Lefkoşa Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Aliye Ummanel, bu görevine veda ettiğini duyurdu.
Ummanel, dört yıl önce devraldığı bu görevinde, Bandabuliya Sahnesi’nin da açılışında etkin rol oynamıştı.
Lefkoşa Belediye Tityatrosu, Aliye Ummanel’in döneminde de barış ve demokrasiden yana tavrını korudu, ayrıca yeni bir dönüşüm süreci de yaşadı.
Aliye Ummanel’in görevinden neden ayrıldığına yönelik bilgi verilmedi.
İşte Aliye Ummanel’in veda paylaşımı:
“Bundan dört yıl önce, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmenliği görevini devraldım.
Kıbrıs Türk Tiyatrosu’nun son kırk yılının belki de en önemli damarı olan bu kurumun sanat yönetimini ikişer yıllık iki dönem boyunca sürdürdüm.
Önümüzdeki günlerde tiyatromuzu yeni bir görev değişimi bekliyor, benden sonra görevi devralacak arkadaşıma şimdiden başarılar dilerim.
Artık toplumumuza ait olan bu kurumun 40 yıllık serüveninde dört yıl mütevazı bir zaman. Bu tiyatronun bundan sonraki uzun serüvenini düşünce de öyle. Ama yine de kendi dönemi içinde elini taşın altına koyana önemli bir sorumluluğu yükleyen bir zaman. Ben de görevimin sonuna gelirken, bu zamana ve toplumumuza sorumluluğum gereği, iki dönem boyunca nasıl bir sanat yönetimi düşüncesiyle hareket ettiğimi anlatmayı gerekli buluyorum.
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nda dramaturg olarak çalışmaya başladığım 2004 yılında, bu tiyatroyla neredeyse aynı yaştaydım. 20’li yaşlardan 40’lı yaşlara doğru gelişimini, kendi yolculuğumla beraber tiyatronun içindeyken yaşadım. Genel Sanat Yönetmeni olarak görevi devraldığım 2017 yılının haziran ayında LBT artık yaş ortalaması 40’ın üzerinde olan bir ekiple yol alıyordu.
Geçmişi, temelleri sağlam, toplumumuz ve adamız içindeki politik tavrı insandan, demokrasiden ve barıştan yana bir tiyatro. Onu geçmişten geleceğe taşıma göreviyse bizlerin omuzlarında.
Geçmişinin, köklerinin, düşünce temellerinin farkında olan, tüm bunları geleceğe de taşıyabilmek, gelecekte de var olabilmesi için çaba sarf etmek amacı güden bir yaklaşımla görevi devraldım.
Özetle söylemek gerekirse, tıpkı bir insan gibi, artık karakteri oturmuş, yaşı belli bir aşamaya gelmiş bir insan gibi düşündüm Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nu.
Yaşamın böyle bir aşamasında seçilecek iki yol vardır; ya statükoyu olduğu gibi korumak ya da gelişmeye devam etmek.
Bir sanat kurumu, ikinci yolu seçmelidir. İlki zaten gerilemeyi beraberinde getirir. Bu düşünceyle henüz başında bulunduğum dönemi bir “kabuk değiştirme” dönemi olarak niteledim. Köklerimize tutunarak, karakterimizi koruyarak, ancak hücrelerimizi yenileyerek, gençleşerek, tazelenerek daha uzun ve bir o kadar nitelikli yaşayabilmek için kabuk değiştirmek. Tıpkı bir insanın yaşamının bu aşamasında olması gerektiği gibi bu sanat kurumunun unsurlarının da yaşamın bu aşamasında konfor alanından çıkması, bazı riskleri alması, yeniye doğru daha cesur olması gerektiğine inandım.
Oyunculuk, tasarım, dramaturji, teknik alan, seyirci… Bütün unsurlarda bir tazelenmeye ihtiyaç duyduğumuzu düşündüm. Bu nedenle iki yıllık görev süremde yeni bir sahne olanağı yaratmak, henüz birlikte çalışılmamış bir konuk rejisörle çalışmak, yeni sanatsal bağlantılar kurarak yoldaşlarımızı çoğaltmak, sahnelenecek oyunlarda yeni metinler yaratmaya öncelik vermek, seyirci yelpazesini genişletmek ve genç seyirciye ulaşmak, gençler ve çocuklarla yaptığımız çalışmaları geliştirmek gibi hedefler belirledim.
