“Anayasa toplumsal uzlaşı metnidir”

“Biz hassas olduğumuz konularda dün ne kadar hassassak, bugün de o kadar hassasız. Ama çoğunluğu elde etme adına da sürekli görüşmeler yapmamız, çalışmamız gerekiyor. Polisle ilgili çalışmamız devam ediyor”

Başbakan Özkan Yorgancıoğlu, anayasa değişikliklerinin tüm partilerin katılımıyla hazırlandığını vurguladı

Ödül Aşık Ülker

Başbakan Özkan Yorgancıoğlu, anayasanın toplumsal uzlaşı metni olduğunu belirterek, anayasa değişikliklerinin tüm partilerin katılımıyla hazırlandığını vurguladı.

   Yorgancıoğlu, “Dün gelinen noktada mecliste bir konsensusa varmış olmamız sevindiricidir. UBP’nin de buna katılmış olması memnuniyet vericidir. Bazı küçük değişikliklerle değişikliklerin bütününe yakınının geçmesi gerekir. Beklentimiz ve çabamız değişikliklerin oybirliği ile geçmesi yönündedir. Umarım bütün partiler de bizim gösterdiğimiz hassasiyeti gösterir” diye konuştu.
 

  Yorgancıoğlu, anayasada değişmesi gereken başka maddeler de olduğunu, onların da Cumhurbaşkanlığı seçiminde referanduma sunulması için çalışılabileceğini belirtti.

   Yorgancıoğlu, polisin sivile bağlanması, Askerlik Yasası ve Kamu Reformu konularında çalışmaların devam ettiğini anlatarak, “Birşeyleri istemek farklıdır, pratikte uygulayabilmek farklıdır. Elde etmek konusunda koşullarını yerine getirerek ısrarcı olacaksınız. Yani ‘ben bunu istedim, tam kelimesi klelimesine benim dediğim gibi olacak’ derseniz pratik hayatta bu olmayabilir. Ama siz de günün koşullarını değerlendirerek, istemlerinizde özünü değiştirmemek kaydıyla, bazı değişiklikler yaparsanız bunu elde edebilirsiniz” diye konuştu.

