Çatışmalı taraflar arasındaki sorunları çözmek ve aralarında sürdürülebilir barışı kurgulamak için izlenen diplomasi süreci sırasında, tarafların birbirine güvenini yaratmak ve yakınlaşmasını sağlamak için birlikte çalıştıkları bazı projeler uygulamaya konur. Adına Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) denen bu uygulama tarafların ortak mutabakatı ile başlatılır, birlikte kabul ettikleri ilkeler üzerinden üretilmiş projeleri birlikte uygularlar.
Kıbrıs’ta onlarca yıl önce böylesine birçok çalışmalar başlatılmış, tarafların mutabık kaldıkları ilkeler üzerinden birlikte uyguladıkları birçok proje olmuştur; tarihi ve kültürel mirasın korunması için yapılan çalışmalar halen devam etmektedir. Görüşme sürecinin donuğa girdiği günümüzde BM Genel Sekreteri Güvenlik Konseyi’ne sunduğu Kıbrıs raporunda GYÖ projelerinin uygulanmasının süreci ısıtmaya katkısı olacağını vurgulamış ve tarafları bu konuda çalışmaya davet etmiştir. Görüşme sürecinin donuğa girmesinin esas sorumlusu olan ve bu sürede üçüncü taraflarla özellikle hidrokarbonlar konusunda Türkiye’yi dışlayacak ittifaklar kuran Anastasiadis, istediği sonuçları elde edemeyince, BM Genel Sekreterinin tavsiye ettiği GYÖ konusuna yoğunlaştı. Türk tarafının son dönemlerde başlattığı Maraş açılımı projesini ve bu bağlamda alınmış BM kararlarını kullanan Anastasiadis, Kıbrıs Rum tarafınca çok yıllar önce defalarca gündeme getirilmiş ve her defasında da Kıbrıs Türk tarafınca reddedilmiş Maraş’ın BM yönetimi altında eski sahiplerine açılması ve karşılığında da KKTC limanlarının BM yönetiminde uluslararası trafiğe açılması önerisini yeni bir GYÖ olarak uluslararası topluma ve siyasete yeniden sundu. Bu konuda da son günlerde üçüncü taraflara yönelik olarak yoğun lobi çalışmaları yapmaktalar…
Bu önerinin bir GYÖ niteliğine sahip olabilmesi için tarafların öncesinden üzerinde birlikte çalıştığı, uygulama sistematiğinde mutabık kaldığı ve uygulama ekiplerini de oluşturduğu bir süreç izlenmesi gerekirdi. Dolayısıyla, Anastasiadis’in bu önerisi GYÖ niteliği taşımamakta, Kıbrıs Rum tarafının kendince ürettiği bir öneri olarak kalmaktadır. Ama, gene de bunun üzerinden uluslararasında siyaset yapıyorlar, lobi faaliyetinde bulunuyorlar. Bu çabanın iki muhatabı var. Birincisi, Anastasiadis’in Crans-Montana Konferansını çökertmesi nedeniyle ona güvenini kaybeden ve yeni bir süreci başlatmaya da gönülsüz olan BM Genel Sekreteri… Bunun böyle olduğunu Anastasiadis’in baş görüşmecisi Mavroyannis de söylemişti… Ama gene de Anastasiadis eski aşı ısıtıp yeni GYÖ diye servis ederek BM’nin sempatisini kazanmaya çalışmakta, lobi faaliyetleri ile de BM Genel Sekreterini ablukaya alıp görüşme sürecini başlatması için özel temsilcisini de hemen atamasını temin etmeye çalışmaktadır. Gayretlerinin ikinci muhatabı da yaklaşan seçimler nedeniyle Maraş kökenli Kıbrıslı Rumlardır; onların oyunu desteklediği adaya almak istiyor.