Bu doğrultuda öncelikle Bandabuliya Sahnesi’ni Başkan Sayın Harmancı’nın da düşüncemizi desteğiyle hayata geçirdik. Hem şehre hem de tiyatromuza bir sahne daha sağlamış olduk. Bandabuliya Sahnesi bizlere sanatımız açısından neler kazandırdı diye bakacak olursak;
1. Bu sahnede oyuncu-seyirci ilişkisinin yeni bir biçim kazanmasıyla oyuncularımız konfor alanından çıkıyor ve bu ilişkide yeni olanı deneyimliyordu.
2. Bu sahneyle birlikte daha önce ulaşamadığımız seyirci kesimini de seyirci yelpazemize katabiliyorduk.
3. Temsil sayımızı önemli oranda artırabiliyorduk.
4. Bu sahnenin açılışında Karagöz gölge oyunumuza da sahip çıkıyor, bir geleneğin geleceğe aktarılmasında LBT olarak sorumluluk üstleniyorduk.
2017-2018 sezonunda, yani ilk yılda, Bandabuliya Sahnesi açılışında İzel Seylani tarafından yazılan ve oynatılan gölge oyunu “Karagöz Sihirli Sebzeler: Bir Bandabuliya Meselesi”ni repertuvarımıza kattık. Bunun yanında kendi salonumuzda Eugene Ionesco’nun yazdığı, Nehir Demirel’in yönettiği “İki Kişilik Hırgür” oyunumuzla seyircimizle buluştuk. Bu oyunla her zamanki gibi nitelikli olanın, zamanı düşünsel ve politik anlamda yakalayanın peşinde koştuk. Ardından konuk rejisör Yiğit Sertdemir’le çalıştık ve tüm ekibimizin yer aldığı “Hayalet Kumpanya” oyununda Anton Çehov’un klasik metinlerini yaratıcı bir yorumla bugüne taşıdık. Proje, ekip olarak her birimize kendi alanında farklı bir yaklaşımı deneyimleme olanağı verdi. Bu oyunla Bursa Nilüfer Belediyesi Tiyatro Festivali’ne katıldık ve hem festival seyircisinin beğenisi hem de saygın eleştirmenlerin övgü dolu yazılarıyla karşılandık. Bu sezonun sonunda, 1 Haziran Dünya Çocuk Günü’nde Deniz Çakır ustamızın yazıp yönettiği ve çocuk ekibimizle çalıştığı “Bir Orman Masalı” oyununu sahneledik.
2017-2018 sezonunda hayata geçirdiğimiz hedeflerle salon ve seyirci kapasitemizi artırmış ve bir düzen oturtmuş olduk.
Böylece 2018-2019 sezonunda iki salonda ve turnelerde toplam dört oyunla 200 günde 100 temsil gibi bir rakama ulaşabildik ve seyirci sayımızı büyük bir oranda artırabildik; 5000 seyirciye ulaştık. Bu sezonda aylık programlar yayınlamaya başladık ve onları Lefkoşa’da seyircimize ulaşabileceğimiz mekânlarda dağıttık; bu programlarla seyircimize aylık ortalama 18-20 (Nisan ayında 23) temsille ulaşabildik.
Bunların yanında, önemle belirtmek isterim ki, bu dönemde Kıbrıs Türk Tiyatrosu oyun dağarcığına yeni metinler kazandırdık; İzel Seylani tarafından yazılan ve yönetilen “Karagöz Sihirli Sebzeler: Bir Bandabuliya Meselesi”, Hatice Tezcan tarafından yazılan ve yönetilen çocuk oyunumuz “Tilki ile Kirpi” bu sezonun eserleriydi. Ayrıca şair Fikret Demirağ’ın şiirlerinden Yaşar Ersoy ustamız tarafından kurgulanan ve yönetilen “Hüzün Ana ve Çocukları” oyununu sahneledik ve edebiyatımızın bu kıymetli şiirleri de tiyatro dağarcığımıza katılarak seyircimize ulaştı.
Bu sezonla beraber çocuk ve gençlik tiyatrosu çalışmalarımız bu alanda donanımlı arkadaşlarımızın çalışmalarıyla geliştirildi ve çalışma grupları sayısı ikiden dörde çıkarıldı. Bu alanda yaptığımız değişiklikle hem çocuklar ve gençlerin gelişimine daha fazla katkıda bulunmak hem de onlarla bağlarımızı güçlendirmek amacını taşıdık. Bunun yanında, bu sezonda bir ilki gerçekleştirerek şubat ayını çocuklar ve gençlere ayırdık. Onlara yönelik bir program düzenledik ve iki sezon boyunca şubat ayında bu programı uyguladık. Sezonun sonundaysa yine 1 Haziran Dünya Çocuk Günü’nde Deniz Çakır ustamızın yazıp yönettiği bir oyunu, “Gerçeği Arayan Can-Dost” oyununu çocuk ekibimizle sahneledik.
