Simge Çerkezoğlu
Ali Azhari, İran’da dünyaya geldi. Çocukluğundan bu yana ülkesinde düşüncelerini özgürce ifade edemediği için hep sanata sığındı. Çocukken resim yaptı, ergenken gitar çaldı. Üniversiteye geldiğinde sesini dünyaya duyurmanın en doğru yönteminin film yapmaktan geçtiğini anladı. Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi’nde düzenlenen TEDx ARUCAD etkinliklerinde ilham veren bir konuşma yapan Ali Azhari bir yıldır Girne’de yaşıyor. Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünde akademisyen olarak çalışıyor. İran’da başlayan, Kıbrıs’ta devam eden hayatını biraz hüzünlü ama her şeye rağmen umutla anlatıyor.
“SANAT BENİM İÇİN İLETİŞİM KURMA YÖNTEMİ OLDU”
Ali Azhari, İslam devriminden sonra İran’da doğdu. Kendi ülkesinde özgürlüğüne düşkün birisi olarak yaşamanın ne denli zor olduğunu bizimle paylaştı.
“İran’da İslam darbesinin hemen arifesinde dünyaya geldim. Babam doktordu, ama aynı zamanda müzikle de ilgilenirdi. Her çocuk gibi resim yapmaya başladım ama bundan hiç vazgeçmedim. On dört yaşımda ise gitar çalmaya başladım… Zamanla rock müziğe ilgi duydum. İnsan İran gibi bir ülkede yaşıyorsa, kendinizi ifade etmek için her zaman işaretlere ihtiyaç duyar. Benim durumum da tam anlamıyla böyleydi. İşitme engelli insanlar nasıl anlaşmak için işaret diline ihtiyaç duyuyorsa, ben de İran’da öğürce kendimi ifade etmek için, sanatın diline ihtiyaç duydum. Büyük baskılar altında, politik diktatörlükle yönetilen ülkede büyümenin nasıl bir şey olduğunu bilemezsiniz. Daha okula başladığım ilk yıllarda bile konuşmamam, kendime dikkat etmem, bazı şeyleri yüksek sesle söylememem için sürekli ailem tarafından uyarılırdım. Aksi taktirde başım belaya girerdi. Böylece İran’da sözcükler olmadan, resimle, müzikle büyüdüm. Umutsuz şekilde resim yaptığım günleri hiç unutmam. Üniversiteye gitmeye karar verdiğimde aklımdan geçen ressam olmaktı. Ancak akademi sınavlarını kaçırdım. Böylece film bölümüne girip, bir yıl okuyup yeniden akademi sınavlarında şansımı denemeye karar verdim. Ancak film okumaya başlayınca, kendimi filmle resimden daha iyi ifade edebileceğimi fark ettim. Bu kez fırçam kamera oldu. Yine resim yapıyordum ama bu kez kamerayla… Üniversite eğitimim boyunca pek çok sessiz film çektim. Konuşmadan insanlara mesaj vermenin bir başka yolunu keşfettim. Böylece sanat benim için lisan olmadan dünyadaki herkesle, iletişim kurma yöntemi oldu.”
“GELECEĞİN MEDYASINDA VAR OLMAYI ÖĞRENMEMİZ GEREKİYOR”
Üniversite eğitimini İran’da Surrey Üniversitesi’nde film yapımı üzerine tamamlayan Ali, yüksek lisansı için Amerika’ya Southern California Üniversitesi’ne gitti, eğitimi sonunda yeniden ülkesine dönmeyi tercih etti, bir yıl önce ise yolu adaya düştü.
