Alçaklık!

Serhat İncirli

Daha önce tüp gazda benzeri yaşandı...
Mesela 20 TL zam yapıldı; halk tepki gösterince, 10 TL indirime gidildi!
Ve “işte indirim”, “indirim yaptık” endamı sergilendi!

-*-*-

Alkolde fonların artırılması, sadece ekonomik bir tedbir değildi; faşist bir dayatma ya da cezalandırmaydı; “içmesinler kardeşim”di...
Onda da fonlar bir miktar indirildi.
“İşte indirim” dendi...
“Bravo hükümetimize” durumları!

-*-*-

Ve son olarak, “elektrik zammı”na sözde düzenleme getirildi; “ödemeyin, yeniden hesaplama yapılıp size fatura gönderilecek” diye duyuruldu.
Ve “bravo, işte hükümet budur, elektrikte indirim” haberleri yazıldı...

-*-*-

Oysa bunun iki açıklaması var...
Ya bu hükümet ne yaptığını kesinlikle bilmiyor; ya da toplumu salak yerine koyuyor, “ölümü gösterip, sıtmaya razı ediyor”...
Her iki durum da “kötü”dür!

-*-*-

Bu hükümet dürüst değildir.
İcraatlarda iş bilmezlik bulunmaktadır.
Başbakan ve bakanlar arasında iletişim bozukluğu söz konusudur.
“Matematik, sıfır, otur oğlum!” durumu vardır.
Ama hepsinden kötüsü, “toplum kandırılmaktadır, aldatılmaktadır”...

-*-*-

Elektrik faturaları ile birlikte toplumun hükümete olan güveni ciddi anlamda sarsılmıştır...
Hatta şöyle ki; hükümet, kendi kendine bile artık güvenmemektedir...

-*-*-

Dün bir vatandaş aradı... 
Evet, yoksul...
Evde iki kişi yaşıyor...
Bir çamaşır makinesi var...
Bir buzdolabı...
Bugüne kadar en fazla 300 TL aylık elektrik ücreti ödemiş...
Yeni fatura mı?
2 bin TL!

-*-*-

Bir başka vatandaşla görüştüm...
Varlıklı...
Üstelik varlığı da Türk varlığına armağan olan cinsten!
Sapına kadar milliyetçi!
Dibine kadar UBP’li!
Bugüne kadar en fazla 4 bin TL aylık elektrik faturası görmüş!
Son fatura mı?
15 bin TL civarında!
UBP ve ortaklarından oluşan hükümetimiz için sarf ettiği küfürlerin en hafifini; saydığı bedduaların en kibarını yazsam; Yenidüzen gazetesi ebediyen kapanır!
O derece!

-*-*-

Çare mi?
Elbette maddi olarak kısa dönem içinde bir çare üretilemez...
Ama, topluma yalan söylemeden, toplumla alay etmeden; “bindirdikten sonra yarıya kadar indirip” bunun propagandasına kaçmadan da bir şeyler yapılabilir...
Topluma, zamların kaçınılmaz olduğu bir şekilde anlatılır...
Ve en acı örnektir; aylık geliri en fazla 4 bin TL olan anne – oğula, 5 bin TL elektrik parası gelmez!

-*-*-

Ve bunların da ötesinde; yandaşlar, yağcılar, yalakalar en üst düzeyden görevlere getirilsin diye sinsi atamalar da yapılmaz!

-*-*-

Sokaktan bir anekdot daha paylaşıp, bu yazıyı öyle bitireyim...
Bu satırları yazmadan az önce bir markete gittim...
Bir tanıdığı gördüm, sohbet ettik... 
O’nun bir akrabası, Türkiye’nin doğu ya da Güney Doğu illerinden birine “ataşe” olarak atanmış!
Tamam, Ankara – İstanbul – İzmir anladık da; bu adı geçen ilde ataşelik ne iş?
Sordum!
Soruşturdum... 
Marketteki tanıdığın “akrabası”, “Partili” çıktı!

