Sabahın erken saatinde son hazırlıklar yapıldı.
Mavi bir önlük giydim, sonra sedyeye aldılar.
Kontrollü giriş çıkışın yapıldığı bir otomatik kapıdan içeriye aldılar, orada beklemeye başladım.
Göğsüne kadar beyaz çarşafla örtülmüş, mavi önlüklü başkaları da vardı sedyeler üzerinde bekleyen.
Görevliler gelip tek tek ilgileniyor, isim kontrolü yapıyorlardı. Damarı açtılar, kanül taktılar.
Sonra "Hade gidiyoruz" dediler.
İçeride yüksek watt'lı çok sayıda özel ampulün aydınlattığı bir noktaya getirip bıraktılar.
En son hatırladığım şu: Vücudumun bir yerinde kaşınma ihtiyacı hasıl oldu. Elimi götürüp kaşınayım dedim. Ama olmadı. Elimi kıpırdatamadım: Meğer bağlıymışım!
Zaten sonrası yok...
Ne kaşınma hissi kaldı, ne de "Ellerimi kim ve neden bağladı" diye itiraz edecek bir durum...
Bayılmışım...
***
İlk ayıldığımda neler olduğunu da hatırlayamıyorum.
Mesela eşim facetime vasıtasıyla evde beni merak eden kızımla görüştürmüş, konuşmuşum ama hiçbir şekilde hafızamda yok.
Sonra odama almışlar.
Zaten ilk hatırladıklarım da bu odadakiler...
Belki bir, belki birkaç saat yarı uyur-yarı uyanık halde, ziyarete gelenleri görüyor, onlarla konuşuyordum ama gerek konuşma şeklim, gerekse hareketler çok da 'mamur' vaziyette olmadığımı gösteriyordu.
Bunu da gelip gidenlerin gülmesinden anlıyordum zaten...
Ameliyat olup bitmiş, aynı günün öğle saatlerinde artık büyük oranda kendime gelmiştim.
Sonuçta laparaskopi (küçük delikler kesip mikro kamera eşliğinde yapılan ameliyat) olsa da narkoz bir riskti ve zaten ameliyata girerken imzaladığınız belgede bu riski ve diğer tıbbın kabul ettiği komplikasyonları göze aldığınızı kabul ediyordunuz.
Dolayısıyla ameliyat sonrası ayılmak işin en kritik yanlarından biriydi ve evet, artık ayılmıştım.
***
2 Mayıs sabahı girdiğim ameliyat ilk operasyonum değildi. Ama aradan çok uzun bir zaman geçmişti son geçirdiğim ameliyatın üzerinden...
İlk gençlik yıllarımızda, Çatalköy denizinde sığ sulara dalarak keyif yapardık. Bir gün yeğenim Erkan'la birlikte amcamın bahçe sulama işlerine yardım ettikten sonra şimdiki Shayna'nın olduğu yerde serinlemeye gitmiş, sığ suya dalış yaptığım sırada kolumu denizin zeminine çakmış, sağ kolumun bilekle dirsek arasında bir yerinden kırmıştım.
İşte bundan önceki ameliyatım bu kırık yüzündendi. Girne Akçiçek Hastanesi'nin eskiden kullandığı (şimdi atıl duruyor) binada, yine bol ışıklı bir odaya almışlardı beni ve solunum yoluyla verdikleri narkoz sonrası odadaki doktor ve hemşirelerin giderek uzadığını, inceldiğini görmüş, sonra bayılmıştım. Ameliyatı rahmetli Dr. Halim Hocaoğlu yapmış, kolumun iki tarafında toplam 20'ye yakın dikişle ve dirsekten takılan platinle çıkmıştım.
Ameliyat sonrası uzun süre bir şey yiyememiş, içememiş, koku duyar duymaz kusmuştum.
33 yıl sonra Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi'nde damardan aldığım narkoz uyutma dışında hiçbir etki yapmadı. Ne mide bulantısı, ne kusma..
Zaten aynı günün öğleden sonrası hafiften beslenmeye başladım. Kolumdaki serum bitince yenileme gereği olmadı.
(SÜRECEK)