2004 Annan Planı referandumu’ndan sonra Kıbrıs Türk tarafı, üçüncü taraflar nezdinde büyük sempati kazanmıştı ama en önemlisi, Kıbrıslı Türklerin silah zoruyla alınan Rum mülkünü ve toprağına değil çözüm ve barışa daha fazla değer verdiği ıspatlanmış ve Rum lobisinin «Hırsızlar» etiketi silinmişti.
Bunun sonucunda somut olarak Kıbrıslı Türkler çok büyük kazanımlar elde etmedi ama dünya onları daha iyi ve doğru değerlerde tanıdı. Ardından AB ve birçok ülke ile ilişkiler gelişti. Arzu edilen seviyede olmamasının nedeni, eski Kıbrıs Türk liderliğinin yanlış siyaseti nedeniyle Kıbrıslı Rumların AB’ye girmelerinin önemli etkisi oldu. Süreç içinde Kıbrıs Rum tarafı bütün ağırlığı ile AB’nin Mali Yardım Tüzüğünü ve Yeşil Hat tüzüğünü engellemeye çalıştı ama sonunda geri çekildi, vuruşa-vuruşa yenildi… O çok nefret ettiği Ercan Uçak Alanı hem kendi insanları hem de Avrupalılar için kullanılabilir oldu; o hiç istemediği Kıbrıs Türk mallarının Güney’de satılması konusunda fesi yere vurdu…
Crans-Montana Koınferansı sonucu Annan Planı Referandumu sonucu ile benzeşmektedir; çözüm ve barış Kıbrıs Rum engeline takıldı. Statükocular sevindi. ABD tepki koydu! Trump, Kıbrıs’ta çözüme gidilemiyorsa ve çatışma hali de yoksa Kıbrıs’taki BM operasyonuna mali katkı yapmayı düşünmediğini söyledi, frene bastı. Kıbrıs Rum tarafının en korktuğu konuların başında BM operasyonunun adadan ayrılmasıdır ve korktukları başına gelmek üzere… BM Genel Sekreteri’nin, yeni görüşme süreci için zemin aramak üzere görevlendirdiği özel temsilcisi Bayan Lute’ün çalışması, BM operasyonunun devamını altı ay için daha sağladı ama BM raporunda da bu altı ay için bazı hedefler göstererek… Çözüm için görüşmelerin başlatılması yanında Güven Artırıcı Önlemlere vurgu yapıldı, bazı önlemlerin artık uygulanmasını da listeledi.
Bu listenin başında cep telefonlarının adanın iki tarafında da çalışabilir olması, diğeri de elektrikte dağıtım hatlarının birbirine bağlanır olması yer aldı… Her iki konu da Kıbrıs Türk tarafının uzun yıllardan beri önerdiği, çalışmalar yaptığı, ısrar ettiği konular… Kıbrıslı Rumların ise çeşitli mazaretlerle engellediği konular… Yasal engelleri varmış, KKTC’yi tanıyor sayılabilirlermiş, sistemler uyumsuzmuş gibi mazaretlerle engellemeyi son zamanlara kadar taşıdılar… Kıbrıs Türk tarafı ise bu konularda teknik engellerin geçersizliğini ortaya koyarak, konunun siyasi ve irade meselesi olduğunu ve Kıbrıs Rum liderliğinin irade koymakta başarılı olamadığını üçüncü taraflara hep anlattı, gösterdi, ikna etti.
Ve bu konular BM raporunda «çözünüz artık» meali ile yer alınca, Anastasiadis ‘Vuruşa Vuruşa’ statükoyu koruyabileceği son noktaya geldiğini kavradı ve ‘Geri çekilme’ aşamasına girdi… CB Akıncı’nın açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla, Anastasiadis elektrikte dağıtım hatlarının bağlanırlığını sürekli yapma konusunda teknik sorun olmadığını, zaten iki yıldan beri dönem dönem de bağlanıldığını, uygulamanın sürekliliğe geçirilmesinin de süratle olabileceğini anlatmış… Birinci mevzi düştü…
İkinci mevzi cep telefonları… Son beş yılda çok yoğun çalışıldı bu konu üzerinde… Kıbrıs Rum tarafının her türlü teknik engel endişesi Kıbrıs Türk tarafının önerileri ile söndürülünce yasal sorun olduğu iddiası ile konuyu kapatmaya çalıştılar… Uluslararası tanınmışlığı olan devlet diye gerinenler, o devletin başkanı diye uluslararası platformlarda boy gösterenler, o devletin meclisi diye uygun gördüğü yasayı yapanlar, bu konuda yasal engeli aşamadı ?! Sanki de gökten inip taşa yazılan On Emir’den bir tanesi de bu idi… Şimdi ?! «Mümkün» diyor… Vuruşa vuruşa buraya kadar… Geri çekilme zamanı… Cep telefonları mevzisi de düştü…
Anastasiadis’in vuruşa vuruşa çekileceği başka konular da var… Kıbrıslı Türklerin Federal Kıbrıs’ta siyasi eşitliği ve etkin katılımı… Geçmiş BM raporlarında bu konuda kabul ve onay var. Görüşme sürecinin tutanaklarında, Kıbrıs Rum tarafının bu konuyu kabul ettiği var… Anastasiadis’in Crans-Montana Konferansı açılış konuşmasında, Kıbrıslı Türkleri siyasi eşitliğini ve kararlara etkin katılımını kabul etmiş olmalarının Kıbrıslı Türklere arzu ettikleri güvenlik ihtiyacını karşılamış olması gerekir diye konuşması var… Anastasiadis’in «İşlerliği olan devlet» için Kıbrıslı Türklerin talep ettiği ‘Etkin Katılım’ konusunu tehlike olarak sunma çalışması da statükosunu vuruşa vuruşa koruma startejisidir… Ama nereye kadar ?! Daha önce kabul ettiklerini reddetmesinin doğru olmadığını BM’nin diplomatik tarzda anlatıp ikna etmesine kadar mı?! Yoksa Kıbrıs sorunu hala daha sürüncemede kalınca ABD’nin Trump’ının kendi tarzı ile BM’nin Kıbrıs operasyonuna takoz koymasına kadar mı ?! Vuruşa vuruşa çekilecek…
Garantiler… Vuruşa vuruşa ‘Sıfır asker, Sıfır garantör’ elde etmeyi deniyor Anastasiadis… Nereye kadar?! NATO devreye girip, buralarda kendi üyesi ülkelerin asker bulundurmasına ihtiyacı olduğunu kendi tarzından anlatana kadar mı?! Yoksa, statüko uzayınca, ABD’nin Trump’ının kendi düşüncelerinde haklı olduğunu kendi tarzında anlatana kadar mı? Vuruşa vuruşa çekilecek…
Çekilecek de ne olacak?! Kıbrıs Türk tarafının önerisi müzakere edilecek ve Kıbrıs Türk tarafının tatmin olacağı bir şekilde çözümlenecek. Daha ne kadar uzar bu iş?! Türkiye ve uyduları BM ölçütlerini reddetmeyi keserse, süreç sürat kazanır; reddetmekte ısrar ederlerse, Kıbrıslı Türklere vuruşa vuruşa yenilmek kalacak… Şimdiki statükonun devamı Kıbrıslı Rumlar ile Türkiye’ye yarıyor…