-*-*-

“Hangi il, hangi ataşelik” olduğunu yazmıyorum!
Ama müsaadenizle şunu yazmak istiyorum: 
Atayan alçaktır!
Atanmayı isteyen daha alçaktır!

-*-*-

Ve ne ilginçtir, bu insanlar “MİLLİYETÇİ”... 
Sorsanız, Şener’lerden başlayıp, Cenk’e, Sami’ye gelecekler ve hepimizi “vatan haini” ilan edecekler!

-*-*-

Bre hırsızlar!
Bre doymak bilmez maskaralar!

-*-*-

Ama kabahat kimde?
Çok ciddiyim, kabahat bizdedir!
“... Dünkü kurdan aylık maaşı neredeyse 80 bin TL’ye yakın olacak bu partili atamasını yapan o bakanı sokakta bulacan, öküz şeyisiyle bayıltana kadar dövecen” diyecektim ki; şimdilik demiyorum!
Ama mesajı aldınız sanırım!
Yaptığınız ayıp değildir; hırsızlıktır, utanmazlıktır, alçaklıktır!



Size galacağına gavura galsın!

Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs Cumhuriyeti ile yeniden resmi bir spor müsabakası gerçekleştirdi...
19 yaş altı kadın futbol takımları karşılaştı.
Türkiye karşılaşmayı 3 – 2 kazandı... 

-*-*-

Besleme faşist tosuncuklara bakıyorum, bu konuda yeni doğmuş kuzu melemesine dahi girişemiyorlar...

-*-*-

Bre ehendiler; aha gözünüze baka baka sizi aldatıyorlar!
Size yalan söylüyorlar!

-*-*-

Soruyorsunuz; “Anavatanımız mecburdur... Ne yapsın yani? UEFA’dan ihraç mı edilsin?” diye yanıtlıyorlar!

-*-*-

Bre arkadaşlar, bre ehendiler; ma kimi gandırırsınız?
Bahsettiğiniz Türkiye’nin, sizin için savaşı göze aldığını anlatmıyor musunuz?
Ki bunu tartışırız; doğru değildir!
O ayrı bir mesele!
Yoksa canını feda ettiğini iddia eden Türkiye; UEFA’dan atılmaktan mı çekiniyor?

-*-*-

Yalancısınız!
Her şeyiniz yalan!
Hamasi!

-*-*-

İşte bu yüzden; yavaş yavaş büyümekte olan, “Size galacağına gavura galsın” hareketini yürekten destekliyorum...
Bu hareket, en azından “yasal hak savunan bir harekettir”... 
Rumlara, mülklerin iadesini içerdiğine inanıyorum... 

-*-*-

Üzgünüm ama bu noktaya gelinmesinin sebebi, sizin bitmek bilmez hamasi yalanlarınız ve tükenmek bilmez yalakalarınızdır!
 


Sanırım bu günlerde Denktaş’ın anıt mezarı ile ilgili bir üniversitemizce hazırlanan proje, ilgili mercilere ulaştırılmıştır veya ulaştırılmak üzeredir... Ancak, devletin, anıt mezarı tamamlayacak, çevresini güzelleştirecek, içinde bulunduğu parkı mamur edecek parası yoktur... Oysa, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı, bu rezaleti tertemiz bir şekilde tamamlayacaktı... Bizim yalaka ekipleri Tayyip Erdoğan’dan korkmasaydı, fotoğraftaki pislik da olmazdı... Fotoğrafları dün çektim... Anıt mezar diye törenden törene hatırlanan bölge ot istilasında... Duvarlarda grafittiler duruyor ve park çöplük olmuş durumda... Bu mudur Denktaş sevgisi? Denktaş’a saygı, bu rezil görüntü müdür? Hayatım boyunca Denktaş’ın siyasetini eleştirdim, O’na, “Bırak artık, fotoğraf çek” diye yazdım... “Fotoğrafçı Rauf dayı” diye bahsettim... Ama çok şükür ki sizin gibi hiç olmadım...