Alfabenin yetmediği sözcükler

Cenk Mutluyakalı

Alfabenin 29 harfiyle üretebileceğiniz en önemli sözcük özgürlüktür.
Ey özgürlük!
Kıbrıslı Türklerin mahrum olduğu kavramın ismidir bu…

Kendi kararlarını veremiyor bu toplum…
Dikteyle yaşıyor…
Talimatla...
Dayatmayla…

Böylece kendini çaresiz, güçsüz, güvensiz, anlamsız, yetersiz, yersiz, yurtsuz hissediyor.
Kendini “ezilmiş” hissediyor her gün…
Uçmayı hastalık gibi görüyor içine tıkıldığı kafeste…

***

Adanın kuzeyinde bir mahkeme…
Bir bankanın şube müdürü çaldığı parayı eşiyle birlikte kumarda harcadığını itiraf ediyor.
9 milyon lirayı çalmış, rulete yatırmış, tutuklanmış.

Bu kumarhanelerin ülkeye nasıl taşındığını biliyorsunuz.
Yıllardır siyaseti, medyayı hatta polis teşkilatını bile nasıl dizayn ettikleri ortadadır.

En acısı şu:
Öyle bir “ekonomi” modeli yaratıldı ki böylesi çevrelerin ödediği vergi, fon, harç ile oluşturuluyor bütçe... Maaş kasası onlar adeta…

“Kumarhaneler kapatılmalıdır” deseniz yanıt şu olacak: “Maaşlar nasıl ödenecek?”

***

Bir başka kumar, hayatlarımız…
Yaşamak şans işi buralarda…

***

Adanın güneyinde bir mahkeme…
Makarios Hastanesi’nde ihmal sonucu zihinsel ve fiziksel engelli doğan çocuğun ailesine 2.5 milyon Euro tazminat ödenmesi kararlaştırılıyor.

Bugüne kadar hükmedilmiş en yüksek tazminat bu…
Hem devlet ödeyecek bedelini…
Hem doktor…

***

Mihrimah bebeğin annesinin çığlığı var, aynı saatlerde...
“Ben bebeğimi koklayamadım, mezarını sevdim” diyen…

"Bize kimse bilgi vermedi, meseleyi kapatmak istediler, suçu örtmek istediler; bebeğimizi nasıl yitirdiğimizi bize anlatmadan, otopsi ister misiniz diye sordular. Çocuğumuza anne sütü götürmeye gitmiştik, o gün, o sabah, o an bile fenalaştığını söylemediler."

Bir insan için daha acısı zor hayal edilir…

***

Halkın hastanelerini piyasacı sistemin “ön bürosu” olmaktan kurtaramadık maalesef…
Böylesi bir gündem yok.
Bir de “Hasta Hakları Yasası” yok ortada…
Kimse de konuşmuyor, anmıyor, sorgulamıyor halen…
Onca acıya rağmen…

***

Kumarhaneler taşınıyor ada yarısına…
Silahlar taşınıyor…
Yozlaşma, çürüme, kirlenme taşınıyor…
Sermaye taşınıyor…

Kıbrıslı Rumlarım ihtilaflı mülkiyeti üzerine “projeler” yapılıyor ve içinden Kıbrıs’ı çaldıkları topraklar, Kıbrıs üzerinden pazarlanıyor: “Büyük Yatırım Fırsatı.”
Büyüleyici konseptlerle anlatılıyor coğrafyanın talanı…

***

Harfler çoğalıyor, düşlerimiz azalırken…

“İllegal” sözcüğü yok alfabede…
“Merhamet” yok…
“Adalet” yok…
“Yasadışı” yok…
“Gasp” yok…
“İlhak” yok…

Kimi zaman yetmiyor harfler hakikati yazmaya…

***

“Çok konuşuyorlar, çok bağırıyorlar, başımız şişti” diyor kimileri Meclis’in son dönemine…
Şaşırıyorum…

Demokrasiye, hukuka, adalete kimin sahip çıktığı, kimin değerleri yerle bir ettiği, kimin boynun eğdiği, kimin başkaldırdığı çok da önemli değil sanırım…
Gürültü olmasın yeter!

Sessizce dağılalım…
Usul usul yaşayalım konforlu esaretimizi…