“Yüksek lisansı tamamladıktan sonra İran’a döndüm. Film sektöründe çalışmaya başladım. İlk iş olarak belgesel yaptım. Bundan kısa bir süre sonra da Hatred, Nefret, isimli bir film projesinde yardımcı görüntü yönetmeni olarak çalıştım. Bu proje sayesinde ismimi görüntü yönetmeni olarak duyurdum. Böylece pek çok kısa filmde, belgesellerde ve uzun metrajlı bir filmde görüntü yönetmenliği yaptım. Bunlarla birlikte yönetmenliğini de tamamen benim üstlendiğim müzik videolarım ile reklam projelerim oldu. Son on beş yılımı İran’da film sektöründe çalışarak geçirdim. Geleceğin filmini çekmek için çalışıyorum. Bir yıl önce arkadaşımın tavsiyesiyle Kıbrıs’a yerleştim. Daha önce de birkaç kez adaya tatile gelmiş, çok sevmiştim. Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi, Görsel İletişim Tasarımı bölümünde ders veriyorum. Öğrencilerime dijital yapımcılığı, üretimlerini web ortamında geniş kitlelere ulaştırmayı anlatmaya çalışıyorum. Biliyorsunuz web büyük bir platform, günden güne büyüyor. Netflix ve Vimeo bunun en iyi örneklerinden… Sonuçta ne iş yaparsak yapalım gazeteci, film yapımcısı veya blog yazarı dahi olsak geleceğin medyasında var olmayı öğrenmemiz gerekiyor. Çocuklara da bunu anlatıyorum. Her zaman geleceğe, geleceğin medyasına bakmaya çalışıyorum, onlara da bunu benimsetiyorum.”
“İLK UZUN METRAJLI FİLMİM I AM NOT ANGRY, İRAN’DA BEŞ YIL YASAKLANDI”
Görüntü yönetmeni olarak çalıştığı en önemli film, ‘I am not angry’… Dünyada çok ses getiren, dokuz farklı ödül kazanan film üzerine pek çok makale kaleme alındı. Ancak İran’da film beş yıl yasaklandı. Filmin detaylarını, yasaklanma nedenlerini anlattıkça, bu çağda, böyle zihniyetlerin varlığı üzerime karabasan gibi çöktü.
“I am not angry, (Kızgın Değilim), filmini 2009 yılında çektik. Haklısınız en çok ses getiren filmim bu oldu. Ben bu filmde de görüntü yönetmeni olarak çalıştım. İran’da sosyal ve politik olayların yükselişte olduğu bir yıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde usulsüzlük olduğu düşünülüyordu. Seçimleri dönemin Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad kazanmış ancak reformcu adaylar oyların sayımında usulsüzlük yapıldığını öne sürmüştü. Ülkede yüzbinlerce kişinin katıldığı kitlesel eylemler yapılıyordu. Tam da bu ortamda filmin senaryosunu okuduğumda, tüm baskılara rağmen böyle bir film yapmak, bunu dünyaya duyurmak beni çok heyecanlandırdı. Film bir aşkın ekseninde, ülkede yaşanan tüm bu politik olayları anlatıyordu. Bu hikâye benim hikâyemdi. Bunu nasıl göstereceğimi çok iyi biliyordum. Zaten kısa süre önce aynı konuda Us and Them, (Biz ve Onlar), isimli kısa bir film çekmiştim. Böylece ilk kez bir uzun metrajlı filmde görüntü yönetmenliği yaptım. Dünyada çok ilgi gören, ödüller alan bir film oldu. Sadece hikâyesiyle değil, çekim teknikleri ve kurgusuyla da çok farklı bir filmdi. Çok az bütçeyle yaptığımız, insanüstü bir çabanın eseriydi. Çok ünlü oyuncular oynamış ama normal ücretlerini almamışlardı. Hepimiz bu filmi yapmayı çok istemiştik, bunu kalpten hissetmiştik. Sanatta kalbinizden geçeni yaptığınızda insanlar onunla bağ kurabiliyor. Bizim filmde de öyle oldu. İnsanlar filmle doğrudan bağ kurdu. Politik detayları nedeniyle film İran’da beş yıl yasaklandı. Hatta İran’ın en büyük film festivali olan Uluslararası Fecr Film Festivali’nde beş farklı alanda yarışmasına rağmen, yarışma dışı bırakılmıştı, buna karşı bize gösterim sözü verilmişti. Ancak beş yıl aradan sonra gösterilebilmiş ve kırk dakikalık bir bölümü kesilmişti.”
