Siyasi etikle hiç bağdaşmayan, doğru olup olmadığı kanıtlanmayacak laflar sarf etmek; Doğulu politikacıların işidir…
Batı’da bir siyasetçi, doğruluğunu kanıtlayamayacağı laf etmez!
-*-*-
Mesela mı?
Mesela Ersin Tatar dedi ki, “Şimon Aykut’u uyardım, gitme o tarafa (Rum tarafı) seni tutuklayacaklar dedim”!
-*-*-
Ciddi siyasi bir gaftır bu!
Çünkü KKTC vatandaşı İsrail asıllı Şimon Aykut’un yakınları, “böyle bir uyarı olmadı” diyor!
-*-*-
Ersin Tatar, doğruluğunu kanıtlayamayacağı bir lafı ilk kez söylemedi!
Aynı isimle ilgili olarak, New York’taki yemekte BM Genel Sekreteri’nin huzurunda “Şimon Aykut’un tutuklanması konusundan bahsettiğini” iddia etmiş ve bu da bahse konu yemekteki öteki iki tarafça doğrulanmamıştı!
-*-*-
Kaldı ki; Ersin Tatar’da gerçekten öyle bir bilgi varsaydı, kendi vatandaşı olan ve “yürüyün korkmayın arkanızdayım” diyerek gaz verdiği Şimon Aykut’u neden Güney’e gitmemesi yönünde ikna etmedi?
Ersin Tatar, sadece Şimon Aykut’a mı bu uyarıyı yaptı?
Tutuklanacağını bile bile gitmesine izin mi verdi!
-*-*-
Öteki müteahhitlerden her hangi birine benzer bir uyarısı var mı?
-*-*-
Tatar’a “Şimon Aykut tutuklanacak” bilgisini hangi ülkenin istihbarat örgütü verdi?
Kimden işitti?
Nicos Hristodulidis mi söyledi?
-*-*-
Eğer bu bilgi Tatar’a “MİT” aracılığı ile geldiyse amenna da yok eğer örneğin İngiliz ya da Amerikan istihbaratları; hele hele de Kıbrıs Cumhuriyeti (Rum) istihbaratından geldiyse, vay anam aman hatta amman guzzum!
-*-*-
Bu kardeşimiz kesinlikle ciddi anlamda gaf yapmaktadır…
Bazı gafları, affedilebilirdir ve kendi toplumumuz içinde şaka da yapabildiğimiz gaflardır…
-*-*-
Mesela aşırı telefon bağımlılığı!
Birileri kendisini uyarmalı!
-*-*-
Mağusa’da bir gençlik festivaline ya da halk dansları etkinliğine katılmış!
-*-*-
Bir köyümüzün veteran halk dansçıları da gösteri yapacak…
Dansçılar içerisinde Tatar’ın tanıdığı kişiler de var, gösteri öncesi kucaklaşmışlar falan…
Sonra dansçılar sahneye çıkmış, bütün gösteri boyunca gözlüklerini takıp telefonu ile uğraşan Tatar, gösteri sonunda oyunculara “izledim, izledim, izledim sizi, bayıldım, bayıldım, bayıldım tebrik ederim” gibisinden bir laf söyleyince, dansçılardan biri samimiyetine de güvenerek, çok affedersiniz, “.ok yaptın! Oynadığımız sürece gözünü telefondan ayırmadın be gavollem” demiş!
-*-*-
Tatar’ın Şimon Aykut ile ilgili söylediği çok ciddi bir gaftır…
Cidden dikkat etmesi lazım!
Etrafındaki danışman kadronun da özellikle canlı yayınlarda söyledikleri ile ilgili kendisini uyarması lazım!
Veya ne bileyim Türkiye’deki ustalarının – tatar’dan sorumlu dilbandilerin arada bir kendisine “ayar vermesi” gerekiyor!
-*-*-
Şakayla karışık gaflar devam ettikçe, sevgili Tatar, ne acıdır ki görevini tamamladıktan sonra, Cevdet Sunay ve Yıldırım Akbulut gibi anılacak!
