değerler doğrultusunda sadece kendi işini, gazeteciliğini yapmış ve aslında ekranlarda, gazete sayfalarında bu toplumun her bireyinin gözü önünde büyümüş, yaşamış biri olarak, bu dava sürecinin sorumluluğum olduğunu düşünüyorum. Yoksa çocuklarımın hayatları boyunca her uçak yolculuğunda, her pasaport kontrolünde hatırlayacakları bu travmanın hiçbir karşılığı yok!
Kararın benim için kaldırılması da bir başkasına uygulanabilme olasılığı ortada olduğu sürece hiçbir anlam ifade etmiyor!
Ama bu toplum bireylerine dayatılmak istenen otosansür duygusu ve damla damla özellikle yaşatılan, acizlik karşısındaki bir güç gösterisi olduğunu düşünüyorum. Yoksa tabii ki her ülke kendi sınırlarıyla ilgili kararları kendi alır ve uygular ama istense daha bilet işlemleri yapılırken, o ülkeye giriş yasağınız olduğu ya da vize ihtiyacınız olduğu söylenebilecekken, bu özellikle yapılmıyor ki, yaşanacak mağduriyetler karşısındaki her duruş da her susuş da bu gövde gösterisine hizmet edebilsin!
Yani aslında bu birilerinin yaptığı yanlış bir şeyin haklı karşılığı değil, stratejik bir bitirme politikasının parçası!