iktidardan icraat bekleyen kaldı mı?
UBP-DP hükümetinin, Kıbrıs Türk Halkını temsil ettiğini ileri sürebilecek herhangi bir Kıbrıslı Türk kaldı mı?
Ya da,
bu iktidar Halk iradesini temsil ediyor mu?
Halbuki, kamu kurumlarını,
"anayasal düzenleme" biçimleriyle, "halk sektörü" şeklinde tasarlamış olsaydık,
bugün halk kendine ait olanı kendi yönetirdi...
Olmadı, yap(a)madık..!
Bugün toplumsal varlık ve değerlerimiz,
paketlerdeki doktrin anlayışı ile,
bir bir elimizden alınıyor...
Tek yanlı bir biçimde...!
Vesayet belgesi gibi dayatılıyor!
Sanki,
"vücut ile bilinç" kavgaya tutuşturuldu!
Bu ikisi birbiriyle iki hasım oldu;
Sanki istekleri çelişkili,
Sanki ihtiyaçları uyuşmaz,
birine yarayan ötekine zararlı...
Koltuk kavgaları,
"Alıp dağıtma, satıp kurtulma" ...
SEN PİŞİR BEN YİYEYİM..!
Peki!
Kendimizi sorgulamadan,
Kendimizle yüzleşme nasıl olur?
Bir yandan ganimet düzeninin ortaya çıkardığı çalıntı/ganimet servetlerle "beslenirken",
diğer yandan da alıntı kavramlarla akıllarımızı desteklemeye devam ediyoruz...!
Neticede,
Neredeyse hiçbir sosyal olguda ittifaklar kuramıyoruz...
Çünkü herkes, tüm toplum, kendi aklından memnun ve konformist görünüyor...
Bize bir yargılama yetisi lâzım!
Adına "sağduyu" denen...
Ve en nihayet,
vesayet rejimi,
"Koordinasyon Merkezi" ile tamamen bir "kurtuluş reçetesi" yapıldı...
Nedir bu "kurtuluş reçetesi"?
"Sen pişir ben yiyeyim,
sana da bir kaşık vereyim " dir!
Kısacası,
her şeyi Türkiye'ye havale etmektir!
Minnet duymaktır,
"Türkiyesiz biz bir hiçiz" noktasına gelmektir!
Artık,
Kıbrıslı Türklerin uyum sağladığı şeyin,
"yozlaşmak" olduğunun,
kimse reddine gitmesin!