-*-*-
Bir fıkrayla bitirelim…
Cevdet Sunay uyarlaması…
Neyse!
Tatar Kayseri’ye gitmiş…
Kayseri’de de, Fransa’da eski TC cumhurbaşkanlarından Cevdet Sunay’ın başına gelen bir olay nedeniyle, müthiş bir sosis – sucuk fabrikası kurulmuş…
-*-*-
Hani Fransa’da Sunay’ı fabrikada dolaştıran rehber, “biz bu fabrikada bir taraftan canlı öküzü sokuyoruz, öte taraftan hazır sosis, sucuk, salam olarak çıkıyor” demiş!
Sunay alt kalır mı?
“Peh, biz Kayseri’de sucuğu sokuyoruz, öte taraftan öküz çıkıyor” havasını basmış…
-*-*-
Elbette fıkranın devamı da var!
Fransız rehberin cevabını yazmak istemiyorum…
-*-*-
İşte o fabrikayı gezdirmişler Tatar’a ve demişler ki, “Sayın Cumhurbaşkanı, biz bu fabrikaya ineği bir taraftan sokuyoruz, öteki taraftan pastırma çıkıyor” deyince; Tatar dayanamamış, “Biz tersini yapıyoruz, anavatanın desteğiyle bir taraftan sucuk sokuyoruz; öte taraftan bir sürü inek, koyun çıkıyor”…
-*-*-
Kısacası değerli dostlar, Ersin Tatar’ın bir şekilde daha fazla gaf işlememesi için, konuşmasının, sosyal medyada her çekilen fotoğrafı paylaşmasının hatta sırf paylaşım yapmak için etkinliklere katılıyor intibasını yaratmasının engellenmesi kaçınılmazdır!
-*-*-
Bir tek kendisi rezil olmuyor!
Hepimiz rezil oluyoruz!
Aman Tanrım bana söylüyor!
Çocuklarımız ve gençlerimizi için çok daha büyük bir tehlikeden bahsetmek istiyorum…
Telefon ve sosyal medya bağımlılığı…
-*-*-
Adını bilmediğim bir uzmanı dinledim…
Sosyal medyadan tabii ki…
-*-*-
Diyor ki; “sabah uyanır uyanmaz yanınızdaki ilk kişiye daha günaydın demeden telefonunuzu kontrol ediyorsanız; telefonunuzu odadan odaya taşıyor hatta tuvalete bile onunla giriyorsanız; kesinlikle sorununuz vardır…”
-*-*-
Ve adam devam ediyor:
“… Düşünün, şu anda size konuşurken elimde telefon taşıdığımı düşünün… Kimse beni aramıyor, telefon çalmıyor, biplemiyor, titremiyor da… Sadece tutuyorum… Bu durumda, konuştuğum sizler kendinizi – benim için - en önemli kişiler olarak kabul eder misiniz? Hayır öyle kabul etmezsiniz tabii ki!”
-*-*-
“Demek ki bir toplantıdaysak, ailemizle yemek yiyorsak, telefonu da masaya koyuyorsak, etraftaki herkese verdiğiniz psikolojik mesaj, onların sizin için en değerli kişiler olmadığıdır. Telefonu masaya ters koymak da kibarlık değildir…”
-*-*-
Böyle bir durumda telefonu uçuş moduna koymalı, çantanıza yerleştirmeli, görünmeyecek bir şekilde saklamalıyız… Ancak bu şekilde insanlarla sağlıklı iletişim kurabilirsiniz… Bu şekilde yaparak sağlıklı iletişim kurulabilir… Bütün dikkatinizi o insanlara vermelisiniz…”
-*-*-
Aman Tanrım, adam resmen bana söylüyor!
Söz veriyorum; öyle yapacağım; telefona bağımlılığa son!
Zor mu?
Alkolü ve yemeği azalttım; neredeyse alkolü sıfırladım; bunu da yapabilirim!
Siz de deneyin!
Daha sağlıklı iletişim için şart!