Evren İnançoğlu
evrenin55@hotmail.com
“Efendinin söyleminden yeni kurtulmuştum ki, kendimi üniversite söyleminin içinde buldum” dedi Alice. “Merak etme” dedi Cheshire Kedisi “Biz burada hepimiz histeriğiz”
Lacan’ın dört söylemine göre kapitalist modernleşme efendi söyleminden üniversite söylemine geçilmesi ile gerçekeşir: Feodal Egemenler kullarına dümdüz komut verirlerdi ama kapitalist egemenler öyle yapmadılar(Fidaner,2021). Kapitalist modernleşmede hegemonik olan üniversite söyleminde objektif bilgi belirleyicidir, oysa bu objektif bilginin üretilmesi de yayılması da özneden bağımsız gerçekleşmez. Üniversite söyleminde feodal egemenlerin aleni komutları yerine bilim adına konuşan egemenlerin komutları bilimsel bir gereklilik gibi sunulur. Lacan’ın histeri söylemi ise üniversitenin söylemine bir başkaldırıdır. Histerik özne kendi simgesel kimliğinden şüphe duyar ve şüphesini efendiye yansıtır. Histerik özne başkaldırısında başarısız olsa da efendinin yerini bir başka efendiye bırakmasına neden olabilir. Öznenin histerikleşmesi, ayrıca, analistin söylemine geçilebilmesi için gerekli bir aşamayı oluşturur. Bu nedenle analize giren analizanların ilk olarak histerikleştirilmesi gerekir.
Lewis Carrol, Alice Harikalar Diyarında’yı 1865 yılında yazdı. O yıllar, efendi söyleminden üniversite söylemine geçildiği ve kapitalizmin hegemonyasının evrenselleştiği yıllardır. Kapitalist modernizmin hegemonyası histerik bir başkaldırıyı da beraberinde getirir. Roman yazıldığında Freud daha çocuktur ve roman yazıldıktan kısa bir süre sonra dünyaya psikanalizi tanıtır. Romanın kahramanı Alice analize girmiş bir analizanın özelliklerini gösterir. Alice, tavşan çukuruna düştüğü andan itibaren adetta histerikleşir; sigmesel kimliğini sorgular ve kendine kim olduğunu söyleyecek bir efendi arar.
Analize girmiş birinin hem dilin Ötekinin dili hem de arzunun Ötekinin arzusu olduğuyla yüzleşmesi murat edilir. Analizin sonu bir bakıma yabancılaşmayla yüzleşme ve bunu özneleştirme anıdır. Psikanalitik bir lensle bakıldığında Lewis Carroll’un romanındaki Alice karakteri yabancılaşmayla yüzleşen bir analizandır. Alice, Harikalar Diyarı’na adım atmasıyla birlikte önce histerikleşir sonra sayısız öznel dönüşüm geçirir. Alice’inki , hem dilin hem de arzunun başkasının hükmünün sürdüğü bir yer olduğunu görüp, Freud’un ünlü “Wo Es war, soll Ich werden” şeklindeki ifadesindeki gibi , her şeye rağmen , o diyarda var olma girişimdir. Alice dildeki ve arzudaki ötekiliği özneleştirmeyi başardığı zaman Lacancı analizin amacına ulaşarak fantaziyi katetmiş olacaktır. Alice’in Harikalar Diyarı’nda histerikleşmesini daha iyi anlayabilmek için öncelikle Lacan’ın söylemler kuramına göz atmakta fayda var.
