Kıbrıs’ın etrafındaki denizler petrol ve doğal gaz zenginiymiş.
Öyle diyor konunun uzmanları.
Hoş henüz net birşey yok. Ama uydu fotoğraflarında yüksek miktarda doğal gaz ve ekonomik olarak yeterli düzeyde petrol olduğu görülüyormuş.
Bu durum bir süreden bu yana biliniyor.
Hesaplar da buna göre yapılıyor.
Rum tarafı çözümü ertelemek pahasına İsrail ile işbirliği yaparak bu yeraltı zenginliklerine ulaşmanın hesaplarını çoktan yaptı.
Bütün uyarılara rağmen sonunda düğmeye de bastı. Sondaj çalışmaları başladı.
Sondaj çalışması uydu fotoğraflarında görülen doğal gaz ve petrolün hem kalitesini, hem de miktarını belirlemek için yapılır.
Yani bu petrolü yerin yedi kat dibinden çıkarma işlemi değildir.
O ikinci aşamada yapılır. Önce sondajla ekonomik değerine bakılır. Ekonomik değeri yeterliyse o zaman uluslararası petrol ve doğal gaz şirketleriyle anlaşmalar yapılır ve gerçek işlem başlamış olur.
Artık hepimiz zengin sayılırız.
Kıbrıs’ın güneyinde Rumlar İsrail ile beraber, Kıbrıs’ın kuzeyinde de biz Türkiye ile beraber bu zenginlikleri elde ederek zenginliğimize zenginlik katacağız.
Bu amaçla ikili anlaşmalar yapıldı bile. Rumların İsrail’le yaptıkları “Münhasır Ekonomik Bölge” anlaşmasına karşılık biz de apar topar Türkiye ile “Kıta Sahanlığı Anlaşması” imzaladık.
Hem de imzalar ta Newyork’ta atıldı.
Eroğlu ile Erdoğan hazır ikisi de Newyork’ta olduklarından zaman kaybetmemek için teknolojiden de faydalanarak imzaları çaktılar.
KKTC Anayasa’sına göre Eroğlu’nun böyle bir imza atma yetkisi yokmuş.
Kim takar KKTC Anayasa’sını.
Kim takar KKTC hükümetini.
Kim takar KKTC halkını.
Anlaşma yapıldı.
İstim arkadan gelir nasılsa.
KKTC hükümeti görevi aldı. Gereğini yapmak üzere dün akşam üzeri olağanüstü toplandı. Toplantı sonrası Başbakan İrsen Küçük canlı yayında kendilerine dün akşam “yetkisiz” Eroğlu’nun imzaladığı anlaşmanın bilgisinin bugün 17.00 sularında geldiğini söyledi. Küçük basının sorusu üzerine ise detayları henüz bilmediğini itiraf ederek basın toplantısının sona erdiğini söyledi.
Demek ki hükümet apar topar birşeyler yapmaya çalışıyor ama ne yapsın gelişmelerden haberi yok.
Yeterli bilgisi yok.
Ne yapsın sayın Küçük kendilerine detayları söylemediler.
İşte böyle bir hükümet yönetiyor KKTC’yi.
***
Rum tarafı sondaja başladı, alacağını aldı.
Türkiye KKTC ile anlaşma imzaladı, alacağını aldı.
Peki biz?
Bize kim ne sordu?
Bizim, yani Kıbrıs Türkünün, bu adanın gerçek sahiplerinin, daha doğrusu bu adanın ortaklarından birinin ne düşündüğümüzü soran oldu mu?
Rum tarafı “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, yani benim egemenlik hakkımdır, bu hakkımı nasıl istersem öyle kullanırım” diyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yalnız kendilerine ait olmadığını, bu cumhuriyeti birlikte kurduğumuzu, bizim de kurucu ortaklardan biri olduğumuzu çoktan unuttular.
Çözümü sabote etmek pahasına sondajı başlattılar. Ekim sonu Newyork’ta yapılacak 3’lü zirveyi bile tehlikeye atmaktan çekinmiyorlar.
Hatta çözüm istemedikleri suçlamasıyla karşı karşıya kalmaktan bile çekinmiyorlar.
Nasılsa denizin altından servet çıkaracaklar.
Hepsi zengin olacak.
Artık petrol zengini Arap ülkeleri gibi etrafa Dolar saçacaklar.
Bu durumda çözüme ne gerek var.
***
Türkiye de nasılsa bizim hamimiz.
Ne isterse yapıyoruz.
Nasıl isterse öyle yapıyoruz.
Tartışma yok.
Görüşme yok.
Haklarımızın nasıl korunacağını bizden daha iyi biliyorlar.
İşte böyle alan memnun, satan memnun.
Ya biz.