‘Vatan-millet’, ‘ana-yavru’, ‘et-tırnak’ siyasetinin savunucularının ya da onların yandaşlarının bazen de olsa ‘kral çıplak’ diyen açıklamalarını severim.
Mesela Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, Türkiye medyasına dönük son demecinde ‘çıplak kral’ı gördü ve söyledi.
Türkiye’nin ‘egemen medyası’nda pek yer bulmadı, yankı yaratmadı ama zaten öyle bir ihtimal yoktu. Kontrol altındaki TC medyası milli ya da dini hamaset kokmazsa Kıbrıs’la ilgili haberleri görmüyor.
Bu yüzdendir ki Türkiye’de nüfusun en az yüzde 70’i Kıbrıs’ın haritadaki yerini, burada konuşulan dili, para birimini, başkentini falan bilmiyor.
Belki de yüzde 80!..
Neyse…
‘KKTC’yi tanıyan tek ülke’ ve de ‘anavatan’ sıfatıyla Türkiye’den bakılınca Kıbrıs ve Kıbrıslı Türkler genelde ‘bizim kurtardığımız toprak parçası ve beslemeler’ diye algılanıyor.
Elbette böyle düşünmeyenler de var ama keşke onlar çoğunluk olsa!..
* * *
Fikri Ataoğlu gerçi coğrafya bilimi bakımından komik olarak algılanabilecek “KKTC de bir adadır” şeklinde bir cümle kurduysa da, mevzuumuz açıklamasının o kısmı değil.
Turizm ve Çevre Bakanı Türkiye yetkililerine dönük sitem dolu, sertçe bir mesaj verdi:
"(…) İzolasyon ve ambargoların kalkmasıyla ilgili KKTC'de yaşayanların yapacak hiçbir şeyi yok. Ambargoların kaldırılmasıyla ilgili yapmaya çalıştığımız herhangi bir hareket olursa, 300-400 bin nüfus dediğimiz nüfus, anavatanın önünde bir takoz olarak durur. Anavatanın önünde takoz olma niyetimiz yok…”
Bunun –benim anladığım- meali şu:
‘KKTC’ye uygulanan ambargoların müsebbibi Türkiye’dir. Çünkü Türkiye, KKTC’yle ilgili bir adım atmaya kalkarsa, bundan zarar göreceğini biliyor. O yüzden Kıbrıs’ın kuzeyini ve Kıbrıs Türk Toplumu’nu derin dondurucuya koydular. Orada donuk bir vaziyette bekliyoruz.’
Haksız mı?
Değil!
Türkiye’deki Ekonomi Gazetecileri Derneği’yle görüşmesinde konuşan Fikri Ataoğlu, bu mesajını güçlendiren bir de örnek verip, Türkiye’deki seyahat acentelerinin KKTC’yi pazarlamadıklarını, bunun yerine Yunan adalarının reklamlarını yaptıklarını vurguluyor.
* * *
Sağ siyasetin temsilcilerinden Ataoğlu’nun sözlerine ilk yorumum ‘günaydın’ oldu.
Keşke birlikte görev yaptığı Tahsin Ertuğruloğlu başta olmak üzere diğer kabine üyelerine de bunları anlatsa. “KKTC olarak gidebileceğimiz köyün minareleri bellidir. KKTC’nin bırakın tanınmasını, ambargolar konusunda adım atması dahi Türkiye’nin çıkarlarına uygun değil. Biz kılımızı kıpırdatsak, Türkiye dünyadan kopacağını bilir. Dünyayı karşısına almadı, alamaz. Buradaki sermaye grupları buna izin vermez. 1983’ten bu yana bu durum değişmedi. Ben bunu gördüm, anladım…”
Bunları alenen söylese keşke…
Benim canım da neler çeker böyle!..
Yine de ‘yarısını’ da olsa söylediği için Ataoğlu’na teşekkürler.
Biz söylediğimizde ‘vatan hainliği’ ya da ‘Türkiye’yi sevmez’ oluyor çünkü!..