Anatole France’ın “Tanrılar Susamışlardı” Adlı Yapıtı Üzerine*

Anatole France, insan doğasını betimlemede usta tragedya yazarı Euripidie’nin “Oreste” adlı yapıtına atıfta bulunarak, sanatçı Gamelin’in Cumhuriyete adanmışlığını, ancak aşırı şiddete giden yolda kendisini nasıl yokoluşa sürüklediğini dile getirmektedir

Pınar Kızılhan
p.leibniz.k@gmail.com

İhtilalden sonra Fransa’da halkın kaygısı, adaletin devamlılığının sağlanmasıdır. Rejim değişikliği, bunu mümkün kılacak mıydı? Yurttaşlar arasında duygu ve düşünce birliği nasıl kurulmalıydı? Anatole France, “Tanrılar Susamışlardı” (1982) adlı tarihi romanında, Fransız İhtilali’’nden sonra yaşanan gelişmeleri kurgusal yaklaşımla aktarır. Bu gelişmeler; Fransa Senatosu’nca Cumhuriyet’in devamlılığı için İhtilal Mahkemeleri kurulması, Evariste Gamelin gibi Yurtseverler arasından yargıçlar atanmasıdır. Bu yazının amacı, Anatole France’in “Tanrılar Susamışlardı” adlı romanında, yazarın, ihtilal sonrası Fransa’yı nasıl betimlediğini incelemektir. Yapılan betimsel inceleme sonucunda, şu temalara ulaşılmıştır: Eski aristokratlar ve halk kuşku altındadır. Yurttaşlar, İhtilal Mahkemeleri’nce körü körüne cezalar verilmesinden dolayı huzursuzdur, adaletin sağlanmasına ihtiyaç duymaktadır. Bu durum, ihtilalin getireceği eşitlik ilkesine inancın sarsılmasına neden olur. Maurice Brotteaux adlı hümanist ve eski bir aristokratın, halka salınan bu korkuların, bir gün yurtsever Cumhuriyetçilerin de “başına yıldırımlar yağdırmasına engel olunamayacağı” öngörüsü haklı çıkacaktır.   

1740’larda Fransa…

Nanterre çörekleri, krepler, defneyapraklı jambonlar, çıngıraklı ıhlamur satıcıları, çoluk çocuk, genç yaşlı herkesin büyük ilgi gösterdiği kukla tiyatrosu, kukla dükkânları…  Sevgili için, aşk için, zafer için yaşayan gençler… Eski çağ sanatına bağlılık… Sanat üzerine sohbetler; Raphael’in duvar halıları, İtalyan ressamlar, Kilise freskleri, Yunan Mitolojisi, Gotik, Barok Mimari, portre ressamları, Herculanum çuhaları, Etrüsk vazoları, Roma kabartmaları… İnsanı yaşama bağlayan sanata, şiire dair estetik ve güzellik kaygısı…

1789 İhtilali’nden Sonra Paris

Göçler, krallıktaki kargaşalar, bir işe girebilmek, tanınmamak için başka kılıklara bürünenler, şarap mahzenlerinde sahte para basımı, piyasada sahte para kullanımı… Yurtseverlerin bastırdığı Vendée Ayaklanması, Mayence ve Valenciennes’in koalisyonun eline geçmesi gibi karmaşık pek çok durum, yurdu ancak giyotinin kurtaracağına dair inacı pekiştirir. 16. Louis (Capet), Avusturya Arşidüşesi Kraliçe Marie Antoinette Place de la Concord meydanında giyotinle öldürülürler. İhtilali eleştiren Kralcılar ve büyük toprak sahipleri Prusya’nın Koblenz şehrine sığınırlar, 1792’de Prens Louis Joseph Condé, Fransayı işgal etmek ister. 

At arabasıyla giyotine götürülenler, Milli Muhafızlar, İhtilalci Mahkeme Bülteni, mahkûm listeleri… Kralcı ya da federalist diye nitelenenler, aristokratlar, maliyeciler, hamallar, hizmetçi kadınlar, erkek ve kadın tüm yurttaşlara eşitlik ve adalet ilkesine bağlı kalınarak ceza uygulanır. Diğer taraftan ekmeğin yetmediği, kaynamış kestaneyle beslenen açlıkla karşı karşıya bir halk... Yurtseverlere göre bu duruma gelinmesinde, Cumhuriyeti, yurttaşların gözünde küçük düşürmek, özgürlüğü ortadan kaldırmak için dışarıdan düşmanla anlaşan, açlığı hazırlayan istifçiler ve borsacıların etkisi vardır.