Histerik söylem, efendinin söylemi, üniversite söylemi, ve analistin söylemiyle birlikte Lacan’ın söylemler kuramını oluşturan dört söylemden biridir. Dört söylemin ortak özelliği özneler arası sosyal bağ kurmalarıdır. Topluluklar, söylemler üzerine inşa edilir. Söylem, konuşmayı, ve konuşmada kullanılan kelimeleri önceden belirler. Kapitalist söylem sosyal bağ kurmadığı için dört söylemden ayrı tutulur. Modern öncesinde egemen olan efendinin söylemi yerini günümüzde üniversite söylemine bıraktı. Üniversite söyleminde son referans noktası objektif bilgi ürettiği varsayılan bilimdir. Ancak, üniversite söyleminde bilginin objektif olmadığı, onun üretim sürecinde iktidar ilişkilerinin rol oynadığı gerçeği göz ardı edilir. Özne-Lacancı terminolojiyle söyleyecek olursak bölünmüş özne- kendine dayatılan simgesel kimlikten şüphe duymaya başladığı anda histerikleşir. Zizek’e(2020) göre histerik öznenin temel sorusu şudur: ” Ben neden senin bana olduğumu söylediğin şey olayım?”(Zizek,2020, s. 117) Histerik berdevam bir şekilde şikayet eder , şüphe duyar ve soru sorar. Bu da efendiyi bilgi üretmeye zorlar. Histerik özne verilen yanıtlardan tatmin olmaz ve sorularını sormaya devam eder. Burada sorunlu olan şey histerik öznenin her daim provoke edecek bir efendiye ihtiyaç duymasıdır. “Alice Harikalar Diyarında”da Alice tavşan çukuruna atladığı andan itibaren histerikleşir. Öznenin tökezlemesi çukurdan düşüşle temsil edilir. Alice, Harikalar Diyarı’na adım attığı andan itibaren simgesel kimliğinden şüphe duyar. Kendi kendine ve Harikalar Diyarı’nın sakinlerine kim olduğuna dair sorular sorar. Aldığı yanıtlardan asla tatmin olmaz:
”…Ama eğer ben aynı değilsem bir sonraki soru şu: acaba ben kimim? İşte asıl bilinmez bilmece de bu!” Ve hangisinin yerine geçtiğini anlamak için yaşıtı olan bütün çocukları gözünün önünden geçirmeye başladığı anda ben Ada değilim” dedi …”(Carroll, 2006,s.17)“….yalnızca onlara bakıp ” ilk önce Ben kimim onu söyleyin? derim, eğer o insan olmak hoşuma giderse yukarı gelirim, gitmezse başka bir insan oluncaya kadar burada aşağıda kalırım.” (Carrol,2006, s.18)“.. “Sen kimsin?” diye sordu Tırtıl. Sohbet başlatmak için cesaret verecek bir söz değildi bu. Alice oldukça çekinerek yanıtladı. “Vallahi efendim, ben de tam bilmiyorum. Bu sabah yataktan kalktığım zaman kim olduğumu biliyordum, ama o zamandan beri defalarca değiştim sanırım..”(Carroll,2006, s. 44)
Lacan’a göre “insanın arzu Ötekinin arzusudur” (Lacan ,2013, s.44). Hepimiz annemizin, babamızın, arkadaşlarımızın, toplumun arzularını kendi arzularımız olarak benimseriz. O nedenle de yabancılaşmanın nedeni sadece dil değil arzudur da. Romanda arzular Alice’e ya doğrudan konuşur ya da ötekinin davetiyle harekete geçer. Alice, “beni ye “yazan nota uyarak çörek yer, “beni iç” yazan nota uyarak şişeden bir şeyler içer. Kraliçe’nin davetiyle kriket oynar. Oysa Alice’den beklenen hem dilin hem de arzunun başkasına ait olduğuyla yüzleşip her şeye rağmen bu alanları özneleştirmesidir. Alice Harikalar Diyarı’nda geçirdiği zaman zarfında sayısız dönüşüme uğrar. Bazen büyür, bazen küçülür. Romanda bedensel ve nesnesel değişim olarak tasvir edilenler Alice’in kendi öznel dönüşümü olarak da değerlendirilebilir. Değişen Alice’in fiziksel yapısı değil kendini ve çevresini algılayış şeklidir. Alice, analizin başında histerikleşmiş sonrasındaysa öznel dönüşüm geçirmiştir. Analize girmiş bir analizandan bekleneceği gibi romandaki iç konuşmalarda ve diyaloglarda serbest çağrışım çok yaygındır. Hem Alice hem de diğer karakterler çoğu zaman bağlam dışına çıkarak akıllarına gelen her şeyi söylerler. Romanın sonunda Alice kardeşinin yanında uyandığı an analiz de sona erer. Analiz başarıyla mı sonuçlanmıştır yoksa yarım mı kalmıştır? Bunu asla bilemeyiz. Roman Alice’in fantaziyi katedip etmediğine dair bize bir ipucu vermez.
KAYNAKÇA
Carroll, L.(2006 )Alice’s Adventures in Wonder Land. London: Penguin
Fidaner,I.(2021) Rektör Ataması ve Lacan’da Dört Söylem. Kimera Yazıarılı. Erişim tarihi:07.05.2021 https://www.kimerayazilari.com/category/yazilar/isik-baris-fidaner/07.05.2021
Fink, B.(2020) Lacancı Özne. İstanbul: Encore
Lacan,J.(2013) Psikanalizin Dört Temel Kavramı.İstanbul: Metis
Santini,C.,D.(2020, Ekim,1). Lacan, Nous Et Le Reel -8- 10/02/2017.Youtube.https://www.youtube.com/watch?v=c3cAP5x9Gps
Zizek, S.(2020). Sex and the Failed Absolute. London: Blumsbury Academic