Özetle, 2018-2019 sezonu sonunda iki yetişkin, iki çocuk oyunuyla yurt içi, yurt dışı turneler, çocuk tiyatrosu gençlik tiyatrosu çalışmaları, iki sahnede temsillerle bir ayda 23 temsil, bir sezonda 100 temsil gibi bir rakama ulaşarak seyirci sayımızı artırdık, nitelikli oyunlar ve eğitim çalışmalarıyla toplumun her yaştan kesimine ulaşmaya çalıştık.
2019-2020 sezonuna geldiğimizde, programımız, temsillerle, eğitim çalışmalarıyla artık oturmuş olan bir sistemde, yerleşmiş tempomuz ve yoğunluğumuzla devam etti. Bu sezonda Bandabuliya Sahnesi’nde sahnelediğimiz Dennis Kelly’nin yazdığı ve tarafımdan yönetilen “Öksüzler” oyunuyla dekor tasarımı, reji, oyunculuk, oyuncu-seyirci ilişkisi yönünden yine kendimizi sınadık. Şubat ayının özel programında İzel Seylani ve Nehir Demirel eğitmenliğinde gençlerle yapılan eğitim çalışmalarının eseri olan bir ortak yapımı, “Doğanın Çığlığı”nı sahneledik. Ardından Max Frisch’in Nehir Demirel tarafından yönetilen ve zamanın politik ruhuna uygunluk bakımından bizler için metin seçiminde önem arz eden “Biedermann ve Kundakçılar" oyunu prömiyerine hazırlanırken ne yazık ki pandemi kriziyle karşılaştık.
Bu zorlu dönem içerisinde, tüm dünyada ve ülkemizdeki sanatçılar gibi bizler de sesimizden, soluğumuzdan olduk. Var olabilmek, devam edebilmek, sanatımızı kendi kişiliğinde devam ettirebilmek için yollar aradık. Koşullar mümkün kıldığında provalarımıza yeniden başladık, bir araya gelememe gibi fiziki imkânsızlıklarla karşılaştığımızdaysa evlerimizden çalıştık. Bu arada dijital arşivimizi geliştirdik, seyircimize, toplumumuza ve kendimize moral amacıyla, bağımızı taze tutabilmek kaygısıyla oyunlarımızı yayınladık. Bu dönem içerisinde, tarafımdan pandemi koşullarında sanatımızı devam ettirebilme kaygısıyla yazılıp yönetilen ve yine yaşadığımız zamanın politik koşullarından hareketle hayat bulan “Kapalı” oyunu prömiyerini canlı yayınla salonumuzdan yayınladık. Bu vesileyle de bir ilki daha hayata geçirmiş olduk.
Dört yılın pandemi dönemi dışında kalan iki buçuk yıllık evresinde Antalya Şehir Tiyatrosu, Bursa Nilüfer Belediyesi Tiyatrosu, Ankara Devlet Tiyatroları Küçük Hanımlar Küçük Beyler Tiyatro Festivali, Theater28 3.Berlin Tiyatro Festivali’ne turneler gerçekleştirdik. Dört yılda şu oyunları sahneledik;
1. İki Kişilik Hırgür, yazan Eugene Ionesco, yöneten Nehir Demirel,
2. Karagöz Sihirli Sebzeler: Bir Banabuliya Meselesi, yazan ve yöneten İzel Seylani
3. Bir Orman Masalı, yazan ve yöneten Deniz Çakır
4. Hayalet Kumpanya, yazan Anton Çehov, kurgulayan ve yöneten Yiğit Sertdemir
5. Hüzün Ana ve Çocukları, yazan Fikret Demirağ, kurgulayan ve yöneten Yaşar Ersoy
6. Tilki ile Kirpi, yazan ve yöneten Hatice Tezcan
7. Gerçeği Arayan Can-Dost, yazan ve yöneten Deniz Çakır
8. Öksüzler, yazan Dennis Kelly, yöneten Aliye Ummanel
9. Doğanın Çığlığı, gençlik tiyatrosu ortak yapımı
10. Biedermann ile Kundakçılar, yazan Max Frisch yöneten Nehir Demirel (Pandemi nedeniyle prömiyeri gerçekleştirilemedi.)