Konvansiyon Dönemi ve Cumhuriyetçiler

İhtilalci Komite Üyelerinin farklı sorumlukları vardır. Örneğin, Bölge Denetim Komiteleri, ihbarları almak, yurtseverlik belgesinin onayı ya da iptalinden sorumludur. Konvansiyon tarafından entrikaların yargılanması için yurtseverlerden oluşan İhtilal Mahkemesi kurulur. Konvansiyon Başkanı Maximillien de Robespierre, Jean Paul Marat, Georges Danton, Cumhuriyete hizmet etmiş önderlerdir. Konvansiyon üyesi ve Adalet Bakanı Danton, ileride Robespierre tarafından hainlikle suçlanıp 5 Nisan 1794’te giyotine gönderilir. Meclis tarafından Robespierre başkanlıktan düşürülür, kendisiyle birlikte konvansiyon üyesi Evariste Gamelin 28 Temmuz 1794’de giyotine götürülecektir.

Cumhuriyetçiler, halkın çıkarını koruyan, emekçi halkın isteklerine cevap verenlerden oluşan gruptu. Bölge sorunlarının tartışılıp halka açık toplantıların düzenlendiği, Barbanites kilisesine “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik ya da Ölüm” sözü yazılmış, üzerine İnsan Hakları Bildirgesi yerleştirilmişti. Yurtseverler, Fransız Devrimi’nin simge karakteri Sans-culottos (patriyotlar) şerefine şarap içer, Marseillaise Marşı’nı söylerlerdi.

Saint Paul - Pont Neuf Bölgesi, Sans-Culottos (Patriyotlar, 1793-1794)

Pont Neuf, Paris’in en eski köprülerinden- IV. Henry bölgesi’dir. Genç ressam, Evariste Gamelin de bölgenin en etkin Cumhuriyet savunucularındandır. Eşitlik ve adalet ilkesine bağlı milli muhafız forması giyen her kişi, hem seçmen hem de seçilebilme niteliğine sahip biri olarak kabul ediliyordu. Cumhuriyetçilerin danışmanı, Yurttaş Marat’ı tehdit eden 21’lerin öldürülmesini isteyen kamu dilekçesini imzalamış, bu bölgenin askeri komite üyesi olmuştu.

Evariste Gamelin

Evariste Gamelin, annesiyle birlikte, yoksulluk içinde yaşayan yetenekli bir ressamdır. Resimlerinden geçimini sağlayan bu genç, bazen de tablolarını parasızlıktan tamamlayamaz, devrimci iskambil dizisi tasarlardı. İleride âşık olacağı kadın, Eliode Blaise’nin tablo tüccarı, karşı ihtilalci babası, “marifitenizi ancak konvansiyon takdir eder” (s. 38) sözleriyle onunla alay ederdi. Philippe Auguste Hennequin ve François Jean-Baptiste Topino-Lebrun en çok ilgi duyduğu sanatçılardır. 

Evariste Gamelin’in “Euripidie, Oreste ve Kız Kardeşi” Adlı Tablosu “Anlatımın En Yalın ve İçten Hali”

Evariste Gamelin’in resimlerine büyük ilgi gösteren eski aristokrat Rochemaure, “hasta bir genç adamın, yanındaki güzel bir kadının asil ve dokunaklı tablosunun ne ifade ettiğini” (s.72) sorar. Evariste Gamelin, Euripidie’nin Oreste’sinde kendisini derinden etkileyen sahneyi anlatır:

“(…) Bu genç adam Oreste, bu genç kadın da kız kardeşi Elektra… Genç Elektra’nın, kardeşini, hasta yatağından kaldırarak ağzındaki köpükleri sildiği, gözlerini kapayan saçları kaldırdığı ve kardeşine kendisini dinlemesi için rica ettiği sahne… Bu sahneyi bilmem kaç defa okudum. Bay Gail’den bu sahneyi orjinalinden kelimesi kelimesine çevirmesini rica ettim… Eskilerin bizim sandığımızdan çok daha yalın ve samimi olduklarını anladım…” (France, 1982, s.73).

