Allah belamızı verdi ve kurtarıcımız korkumuz oldu!

Serhat İncirli

Yenidüzen, “tepeden tırnağa ihmal” demişti Çarşamba günkü manşetinde…
“Baştan aşağıya çöküntü” de diyebiliriz…

-*-*-

Sadece bebeğin ölümü ve altı bebeğin sağlığıyla ilgili gelecek endişesi mi sorunumuz?
Değil!

-*-*-

Elbette bir bebek öldü ve “ihmal” hatta “daha ötesi” söz konusu ve kesinlikle birilerinin sorumluluk alıp istifa etmesi gerekirdi falan…

-*-*-

Geçiniz!
Kimse istifa etmeyecek!
Kimse de görevden alınmayacak!

-*-*-

Hakan Dinçyürek mi görevden alınacak?
Küser!
Meclis’te nisabı tehdit eder!
Ötekiler gibi!

-*-*-

Ünal Üstel’in eli de kolu da bağlı!
Haaa kendisi de istifa etmeli!
Etmez!
Etmeyecek!
Çünkü O’nunla da, ortaklarıyla da, TC’deki bazı ağaların “çıkar” ilişkileri söz konusu!

-*-*-

Kıç içi kadar bir ülke; hiçbir şey gizli kalmaz!
Ancak ne acıdır her türlü “yanlış”, ya unutulur ya da kapatılır!
Kimse de hesap sormaz!

-*-*-

Memlekette Kıbrıslı Türk kalmadı!
Efendim ırkçılık ve ayrımcılık mı yapıyorum?
Hadi oradan!
“KKTC nüfusu” dediğimiz, Kuzey coğrafyada yaşam süren bir milyon civarında insanın sadece 85 bini Kıbrıslı Türk!
Kaybettik!

-*-*-

Haaa yıllarca bizi yok etmek için uğraşan Rum – Yunan faşizmi hedefine ulaşamadı ama sözde onlara karşı Kıbrıslı Türkleri koruyanlar, yok oluşu gerçekleştirdi!

-*-*-

Ağırınıza gitmesin hemen!
Rakamlar ortada, gerçekler önünüzde!

-*-*-

Kıbrıslı Rumlar mı?
Onlar da Ada’nın en azından yüzde 36’lık Kuzey kısmını kaybetti!
EOKA B Darbesi hataydı; Annan Planı’na “hayır” demek daha büyük hataydı ve şu anda her iki toplum, belki de bir birilerine karşı işledikleri saçma suçların cezasını ödüyor!

-*-*-

Bir toplum yok olmakla yüz yüze!
Ne kültürü kaldı, ne geleneği, ne çorabı, ne de donu!
Öteki toplum, topraklarını unutsun, Türkiye de komşusu oldu, hayırlısı olsun!
Kına yaksın iki toplumun faşistleri!

-*-*-

Haydi, hayatta kalan TMT’ciler ve EOKA B’ciler, buyurun kıçınıza veya başka bir yerinize kına yakın!
Bir şekilde başardınız!
Enosis de Taksim de gerçekleşmiş durumdadır!
Ama dediğim gibi Taksim’ciler, “kendi kendilerinin tükenişinin de ne acıdır satılmış şakşakçıları” olmuşlardır; Enosis’çiler ise hayallerinin ancak yüzde 64’ü ile mastürbasyon yapabilme durumundadır!

-*-*-

Türkiye artık Kuzey coğrafyanın tek ve mutlak hakimidir!
Amerika’ydı, AB’ydi, BM’ydi, oydu, buydu bir şeyler yapacak da Kıbrıs’ta çözüm olacak da…
Ömrümüzü tükettik; bizden önce nice ömürler tükendi; daha ne ömürler tükenecek ve biz o “çözüm” denen günü hala görüp göremeyeceğimizi “mucizeye” terk etmiş durumdayız!

-*-*-

KKTC’ye geri dönelim…
Egemen ve de eşit!
Baştan aşağıya kokuş!
Kokmuş!
Rezalet!

-*-*-

Karanlık ilişkilerle yoğrulmuş…
Düşünün ki, “şak” diye komutanı görevden alıyor Türkiye!
Kimseye en küçük bir açıklama yapmadan Büyükelçi geri çağrılıyor!

