Alkış Tehlikelidir!

Alkış Tehlikelidir!

 


Tufan Erhürman

İnsanın sosyal bir hayvan olmasının sonuçlarından biri de, takdir edilme, alkışlanma ihtiyacı olsa gerek. Başka birçok ihtiyaç gibi bu da insanın başına bela olabilecek cinsten. Bireyin özerkliğini dumura uğratması, özgürce karar verme ve yapıp etme olanağını ortadan kaldırması kuvvetle muhtemel. Hatta çoğu zaman doğrudan sansürden bile daha tehlikeli olabilecek dolaylı sansürün ya da oto sansürün temel kaynağı.
Bir kez ne söyleyeceğine, ne yazacağına, ne yapacağına, alkışlanıp alkışlanmayacağını düşünerek karar vermeye başladı mı insan, dolaylı sansürün esiri oluyor kaçınılmaz olarak.
Dolaylı sansürün membaı vasat düşüncedir. Çünkü alkış almak önemliyse sizin için, çoğunluk tarafından alkışlanmak da doğal olarak önemlidir. Çoğunluk ise her zaman vasatta buluşur. Bu durumda aldığınız alkış ne kadar artarsa, vasata o kadar yaklaştınız demektir. O nedenledir ki ne kadar çok alkış alırsanız, yaratıcılıktan, deneysellikten, “yeni”den, “değişim”den o kadar uzaklaştığınızı fark etmek gerekir.

ÇOĞUNLUĞUN ALKIŞI

İçinde yaşadığınız düzen ve toplum sizin için tam da olması gerektiği gibiyse, aslında burada ciddi bir sorun yoktur. Çoğunluğun sizi alkışlaması, kimseyi rahatsız etmeyecek ürünler verdiğiniz anlamına gelir ki bir şeyleri değiştirmek gibi bir hedefiniz yoksa, bu sizin için hiç de gocunulacak bir durum değildir. Ama içinde yaşadığınız düzenden ve toplumdan memnun değilseniz, bir şeylerin değişmesi gerektiği kanaatini taşıyorsanız, alkıştan sakınmak, hatta rahatsız olmak gerekir. Böyle durumlarda alkışlanmak sizin için olumsuz bir gösterge olmalıdır. Galeano, bizi tam da bu noktada uyarır: “Alkışlara güvenmeyelim. Bizi kutlayanlar bazen bizi zararsız bulanlardır” (Eduardo Galeano, Biz Hayır Diyoruz, Hazırlayan ve çeviren Bülent Kale, İstanbul, Metis Yayınları, 2006, s. 19).
“Bazen” sözcüğüyle durumu biraz yumuşatmış olabilir yazar. Belki de her zaman böyledir bu. “Tam da benim düşündüklerimi söyledin, yazdın” diyerek sizi ne kadar takdir ettiklerini anlatmaya çalışanlar Galeano’nun uyarısını hatırlatmalıdır bizlere. “Evet seni alkışladım çünkü sen de aynen benim gibisin. Beni sorgulamıyor, eleştirmiyor, rahatsız etmiyorsun. Tam tersine çoğaltıyorsun”dur bunun tercümesi.
Ama elbette bu noktada bunları söyleyenin kim olduğu da önemlidir. Tam da bu nedenle herkesin kendisine “vicdan”ı, “ahlak”ı, “doğru”yu, “güzel”i temsil eden birilerini seçmesinde yarar vardır. Böyle biri/leri varsa hayatınızda, önemli olan çoğunluğun değil, onun/onların alkışlamasıdır. O/nlar alkışlamazken çoğunluk alkışlıyorsa sizi, “acaba nerede yanlış yaptım” diye durup düşünmek gerekir.

AKLIN VE VİCDANIN ALKIŞI

Gelin görün ki bu yöntem de sorunları tamamen ortadan kaldırmayabilir. Çünkü bu durumda da seçtiğiniz kişi/kişiler farkında olmasalar da sizi vesayet altına alabilir. Çoğunluğun alkışları kadar seçilen kişi ya da kişilerin alkışları da, özerkliği, özgür iradeyle söyleme, yazma, yapma olanağını ortadan kaldırabilir.
Velhasıl alkış her duyduğunuzda sevineceğiniz bir şey değildir. Tam tersine tehlikelidir ve ona karşı her daim teyakkuzda olmak gerekir. İlla ki bir yerlerden gelecek alkışla ilgilenecek ve yapıp ettiklerini onun üzerinden değerlendirecekse kişi, aklının ve vicdanının alkışına kulak vermeye çalışmalıdır. Oradan gelecek ses, çoğunluğun ya da seçilmiş kişi veya kişilerin beğenilerinin içselleştirilmesi suretiyle çarpıtılmamışsa, saftır, temizdir, insanın kendisini gerçekleştirmesinin en temel aracıdır.
Ama sosyal bir hayvan ya şu insan dediğimiz yaratık, ne kadar kulak kabartsa da, sözünü ettiğimiz o sesi duyabilmesi çoğu zaman imkânsızdır.
O vakit tekrara düşmek pahasına bir kez daha altını çizmek gerekir: Alkış her daim tehlikelidir!
          
 

Dergiler Haberleri