Evariste Gamelin,konusunu Euripidie’den aldığı “Oreste ve kız kardeşi Elektra” üzerine çalıştığı bu tablonun ileride en iyi tablosu olmasını ümit eder.

İhtilal Mahkemesinde Jüri Evariste Gamelin

Rochemaure gibi eski aristokratlar, ihtilalciler ve karşı ihtilalciler arasında uzlaştırmacı rol üstlenir. İhtilal Mahkemesine, yargıç atanacaktır. Rochemaure’dan, Evariste Gamelin’in annesi Bayan Gamelin, oğlu için yardım ister. Rochemaure, Halk Esenliği Komitesine durumu bildirir. Ressam Gamelin, Cumhuriyetin güçlü bir yargıcı olur. Bu sırada öncüleri Marat öldürülür. Marat’ın ölümü, yurtseverlerin de ileride öldürüleceğinin ilk işaretidir. Gamelin, İhtilal Mahkemesinde, jüri olduğunda “Marat’ın ruhu tanığım olsun” (s.95) diye yemin eder. Çoğu kez ölüm cezası isteyen oy kullanarak peş peşe davalara bakmaya başlar.

Eliode Blaise

Eliode ve Gamelin, Jean Jack Rousseau’nun Sulie adlı romanındaki gibi sevgilidirler. Gamelin, Johann Wolfgang von Goethe’nin “Genç Werther’in Acıları”nda, (Die Leiden des jungen Werthers) okuduğu sahneleri anlatır. Sevgilerinin simgesi, kırmızı karanfildir. Elodie, daha önce kendisini çok üzmüş, eski sevdiği Dragon suvarisini, masumca Gamelin’e itiraf eder. Gamelin, hem sevgilisinin hem Cumhuriyet’in öcünü almaya ahdeder. İhtilal Mahkemesi’nde yargılanan sıradan bir göçmenden şüphelenip onu giyotine gönderir. Kanıtı, mahkûmun kitabı arasında sakladığı kırmızı karanfillerdir. Oysa onlar, göçmen mahkûmun kızkardeşine ait kurumuş narçiçeğidir. Evariste, Mahkeme’de ilk kez kişisel bir sorunla (s.172) ilgilenir.   

Hümanist Maurice Brotteaux (Mösyö des İlettes) ve Epikür Felsefesi

Eski maliyeci Maurice Brotteaux’un (Mösyö des İlettes) (sarraf babasının vergi kesenekçiliğiyle suçlandıktan sonra) işi ve geliri ihtilal tarafından elinden alınır. Yağmur sızan, küçücük bir odalı tavanarasında yaşar. Flaman ressamlarına benzer resimler çizer, özenle kuklalarını boyar. Çizdiği portrelerden, yaptığı kuklalarından geçimini sağlar. Küçük çocukların sevdiği kuklalarını, ChampsElysées’de oyuncak tüccarlarına satar. Kuklalarına, düşünce vermediğini söyler. Yurttaş Brotteaux:

“(…) onlara sevinç ve üzüntülerden uzak ölümlü bir beden verdim, çünkü ben iyi bir Tanrıyım” (s.14) der.

Yurttaş Brotteaux’un yaptığı kuklalar, Milli Konvansiyon Üyeleriyle alay edildiği gerekçesiyle karşı ihtilalci bulunur. Yurttaş Brotteaux toplumsal çatışmalar karşısında mutluluğun yolunu gösteren Epikürcü Felsefeye inanır. Tüm saçma ve zor durumlara karşın gündelik işleriyle vargücüyle uğraşır. Maurice Brotteaux, tek öğretmeninin doğa olduğuna inanır. Romalı şair Lucretus Carus’un Lucrécé adlı şiirini her daim büyük bir hazla okur. Birgün fırın önünde uzunca bir ekmek kuyruğunda sıra beklerlerken, yaşlı bir adam (eski Peder Louis de Longuemare) para çaldığı gerekçesiyle suçlanır. Brotteaux, felsefesi gereği, halkın duygularına karşı çıkmaz. Ama bu defa karşı çıkar. Brotteaux:

“(…) hissizlik ve mallarınıza karşı duyduğunuz o bencil mülkiyet duygularınız, sizi saldırganlığa itti… Hırsızı yakalayacaksınız diye, yaşlı adamı, onu koruyanları da çok kötü durumda bırakacaktınız” (s.66).

