Al’ı gitti Mor’u kaldı: Kâmran Aziz

Eralp Adanır

Müzik tarihimizin en önemli ve mihenk taşlarından biri olan Kâmran Aziz hanımefendiyi, 7 Mart günü sonsuz ışıklara uğurladık. Kendisiyle gerek bir müzik adamı, gerekse televizyon programcısı olarak görüşme fırsatları yakalamış, program yapmıştım. En son ise TurkCell sponsorluğunda “Nesilden Nesile Kâmran Aziz” belgeselini gerçekleştirerek, arşivimize kendimce bir kaynak bırakabildiğime inanıyorum.

Kâmran hanımla aynı zamanda Hala’m Fatma Azgın’dan dolayı da bir yakın dostluğumuz vardı. Her karşılaştığımızda bana yaklaşımı, sohbetlerimiz, hatta onu zaman zaman gülümsettiğim anlardaki ince kahkahası hep kulaklarımda.

Onu rahmetle ve saygıyla anarken, geçmiş müzikal yaşamına kısa bir yolculuk yapalım istedim...

 

1944-45 yıllarında İngiliz askeri Radyosu’nun kurulmasıyla birlikte radyo’da Türklere ve Rumlara müzik programları yapma imkânı sağlanınca, Kâmran hanım, can dostu Jale Derviş’le birlikte yanlarına bazı arkadaşları da alarak “canlı” yayında ilk performanslarını sergiliyorlardı. Kısa süre sonra kurulan Kıbrıs Radyo Kooporasyonu’nda ise her hafta programlar yapmak için teklif alırlar. Arkadaşlarıyla gerçekleştirdikleri toplantıda radyo programlarına katılmaya karar verilir, isimleri ise, yine arkadaşlarının ısrarıyla KÂMRAN AZİZ ve ARKADAŞLARI olur. O günkü ekipte ise; Kâmran hanımla birlikte Jale Derviş hanımefendi, Zeki Taner, Fikret Özgün, Vecihi Turgay ve Ahmet Anlar gibi isimler yer almaktaydı.

Elbette zaman geçtikçe gruba dahil olanlar, ayrılanlar olmuştur. Ferahzat Gürsoy, Salih Biray, Erer Selçuk, Türker ve Salim Mirata, Rahmi Özsan, Ayer Kaşif, Faiz Raif, Sümer Sungurtekin, İlkay Adalı, Münür ve Yalkın Muhtaroğlu ve Osman Güvenir gibi isimleri sayabiliriz.

Kâmran hanımın, Kıbrıs Türk toplumundaki ilk Popüler Batı Müziği grubunu yaratan kişi olmasıyla birlikte, repertuarlarında ilk yıllarda birçok yabancı şarkılar da yer almaktaydı. Tangolar, Valsler; repertuarın bel kemiğini oluşturuyordu. Ama ondan da ötesi; Türkiye’de 1960’lı yıllarda Fecri Ebcioğlu tarafından başlatılan, yabancı şarkılara Türkçe söz yazmak ve adına “aranjman” denilen bu akımdan önce Kâmran Aziz hanımefendinin, 1940’lı yılların sonundan itibaren bu çalışma biçimini gerçekleştirdiğini görüyoruz. Örnek şarkılardan biri de “La Paloma” idi.

Kıbrıs Türk Folk Müziği’mizin de başlangıcı olarak anılmaktadır Kâmran hanım. Bu konuda folk müziğimize nice besteler kazandırmıştır. Bestelerinin birçoğu, aslında toplumsal tanıklık içermekteydi. ‘50’li yılların ortalarında başlayan ve iki toplumu en sonunda bölen çatışmalar, bir besteci olarak Kâmran hanımı da etkilemiş ve duygularından süzülen notalarla, müzikal arşivimize “Kıbrısım”, “Kıbrısım Sana Ne Oldu?” “Kıbrıs Zeybeği” adlı eserlerini katmıştır.

İlk kez Limasol’daki bir şölende icra edilen “Al Yemeni Mor Yemeni”, yine 1960’lı yıllarda Limasol’da ilk kez seslendirilen “Seni Orakta Gördüm” besteleri, bugüne kadar yarım

asırdan fazla Kıbrıslı Türkün dilinde, yüreğinde, kulağındadır. 

Besteciler dünya nezdinde birçok besteye imza atabilirler ama günün sonunda “kalıcı” olan bestesini zaman göstermekte.

Nice besteler üretmesine karşın kuşaktan kuşağa aktarılamayan bestelere sahip besteciler varolurken, Kâmran hanım gibi bestecilerin ürettikleri bazı eserler ise, kuşaktan kuşağa, değişik variasyonlarla, düzenlemelerle yaşam sürmeyi sürdürmektedir.

Nedenini elbette tartışabiliriz. Ama bunu genel olarak tanımlamak gerekirse; toplumun yüreğinde kalıcı olarak yer etmesi denilebilir. İster müziğinin, ister sözlerinin isterse her ikisinin birden var olan gücünün bir yansıması olarak sayabiliriz.

Kâmran hanım artık bedenen bu hayatta değil.

Ama O, ölümsüzlüğü yıllar önce böylesi besteleriyle perçinlemiş bir sanatçımız olduğundan, kalbimizde, kulağımızda ve sözlerimizde yaşamaya devam edecektir.