BM’nin GYÖ tavsiyesine karşın Kıbrıs Türk tarafı da benzer nitelikte projeler üretip uluslararası siyasete sunmalıdır. Örneğin, 2011 ve 2012 yıllarında Eroğlu’nun, 2019 yılında da Akıncı’nın BM’ye sunduğu ve üzerinde çalışılması ve uygulanması talebini yaptığı Kıbrıs adasının hidrokarbon kaynaklarını Kıbrıs’ın iki halkının birlikte yönetmesine dair bir öneri vardı… Rum tarafı reddetti, kendi bildiğini okuyor; olabilir… Anastasiadis’in yaptığı önerinin benzer bir durumu ama içerik farklı…Sonuç alınabilmesi mümkün değil ama uluslararası topluma ve siyasete yönelik Rum tarafının önerisini reddeden ve başka bir şey yapmayan taraf olmak durumundan çıkarız… Anastasiadis’in muradı da sonuç almak değildi zaten; eski Rum Dış İşleri Bakanı Rolandis, Kıbrıs Türk tarafının Maraş’ı iade için Rum tarafına on yedi kez öneri yaptığını ama reddedildiğini bir makalesinde yazmış, listelemişti. Kıbrıs Türk tarafının Rum liderin yaptığı önerinin peşinden sürüklenen bir taraf durumunda kalmaması gerek; dolayısıyla, ona ne kendisinin önerdiğinin ne de Kıbrıs Türk tarafının önerdiğinin GYÖ niteliğine sahip olmadığını, GYÖ olması için karşılıklı mutabakatın koşul olduğunu böylece anlatmasında ve zaman kaybetmemek için de GYÖ sayılabilecek konularda birlikte çalışabilecekleri bir konu önermesinde fayda var.
Böyle bir konu ne olabilir? Dünya 2050’den itibaren fosil kaynaklı enerji kullanmama, yeşil ve yenilenebilir enerjiyi kullanma kararı aldı. Yani, Doğu Akdeniz’den çıkabilecek hidrokarbonlar 2050 yılından itibaren kullanılmayacak… Milyar doları aşan yatırım, sıfır değerli olacak… Kıbrıs adası ise, Akdeniz havzasında güneşten enerji üretmek için güneşe açısı en verimli olan ikinci coğrafyadır, birincisi İspanya… Güneş enerjisi üretmek için de teknoloji çok gelişmiştir; verimliliği yüzde yüze yakın olan depolanabilir güneş enerjisi üretimi artık mümkündür. Kıbrıs’ın iki tarafı birlikte bunun üzerinde çalışmaya yoğunlaşsa, projesini üretse, halen zaten elektrik konusunda alış-veriş olan ve GYÖ sayılabilecek bir çalışma var, onu da daha ileriye taşıyacak bir proje olur… Ve bu proje için uluslararası mali destek de sağlanabilir, üçüncü bir tarafı dahil etmek ihtiyacı da olmaz. Ve eğer üretilen güneş enerjisi bölgedeki ülkelerin dahil olduğu enterkonnekte sisteme de verilebilirse daha da ileri bir GYÖ adımı olabilir …
Öyle tek taraflı üretilmiş projelerle GYÖ olmuyor; “Senin yaptığın gibisini ben de yaparım ama olduğumuz yerden milim ilerleyemeyiz” demek oluyor… BM Genel Sekreterinin donuk çözüm sürecini ısıtmaya çalışmak için tavsiye ettiği nitelik ve işlevsellikte “Çevreye saygılı, yeşil enerji, güneş enerjisi üretimini mutabakat ile ve birlikte yapalım” denirse, hem gerçek bir GYÖ olur, hem donuk görüşme sürecinde ısınma olur, hem de taraflar arasında yakınlaşma ve birlikte iş yapmak olur… Geleceğin bir projesi ve uygulaması da başlatılmış olur…
Kıbrıs Türk tarafı böylece, dünya siyasetini abesle iştigal etmek yerine, dünya siyasetinin ciddiye alacağı ve örnek göstereceği, Kıbrıs’ın halklarına yararlı olacak, Kıbrıs sorunun çözüm sürecini de tetikleyebilecek ve tarafların kendilerinin üzerinde çalışabileceği bir GYÖ olacak bir öneri yapmış olur… Kim nasıl yapacak?! Bir GYÖ ilgili taraflar arasında mutabakatla üretilmiş olmalı ya, hele ki böyle bir projenin hazırlık aşamasında taraflar kendi iç siyasetlerinde de mutabakat ile çalışmalı, toplumsal mutabakatı da sağlamalı ki üçüncü taraflar “Kıbrıs’ın iki halkı kendi içlerinde ve karşı tarafa yönelik olarak barışı ısıtıyor, istiyor; katkı koyalım, yardımcı olalım” diyebilsin……
Anastasiadis’in sonuç getirmeyecek önerisine karşı, uluslararası toplumuna ve siyasete “İşte gerçek GYÖ” diyeceği bir öneri yapmak için top aslında Kıbrıs Türk tarafında…