Eski aristokrat Brotteaux, çaresiz Pederi, çatı katındaki, rutubetli tek göz odasında, uzun süre konuk eder. Brotteaux, Eski Peder Louis de Longuemare’in teşekkürlerini rededer. Kendisine göre “erkeklerin cömertliği egoizmden kaynaklanır, yapacak daha iyi bir şey olmadığı için de teşekküre hiç gerek yoktur” (s.67). Burada peder ve filozofun iyilik, cömertlik üzerine felsefi diyalogları görülür. Brotteaux, Gamelin’in jüri üyeliğine şaşkınlıkla karışık zoraki bir saygı duyar. Brotteaux, İhtilal Mahkemelerinin, eski rejimin mahkemelerinden bir farkı olduğuna inanmaz. Gamelin de gitgide kendisine hınç duyar. Peder Louis de Longuemare’in ve Brotteaux’un yurtseverlik belgeleri yoktur. Brotteaux halka dayatılan bu korkuların, birgün yurtsever Cumhuriyetçilerin de “başına yıldırımlar yağdırmasına engel olunamayacağı”nı söyler.

İhtilal Eşitliği Getirdi mi?

İhtilal sonrası heyecanın yerini, ilgisizlik alır. Halk, önce yüceltilen sonra giyotine gönderilen Maliye Bakanı Jacques Necker, La Fayette, Belediye Başkanı Bailly, Paris Genel Savcısı Manuel, oyun yazarı Olympe de Gouges gibi yurttaşların akibetini anlayamaz. Halk, eski rejimi özlemez, ancak ihtilalin eşitlik getireceğine süpheyle bakar:

“(…) İhtilalin eşitlik getireceğini bana söyleme! İnsanlar hiçbir zaman eşit olmayacak, yeri göğü birbirine katsa da her zaman zenginler-fakirler, şişmanlar ve zayıflar bulunacaktır” (s.25).

İhtilal Mahkemesi

Jüri üyelerinin, eğitim düzeyleri biribirinden farklıdır. Ortak noktaları, hepsinin yurtsever Cumhuriyetçi olmasıdır. Sonraları, tek bir tanığın bilgisine dayanan yüzlerce dava görülür. Yüzlerce mahkûm giyotine gönderilir. İçlerinde, Gamelin’in kızkardeşi Julie’nin eşi ve yüzlerce aristokrat vardır.

“(…) Sanık sandalyesinin yerine elli kişiyi üstünde barındırabilen kocaman bir kerevet konmuştu: Artık yüzlerce kişinin davası toptan görülüyordu. Savcı çoğunlukla birbirlerini ilk kez Mahkeme’de gören insanları, aynı davaya dâhil ediyor ve onları birbirlerinin suç ortağı olmakla suçluyordu” (s. 212).

Mahkûmlar, kaygılarını gidermek için ya Voltaire’in La Pucelle şiirini okuyorlar ya da aralarındaki yeteneklerine göre seçtikleri yargıçlık oyununu oynuyorlardı. Ancak davalar mahkûmların boyunlarının vurdurulmasıyla son buluyordu.

Konvansiyonun Meclis tarafından Yasadışı İlanı

Meclis tarafından, Yargıç Gamelin ve ve Konvansiyon Başkanı Robespierre, yasadışı ilan edilir, cezaevi arabasıyla ihtilal meydanında giyotine götürülürler. Evariste Gamelin, adalet için mahkemede bir ömür harcadığını, halktan yana bir düzene dayalı eşitliğin sağlanması için çalıştığını düşünüyordu.

Eliode Blaise, Evariste Gamelin’e kızkardeş sevecenliğiyle bakar. Mutsuz Elektra’nın, kardeşi Oreste’nin ağzındaki köpükleri sildiği sahnede olduğu gibi Evariste Gamelin’in soğuk terlerini siler. Gamelin:

“(…) Ben baba katili değilim. Tersine yurt düşmanlarının pis kanını bir oğul sevgisiyle döktüm…” (s. 215). 

İki kardeşin tablosu Euripidie’nin Oreste’sindeki gibi, anlatımın en saf ama en güçlü halinde yansıtıldığı gibi Gamelin de Cumhuriyet için duygularını, Eliode’e itiraf eder (France, 1982).