• Soru: Anayasa değişikliği konusundaki son dakika çıkışlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Komitede her şey onaylanmışken, hükümet ortağı bile “bazı konuları görüşmemiz lazım, anlaştığımız maddeleri referanduma sunalım” şeklinde bir yaklaşım içinde. Bu konudaki düşünceniz nedir? Dün yapılan meclis oturumunda da genel bir konsensusa varılmış görülüyor...
• Yorgancıoğlu:
Öncelikle süreci anlatmak isterim. Biliyorsunuz bütün partiler, UBP dahil, seçim öncesinde topluma birçok söz verdiler. Bunlardan bir tanesi de anayasa değişikliğiyle ilgiliydi. Seçimden sonra 21 milletvekiline ulaşan partimizin hükümet kurma görevi alması söz konusu olduğunda biz önce DP ile, daha sonra da UBP ile, bilahare de her ikisinin de bilgisi dahilinde ikisiyle görüşmeler yaptık. Bizim hassasiyetlerimizi dile getirdik. Bu hasasiyetlerimiz arasında anayasanın değiştirilmesi de vardı. Yaptığımız anayasa değişikliklerini hükümet programı yanında her iki partiye de önerdik. Hangilerinde bizimle mutabık olduklarını sorduk. Her iki parti de anayasa değişikliğiyle ilgili bizimle mutabık olduklarını söylediler. Biz DP ile hükümet kurduk ve bir hükümet programı yaptık. Hükümet programında anayasanın değiştirileceği ve hangi maddelerin değiştirileceği çok açık ve net bir şekilde yazılıydı. Bu arada toplum bizi sorgulamaya başladı , “hükümet oldunuz, 5’inci ay, hiçbirşey yapmadınız, 6’ncı ay” gibi. Halbuki biz Anayasa, Siyasi Partiler Yasası, Seçim ve Halkoylaması Yasası ve Meclis İç Tüzüğü’nü değiştirmek üzere bazı çalışmalar yapmıştık. Bu çalışmaların yalnızca hükümet partisinin değil, mecliste temsil edilen tüm partilerin olması için bunu Ad-hoc komiteye, özel bir komiteye devrettik. Böylece mecliste grup yeter sayısı olmadığı halde TDP’nin de temsil edilmesini sağladık. Anayasa toplumsal uzlaşı metnidir. Biz bu uzlaşının sağlanabilmesi için meclisteki tüm partilerin bu çalışmalara katılmasını arzuladık. Komite çalışmalarını aralıklı sürdürdü, önce Siyasi Partiler Yasası’nı, Meclis İç Tüzüğü’nü ele aldı. Hatta bir ara bazı partiler “anayasa bu yasaların önündedir ve anayasa değişmediği sürece bunda yapacağımız değişiklikler çok da anlamlı olmayacak, onun için önce anayasayı ele alalım” diye öneride bulundu, biz de bunu olumlu karşıladık ve komiteyi öncelikli olarak anayasayı görüşmesi için görevlendirdik. Bu süreçte bütün partiler, ilk zamanlar UBP de çok katılımcı oldu, katkı koydu. Bu çalışmalara UBP de, TDP de, DP-UG de, CTP-BG de katkı koydu. Bu anayasa çalışılırken daha çok öneriler vardı ama hassasiyetler dikkate alındı. Geçici 10. maddeye DP şerh koyduğu için uzlaşı adına, ortak paydada buluşmak için bu çıkarıldı. Vicdani redde yine DP karşı çıktığı için çıkarıldı. Bazı konulara biz, bazı konulara TDP karşı çıktığı için o maddeler de çıktı. Sonuçta geriye kalan maddelerde ortak bir paydada buluşuldu. Ortak payda diye tahmin ettiğimiz metin ortaya çıktıktan sonra iki söylem gelişti. Biri bunun aceleye getirildiğiyle ilgiliydi, buna gülünür. Çünkü “öncelikli olarak anayasanın görüşülmesi gerekir” diyenlerle şimdi “aceleye geldi” diyenler aynı kesimlerdir. İkincisi karşı çıkış da “bazı maddelere itirazımız, çekincemiz vardır” şeklindedr. DP içerisinde bir görüş birliği yoktu. Bunu doğru bulmamakla bereber, saygı göstermek gibi bir durumumuz var. Burada amaç birilerini dövmek değil, uzlaşı ile ortak bir noktaya varabilmektir. Daha değişmesi gereken anayasa maddeleri var mı? Bize göre de vardır. Bunları da tekrardan bir sonraki seçime yönelik çalışabiliriz diye düşünüyorum.
  

Dün gelinen noktada mecliste bir konsensusa varmış olmamız sevindiricidir. UBP’nin de buna katılmış olması memnuniyet vericidir. Bazı küçük değişikliklerle değişikliklerin bütününe yakınının geçmesi gerekir. Beklentimiz ve çabamız değişikliklerin oybirliği ile geçmesi yönündedir. Umarım bütün partiler de bizim gösterdiğimiz hassasiyeti gösterir.

“DP’nin tavrı yapıcı”

• Soru: DP’den zaman zaman farklı sesler çıkması, çelişkili davranması “hükümet krizi mi oluyor” yorumlarına neden oluyor. DP’nin değişken tavırlarını nasıl değerlendiriyorsunuz, bunlar hükümet krizine neden olur mu?
• Yorgancıoğlu:
Eğer uyuşma, uyum sağlama adına alternatif öneriler ortaya konuyorsa bunu sıkıntı olarak görmüyorum. Ama engellemek gibi bir tavır ortaya konuyorsa, bu bir sıkıntıdır. Serdar Denktaş’ın mecliste çok net bir ifadesi vardı, “kimilerine göre bu aceleye getirildi, ben bunu reddediyorum. 29 Haziran’da geçirebildiğimiz kadar maddeyi referanduma sunalım” demişti, ben bunu yapıcı bir tavır olarak görüyorum. Hükümet krizi olması söz konusu değil.

Polisin sivile bağlanması...

