Geçitköy Barajına Anamur’dan su akıtılmıştı. Türkiye’nin düzenlediği ve bizim yetkililerimizin de konuk olarak! katıldığı açılış töreninde basılmaya başlanan ve Geçitköy Barajı’na bir süre gürül gürül akan su bir müddet önce kesilmişti.
Bugünlerde yine verilmeye başlanmış ancak şunu hemen belirteyim; Şu ana kadar evimizin, işyerimizin depolarına bir damla Anamur suyu düşmüş değil.
DSİ KKKTC Proje Müdürü Birol Çınar bugünlerde tekrar baraja gün aşırı su verilmeye başlandığını belirtirken şu ana kadar borulara barajdan su verilmediğini söyledi.
Oysa ki bir ara Lefkoşa’da bollaştı gibi görünen suyun Anamur suyu olduğunu sanmıştık. Hatta yetkililere de sormuş, onlar da ‘deneme’ olsun diye Anamur suyunun verildiğini söylemişlerdi ama öyle değilmiş.
Neymiş peki?
Borularda kalan bizim fakir suyumuz.
Baraja su bırakıldıktan bir süre sonra suyun akıtılması kesilmiş ve kafalarda soru işaretleri oluşmuştu. Acaba teknik bir sorun mu var yoksa suyun yönetimi ve dağıtımı konusunda Kıbrıs ve Türkiye’de varolan farklı düşünceler nedeniyle Türkiye tarafından suyun kesilmesi mi gündeme gelmişti! Tabii ki bu düşünceler hâlâ devam ediyor. Bu düşünceler sürerken Anamur’dan gelen suyun Geçitköy Barajı’na verilmesinin kesilmesinden önce Lefkoşa’ya yoğun olarak gelen ve bir süreliğine Lefkoşa’nın kısmen rahatlamasına neden olan suyun borular içinde kalan suyun temizlenmesi için pompalanmasıymış.
DSİ KKTC Proje Müdürü Birol Çınar’dan aldığım bilgiye göre, şu ana kadar Anamur suyu kullanılmış değil. Şu an baraja bir gün su veriliyor, bir gün verilmiyor. Yani yukarıda belirttiğim gibi bir süre önce borular içindeki suyu tüketti Lefkoşa…
Peki Anamur’dan gelen su ne zaman borulara basılacak? En azından Lefkoşa yönüne… Belli değil ancak Çınar, bunun 9-10 gün içinde olabileceğini söylüyor.
----------------------------------------------
Artık ciddiyet istiyoruz…
Her zaman yazdığımız ve anlam veremediğimiz veya anlam vermek istemediğimiz bir konudur devlete karşı çevrecilik yapmak…
Yani ülkemizin kaynaklarının, doğal varlığının devleti yönetenlere karşı korunmaya çalışılması traji-komik bir durum oluşturur bana ve birçok kimseye göre…
Son olarak da bu traji-komik durumu yine Karpaz’da yaşıyoruz. Karpaz Özel Çevre Koruma Bölgesi’ndeki kaçak yapılar konusunun Mahkemede olmasına karşın KIB-TEK, yıkılması beklenen bu kaçak yapılara elektrik bağlamaya kalktı. Kuzey Kıbrıs Çevre Paltformu’nu oluşturan örgütler bu duruma karşı çıktılar ve tepkilerini bir basın toplantısı düzenleyerek duyurdular.
Örgütler, “Kaçak yapıların Çevre yasası, Eski eserler yasası ve Karpaz emirnamesine göre kaldırılması için açılan davların sonuçlanması ve henüz dava edilmeyen kaçak yapıların da Mahkeme süreci beklenmeden mevcut yasalar çerçevesinde İskele Kaymakamlığı tarafından mühürlenmesi ve kapatılması beklenirken, geçtiğimiz hafta sonu (yani 2 gün önce) Karpaz Özel Çevre Koruma Bölgesi içerisindeki kaçak yapılara ‘KIB-TEK’ tarafından elektrik bağlanmaya çalışılması ‘Devlet Eliyle’ Yasaların delinmeye çalışıldığının açık bir kanıtıdır.” dediler.
Platformun açıkladığı gibi bu durum kabul edilmezdir. Koruma alanında, üstelik mahkemelik olan bir konuda Elektrik Dairesi’nin “müracaat ettiler, biz de görevimizi yapıyoruz” tarzındaki yaklaşımı, kabul edilebilecek, ciddiye alınabilecek bir savunma biçimi değildir.
Bu devleti (eğer varsa) yönetmekle görevlendirilen kişilerin, en yukarıdan en aşağıya bu işte sorumlulukları vardır. Eğer “devleti yöneteceğim” iddiasında iseler bu iş ciddiyet ister. Yönetmek, yok etmek değil, korumak ve ileriye taşımakla ilişkilendirilir.