Sonuç ve Tartışma

Cumhuriyetçiler, doğuştan edinilen unvanlar yoluyla varlığını sürdüren ve ancien régimé’in toplumsal ayrıcalıklar sistemine karşıydı. Mülksüz bir sınıf olarak sömürülmekten kurtulacakları ekonomik ve siyasi açıdan eşitlikçi bir toplum arzuluyorlardı. Böyle bir sistemin savunucusu ve fikirlerini, zanaatkârların çok benimsediği öncü Pierre Joseph Proudhon’dur (Bookchin, 2011). Taner Timur’un “Mutlak Monarşi ve Fransız Devrimi,” Georg Büchner’in “Danton’un Ölümü,” Stefan Zweig’in “Marie Antoinette” adlı eserleri de Fransız Devrimi’yle ilgilidir. Cumhuriyet güçleri, “eşitlik” ilkesini benimsemişti. Birbirinden farklı düşünen çeşitli kesimler, devrimi korumak için savaştı. Jacobin’ler’in ideali de, halkın esenliğini, birlik ve beraberliğini sağlamaktı.

Anatole France’in “Tanrılar Susamışlardı” Romanının Konusu

Kendisine Devrim Mahkemesi yargıcı konumu verilen Evariste Gamelin adındaki sanatçı bir gencin de yer aldığı konvansiyon tarafından kurulan İhtilal Mahkemesinin, monarşi ve aristokrasiye son vermek adına, “insan kanına susayan” bir puta nasıl dönüştürüldüğüdür.

Hümanist felsefeci Brotteaux, Cumhuriyeti yerleştirmek için uygunsuz yapılan herşeyin, bunu yapanların da yok olmasına neden olacağını öngörmüştü. Halk da güvenlikle ilgili olmayan bütün suçlar için ölüm cezasının kaldırılmasını istemişti. Toplum, başta konvansiyona güvenirken, konvansiyonun şiddeti nedeniyle giderek huzursuzlaştı. Gamelin, meclis tarafından yasadışı ilan edildiğinde Cumhuriyeti, gerektiği gibi savunamadığını kendisine ve Eliode’ye itiraf eder. Parlatır (1974) da Gamelin’in tutuklu bulunduğu sırada kendisini yargıladığını belirtir.

Anatole France’in “Tanrılar Susamışlardı” Romanının Özgün Yönü

Anatole France, insan doğasını betimlemede usta tragedya yazarı Euripidie’nin “Oreste” adlı yapıtına atıfta bulunarak, sanatçı Gamelin’in Cumhuriyete adanmışlığını, ancak aşırı şiddete giden yolda kendisini nasıl yokoluşa sürüklediğini dile getirmektedir. Gamelin, Euripides’in oyunundaki sahnesini resmettiği, “Oreste ve Kız Kardeşi” adlı tablosunda olduğu gibi Cumhuriyetin devamlılığı ve halka dayalı eşitliği için çalıştığını ancak Cumhuriyeti, gerektiği gibi savunamadığını tüm bitkinliğiyle en yalın duygularla Eliode’e haykırmaktadır. En iyi olmasını ümit ettiği bu tablo, Gamelin’in de yaşamının son anını temsil etmiştir. Gamelin giyotine götürüldüğünde, Cumhuriyet için duygularını, yorgun Orestes ve onu dinleyen Electra sahnesindeki gibi bitkin halde, Eliode’den kendisini dinlemesini isterken, “baba katili değilim, oğul sevgisiyle kan döktüm” sözleriyle anlatımı, estetik, özgün ve çarpıcıdır.


Kaynaklar

Bookchin, M. (2012). Fransız Devriminden İkinci Enternasyonale. (Çev. Deniz Keskin)

Ankara: Dipnot Yayınları.

France, A. (1982). Tanrılar Susamışlardı. (Çev. Dehen Oral). 2. Basım. İstanbul: Oda

Yayınları.

Parlatır, İ. (1974). Tanrılar Susamışlardı ile Hüküm Gecesi Arasında Bir Karşılaştırma.

Türkoloji Dergisi. 6 (1), 137-51.

* Bu yazı, Anatole France’in “Tanrılar Susamışlardı” (1982) adlı yapıtının incelenmesi niteliğindedir. Metindeki bilgiler, kitaba bağlı kalınarak ele alınmıştır. Kaynakça bölümünde kitabın künye bilgisi gösterilmiştir.

Dergiler Haberleri