“İRANLI ÜNLÜ YÖNETMEN ASGHAR FARHADİ’NİN KURGUCUSU İLE ÇALIŞTIM”
I am not angry filmi öyküsü yanında çekim teknikleri ve kurgusuyla da özellikle Berlin Film Festivali’nin ardından çok konuşuldu.
“Görüntü yönetmeni olarak bir filmi okuduğumda ilk düşündüğüm bu filmin alt metnine ben ne ekleyebilirimdir. Benim işim bir hikâyeyi sadece görsele dökmek değil, kamerayla olayları öykülemektir. Bunu yapabilmek için de alt metne bir şeyler katmam gerekir. Bu film de tam öyleydi. Kamera hareketleri ile oynayacaktım tabii ama filme bilinçaltı mesajlar yerleştirmem de gerekiyordu. Bu film farklı teknikleri kullandığım bir çalışma oldu. Filmin alt metnine yeni şeyler kattım, kamera ile bilinçaltı mesajları verdim, deneysel çalıştım. 8 mm den başlayıp 600mm’ye kadar farklı lensler kullandım. Tabii bunun yanında İran’ın en iyi kurgucusu Hayedeh Safiyari’yle çalıştım. Kendisi İranlı ünlü yönetmen Asghar Farhadi’nin kurgucusudur. Hatta 2012 yılında İran’a ve Farhadi’ye ilk kez Oscar ödülünü kazandıran Seperation (Bir Ayrılık) filmini de kurgulayan isimdir. Farhadi’nin son filmi Everybody Knows (Herkes Biliyor), filminde de onun ismi bulunuyor. Böyle bir isimle çalışma şansı da benim için kuşkusuz servet değerindedir.”
“İYİ BİR GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ OLMAMI ROCK MÜZİĞE BORÇLUYUM”
Ali ile ilgili en ilginç detay rock müzik ile olan yakın ilişkisi ve bu müziğin onun daha iyi bir yönetmen olmasına olanak sağladığına dair inancı. Geçtiğimiz hafta düzenlenen TEDx ARUCAD konuşmalarında da bu konuya değinen Ali, hayli büyük ilgi gördü. Bu bağlamda TEDx konuşmalarında bir ilki de gerçekleştirmiş oldu.
“Pek çok açıdan rock müziğin hayatımı etkilediğini düşünüyorum. Ben bu kültürle, bu müzikle büyüdüm. İran’da yoğun baskılar altında yaşarken ben hep bu müziğe sığındım. Sanırım şimdi olduğum insanı ben bu müziğe borçluyum. Rock müzik bana nasıl kendim olacağımı, nasıl kendime inanacağımı, koruyucuya ihtiyaç duymadan nasıl kendi dilimi yaratacağımı öğretti. Hayata, çevremdeki olaylara her zaman eleştirel gözle bakmamı sağladı. Etrafımda pek çok gerginlik olurken bana bilinçli olmayı öğretti. Bir rock müzisyeni her zaman kendine meydan okur, her zaman daha iyi olmaya çalışır. Mesleğimde her zaman kendimi daha ileriye taşımamı da bu müziğin felsefesine borçluyum. İyi bir görüntü yönetmeni olmamı, hatta bugün burada bulunmamı bile rock müzik sağladı. TEDx ARUCAD için yaptığım konuşmada tam olarak bunu anlattım. İnsanlarla hayata dair sırlarınızı paylaşmak güzel bir duygu, genel olarak tüm TEDx konuşmacılarına baktığımda görüntü yönetmenliği ve müzik üzerine hiçbir konuşma yapılmadığını fark ettim. Bu açıdan da bu konuyu konuşmak isabetli oldu. ”