Bir ülkenin spor faliyetleri alt yapılarla başlar. Alt yapısı güçlü ülkeler başarılı, güçsüzler uzun vadede başarısız olur. Alt yapı deninince akla doğru planlama ile doğru kişilerin kısa-orta ve uzun soluklu programları gelir. Yaşanan süreç titizlikle denetlenip, uygulama takip edilir.
Özverili eğitmenler sayesinde salonlar ayakta
Ülkemiz tüm dinamikleri ile altyapıya elverişli konumdadır. Yeter ki önemsenip, katkı verilerek denetlensin. Salon sporları katkı ve denetimden uzak olmasına rağmen özverili eğitmenler sayesinde istikrar abidesidir. Voleybol ve basketbolda okul öncesi ve ilk okullarda başarılı olan bölgeler, genelde üst yapılarda yani orta, lise ve kulüp takımlarında da başarılı olmaktadırlar. Yıllardır voleybolda Mağusa, Karpaz ve Esentepe , basketbolda ise Lefkoşa kısmen Mağusa ve Güzelyurt bölgelerinin başarılı olmasının temelinde altyapılar yatmaktdadır.
Atletizm bitirilmiş
Ne üzücüdür ki, özellikle orta okul ve liselerde devlet denetimsizliğinden, salon sporları ve sporun anası diye bilinen Atletizm batırılma noktasına gelmiştir. Üç beş okulla yapılan sportif faliyetler komik derecede. Spor faliyetlerine katılmayan okullar mevcut. Kimsenin umurunda olmadığı gibi, denetleyen asla olmuyor. İsteyen okul spor faliyetlerine katılabiliyor, istemeyenler yan gelip yatabiliyor. Sporu batırmak için kurulan bu sistemde okul sporlarının ve Spor Bakanlığı’nın ne işe yaradığını anlamak mümkün değil.
Futbol altyapıları bilinmiyor
Futbol alt yapıları bir başka komedi. Kulüp yöneticilerinin geneli altyapılardan habersiz. Onlar için önemli olan şampiyonluk , reklam ve siyasete geçiştir. Siyasetin en tepesinden en aşağıya kadar ya kulüp başkanı, ya yönetici, ya futbolcu, ya teknik adam görebilirsiniz. Hal böyle olunca memleketin hali de ortaya çıkar. Ya belediyeyi batırırlar ya devleti ya da aylar boyunca kurultay kavgası yapıp hangisinin daha çok Türkiye’ci olduğu tartışılır.
Hiç bir kulübün uzun vadeli alt yapı programı yoktur. Alt yapıya akıtılması gereken paralar, yıl içerisinde bir kaç oyuncuya verilip kısa vadeli başarı beklenirken , kulübler bazı başkanlar tarafından “hayat kadınları” gibi kullanılıp bir çırpıda kendi çöplüğünde mahkum edilebiliyor.
Program yok. İsimsiz kahramanlar uğraş verir, diğerleri çıkar peşinde
İsimsiz kahraman diye atlandırdığım futbol alt yapı antrenörleri tüm bu olumsuzluklara aldırış etmeden harıl harıl çalışan kişilerdir. Aldıkları ücretler komiktir. Hatta ceplerinden para bile çıkar. Özverili çalışmaları az sayıda insan tarafından takdir görür. Reklam yapmayı bilmedikleri için spor basını ile tanışıklıkları yoktur. Böylelikle ezilmeye mahkum olurlar. Reklam yapanlar ise daldan dala konup radio ve tv programına çıkarak, çıkar uğruna Göktaş’ın antrenörler derneği başkanlığını savunup, pastadan en büyük payı alanlardır.
Ah o okullar ve yetenekler
Geçmişte kulüblerin alt yapıları okullar olmuştu. Ve bu sistem bizlere ismini ülke sporuna ve özellikle futboluna altın harflerle yazdıran bir çok değerli ve saygın kişileri tanıttı. Çok tecrübeli öğretmen katrolarına rağmen okullar malesef kulüblere futbolcu gönderemiyor . Bırakın göndermeyi futbol karşılsaşmalarına bile katılmıyor. Ortada ne plan ne program ne de denetim var. Ama istemediğiniz kadar mazaret ve şikayaet duyabilirsiniz.” Zirzirolar” gibi bağırmak kanımıza işlemiş. Herkes kendi penceresinden haklı.
Peki haksız olan kim?
Vallahi bilen yok....