Cansu N. Nazlı
“İnsanın egemen olmaktan ya da hizmet almaktan hiç vazgeçemeyeceğini biliyorum. Her insanın temiz hava gibi köleye gereksinimi vardır. Kumanda etmek, soluk almak demektir, bu kanıdasınız değil mi? En nasipsizler bile soluk almayı başarır. Toplumsal merdivenin en altında bulunan kimsenin bile bir eşi ya da çocuğu vardır. Bekarsa bir köpeği vardır. Kısacası asıl olan, karşıdakinin yanıt verme hakkı olmaksızın insanın kızabilmesidir. “Babaya yanıt verilmez” formülünü bilirsiniz değil mi? Bir anlamda bu formül tuhaftır. Sevilen kişiye değil de kime yanıt verilir bu dünyada? Bir başka anlamda da inandırıcıdır bu. Birinin son sözü söylemesi gerekir. Yoksa her nedene karşı bir başka neden ileri sürülebilir: O zaman sonu gelmez bu işin. Güç ise tersine, her şeyi keser atar. Epey zaman harcadık bunu anlamak için, ama sonunda anladık. Örneğin, dikkatinizi çekmiştir, bizim o ihtiyar Avrupamız artık iyi yolda felsefe yapıyor. İnsanların bön kafalı olduğu zamanlardaki gibi, “Ben böyle düşünüyorum. Sizin itirazlarınız nelerdir?” demiyoruz artık. Aklımız başımıza geldi. Diyalog yerine bildiriyi koyduk.“Doğru olan budur!” diyoruz,“Bu doğruyu tartışabilirsiniz dilerseniz, bu bizi ilgilendirmez.”
(…)
Aramızda kalsın, şu halde kölelik, hem de gülümseyen kölelik kaçınılmaz bir şeydir. Ama bunu kabul etmek zorunda değiliz. Köleler edinmekten kendini alıkoyamayan kimsenin onlara özgür insan demesi daha iyi olmaz mı? Önce ilke olarak, sonra da onları umutsuzluğa düşürmemek için. Bu ödünü onlara borçluyuz, öyle değil mi? Bu şekilde onlar gülümsemeye devam ederler, biz de vicdan rahatlığımızı koruruz. Yoksa kendimizden vazgeçmek zorunda kalırdık, acıdan çılgın, dahası alçak gönüllü hale gelirdik, her şey mümkün. Kaldı ki herkes masaya oturup gerçek işini, kimliğini açıklasaydı ne halt edeceğimizi bilmezdik! Şöyle kartvizitler düşünün: Dupont, ödlek filozof ya da Hristiyan mülk sahibi ya da zina eden insansever, istediğinizi seçebilirsiniz. Ama bir cehennem olurdu bu!” A. Camus, Düşüş