-*-*-

O da nesi?
Son dönemlerin siyasi tablosuna şekil veren Ada’daki en önemli TC’li memur, “kelepçelenip” geri götürülüyor!
Neden?
Resmi hiçbir açıklama yok!
Sadece iğrenç kokular var ortalıkta!
Hem de ne iğrenç!

-*-*-

Geçersiz oy pusulası ile kendi kendilerine Meclis Başkanı seçiyorlar!
Sıkıntı yok!
Şimdi Meclis Başkan Yardımcısı falan da seçecekler!
“Sallamayın kimseyi, CTP de geçmişte yaptı” falan diyorlar!

-*-*-

20 günlük bebek ölüyor; işin ucu taaaa ilaç ihalesine, alkol ihalesine falan uzanıyor…
Ve leş gibi kokuyor!
Alkolün ağır ve de keskin kokusu bile, iğrenç kokuşmuşluğun pis kokusunu bastıramıyor!

-*-*-

Herkes her şeyi biliyor!
Kimse konuşmuyor!
Kimse sorumluluk almıyor!
Bebek ölüyor!
Unutulması bekleniyor ki bu da doğru ve bir klasik Kıbrıs gerçeği; unutulacak!

-*-*-

10 ayda 7 işçi, iş kazasında ölüyor!
Kimsenin zerre kadar umurunda değil!
Dediğim gibi, TC’nin buradaki en üst düzey isimlerinden biri, iddialara doğruysa, inanılmaz pis işlere karıştığı için geri alınmış!

-*-*-

Biliyor musunuz; Sağlık Bakanlığı, KKTC’de restoranları, cafeleri, barları denetliyor…
Ve eğer orijinal şişesinde ya da olması gerektiği gibi muhafaza edilmeyen kimyasal falan bulursa, o iş yerine ceza kesiliyor!
Ama aynı bakanlık, kendi hastanesinde ve gözünün içinde, su şişesinde alkol tutuyor!
O alkol kaynatılıyor ve bebeklerin mamasına karıştırılıyor!

-*-*-

Efendim, Amerikan Başkanı Joe Biden, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ve geniş heyetini kabul etmiş!
Çok önemliymiş bu kabul!
Federal çözümden bahsetmiş Biden!
1974’ten de “üzücü gün” diye söz etmiş!

-*-*-

Kimin umurunda?
Pet su şişesinde devlete alkol satanların mı; ülkenin en önemli sektörleri olan kumarhane, kerhane patronlarının mı?
Yoksa külliye inşaatını yapanların mı?

-*-*-

Efendim, Amerikan – Kıbrıslı Rum ilişkileri çok iyi seviyedeymiş de…
Gerçekten kimsenin umurunda değil!

-*-*-

Çarşamba akşamı hiç uyuyamadım…
Çocukluğum geldi aklıma… 
Düşündüm, yatakta döndüm…
Bir ara geçmiş gözümün önünden geçerken, yemin ederim ağladığımı hissettim…

-*-*-

Yedi yaşındayken savaş gördüm ben…
Çocuk halimde 3 günü kapalı bir odada, toplamda 25 gün esir tutuldum…
O kapalı okul odasında, etrafımdaki 14 kişi öldü…
Belki de, o korku dolu katliamda yaralanıp üzerimize düşen Eşref teyzemiz olmasaydı, bugün hayatta da olamayabilirdik!
“Rum bizi kesecek” korkusu evet vardı ve çok korkuyordum!

-*-*-

Ama bir gün gelecek ve “kurtarıcımın korkum olacağını” hiç akıl edememiştim!

-*-*-

Buna ağladım!

-*-*-

Çocuklarımın binlerce kilometre uzakta kendilerine yeni bir yaşam kurmuş olmasına ve bu ülkeye, “baba, sırf seni ve annemizi, hala hayatta olan nenelerimizi ve dedemizi görmek için geliyoruz; yoksa Kuzey Kıbrıs çok pahalı, daha güzel yerlere tatil gidebilirdik” demelerine, “sakın gelmeyin babam” deyişime değildi ağlayışım!

-*-*-

“Allah belanızı versin” demiyorum!
Çünkü, nedendir bilmem – nasıl bir günah işledik çözemiyorum, uykumun kaçış sebeplerinden biri de bu ama “Allah belamızı verdi!”.