11. Kapalı, yazan ve yöneten Aliye Ummanel
Şunu belirtmek isterim ki, sahnelenecek metin seçimlerinde LBT ve toplumuza karşı taşıdığım sorumlulukla, belli bir niteliğin arayışında oldum. Bu konuda dönemimde oluşturduğumuz repertuvar kurulundaki arkadaşlarıma da emek ve görüşlerinden dolayı teşekkür ederim.
Bununla beraber, dört sezonun sonuna geldiğimiz şu günlerde bu döneme dönüp baktığım zaman, artırdığımız sahne ve seyirci sayımızla beraber Kıbrıs Türk Tiyatrosu oyun dağarcığına kattığımız metinlerin (Karagöz Sihirli Sebzeler, Tilki ile Kirpi, Kapalı) özellikle önemine inandığımı belirtmek isterim.
Görevime başlarken ekip arkadaşlarımla paylaştığım düşüncelerin, bu doğrultuda dile getirdiğim hedeflerin hayata geçmiş olmasının huzurunu yaşıyorum. Bunların hayata geçmesinde görev alan, çalışan, katkıda bulunan ekip arkadaşlarıma, Kültür Sanat Şube Amiri Kıymet Karabiber’e, şehrimize yeni bir sahne kazandırmanın önemine, gereğine ilişkin inancımızı destekleyen Başkan Sayın Harmancı’ya teşekkür ederim. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nu kuran, toplumumuzla buluşturan ve bu kurumu toplumumuza ait kılan ustalarımıza, benden önce bu görevi sürdürmüş, benden sonra sürdürecek meslektaşlarıma teşekkür ederim. Bütün emeğimiz artık toplumumuza ait olan LBT’nun geleceğe hakkıyla taşınması yönündedir.
Kuşkusuz ki sanatsal anlamda yürüttüğümüz çalışmalar kadar idari kararlar da bu emeğin yerini bulması açısından son derece önemlidir. Bu nedenle sözlerime son vermeden önce bazı idari konulara değinme sorumluluğunu hissediyorum. Bunların başında, LBT kadrosuna genç oyuncuların ivedilikle kazandırılması gerekliliği gelmektedir. Lefkoşa Türk Belediyesi için son iki dönemde istihdam yapılmama duruşu tiyatromuzu olumsuz etkilemektedir. Kırk yaş ortalamasının üzerinde olan bu tiyatro acilen taze kana ihtiyaç duymaktadır. 20’li ve 30’lu yaşlarda oyuncuların, geleceklerini garanti altına alabilecekleri, güvencelerinin sağlandığı adil koşullarla kadromuza katılmaları tiyatromuzun geleceği açısından hayati önem taşımaktadır. Aksi halde, ne yazık ki, tiyatromuzun geleceği tehlikededir. Bununla beraber, bir diğer konu çalışanların adil ve huzurlu, saygıya dayalı bir çalışma ortamında çalışabilmelerdir. Geçtiğimiz birkaç ay içerisinde güney kesiminde, Thoc’ta bir yasal düzenleme hayata geçmiştir. Bu düzenleme tiyatronun çalışma ortamında ‘mobbing’in önüne geçmek üzere yapılmıştır. Belediye yasasıyla yönetilen tiyatromuz için bu açıdan son yıllarda özellikle gerekli olduğu görülen bu konuda idari adımların atılması ve adil, saygıya dayalı, huzurlu, bir çalışma ortamının yaratılmasına ihtiyaç duyulmaktadır; bunların hayata geçmesi tiyatromuzun geleceği açısından dileğimdir. Bir diğer idari çözüm bekleyen meselemiz de Lefkoşa Belediye Tiyatrosu binasının tadilat ihtiyaçlarının karşılanmasıdır; içinde bulunduğumuz pandemi döneminde uygun koşulların bulunmayışı ne yazık ki faaliyetlerimize yansımıştır.
Kırk yıllık geçmişi ve yürekten diliyorum ki çok daha uzun bir geleceği olan bu tiyatronun serüveninde dört yıl kadar mütevazı bir zamanda Genel Sanat Yönetmeni olarak emek verdim, tüm dileğim bu emeğin Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun geleceğine katkıda bulunabilmesi yönündedir.