• Soru: Polisin sivile bağlanması konusu da kaldı, yasa hazırlandı, en son Başbakanlık’ta olduğunu biliyoruz. Bu konuda son durum nedir? Bu mümkün olabilecek mi?
• Yorgancıoğlu:
Bütün bunlar mecliste çoğunlukla geçmesi gereken yasalardır ve biz hassas olduğumuz konularda dün ne kadar hassassak, bugün de o kadar hassasız. Bunda herhangi bir değişikliğimiz yoktur. Ama çoğunluğu elde etme adına da sürekli görüşmeler yapmamız, çalışmamız gerekiyor. Polisle ilgili çalışmamız devam ediyor.

Askerlik Yasası...

• Soru: Askerlik Yasası, kamu reformu ile ilgili çalışmalar ne durumda?
• Yorgancıoğlu:
Kamu reformuyla ilgili çalışmalar da devam ediyor. Haftada 1-2 komite toplantısı yapılıyor. Askerlik Yasası’yla ilgili çalışmalar da devam ediyor.

• Soru: Askerlik Yasası konusunda da farklı yaklaşımlar, görüş ayrılıkları var...
• Yorgancıoğlu:
Bir şeyleri istemek farklıdır, pratikte uygulayabilmek farklıdır. Elde etmek konusunda koşullarını yerine getirerek ısrarcı olacaksınız. Yani “ben bunu istedim, tam kelimesi kelimesine benim dediğim gibi olacak” derseniz pratik hayatta bu olmayabilir. Ama siz de günün koşullarını değerlendirerek, istemlerinizde özünü değiştirmemek kaydıyla, bazı değişiklikler yaparsanız bunu elde edebilirsiniz. Ben bunda bazı sonuçlar elde edeceğimize inanıyorum. O konuda da çalışmalar devam ediyor.

Burslar...

• Soru: Son günlerde öğrencilerin burs konusu da gündemde. CTP Gençlik Örgütü da bursların kesilmesine karşı olduklarını açıkladı. Partinizin gençliğinden gelen bu tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Yorgancıoğlu
: Bazı konular muhalefet tarafından istismar edildiği sürece toplumda doğru algıların oluşması zorluklarla karşılaşır. Bu konu çok açık ve net bir şekilde istismar edilmeye çalışılıyor. Sayın Zeki Çeler kendi tartışılan konusunu gündeme atmak için aniden böyle bir öneri yaptı. Ben bu konuyu bu kadar basit görüyorum. 

• Soru: Kendi partinizin gençliğinin buna karşı çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Yorgancıoğlu:
Arkadaşlar farklı düşünebilir, onda herhangi bir sıkıntı yoktur, doğal görüyorum.

“BRT çadırı yasa ile ilgili değildir”

• Soru: Başbakanlık önünde BRT’nin çadırı var. Siz “neden olduğunu anlayamadım” dediniz, onlar da siz anlayana kadar burada olacaklarını söylediler. Bu sorun nasıl çözülecek? Cumhurbaşkanı da yasanın kendi döneminde hazırlandığını, BRT yasasının geçmesi gerektiğini söyledi...
• Yorgancıoğlu:
Sayın Cumhurbaşkanı o zaman UBP’ye yasanın niye geri çekildiğini sorsun. Buradaki çadır yasa ile ilgili değildir. Arkadaşlar yasayı kılıf olarak söylüyor. Burada BRT yönetimiyle bir görüşme yaptık, ki sendika yöneticisi de BRT yönetiminde temsil ediliyor. Bize iş güvenliğiyle ilgili sıkıntıları olduğunu söylediler. Biz de “sıkıntınızı hangi kelimelerle ifade edebilirsiniz ve nasıl aşılabilir, bunu kaleme alın ve bize gelin” dedik. Bu görüşme 20-30 gün önce oldu. Bu konuda ne bize, ne de BRT yönetimine bir cevap gitti. Yasa meclise gitmemiş diye burada oturuluyor. Yasa bir hafta sonra da gidebilir, 1 hafta burada oturacaklar mı? Ya da şimdiye kadar hangi sendika yasası meclise gitmedi diye çadır eylemi yaptı. Ama ben giderek şunu algılıyorum, her seçim öncesinde birilerinin dürtüsüyle maalesef birileri birşeyler yapıyor, bu da hoş birşey değildir. Dürtenin de kim olduğu çok açıktır.

 

“Biz yılın ikinci yarısında gelirlerimizin artacağını hesaplıyoruz”

• Soru: Maliye Bakanı’nın cari açığın artmasıyla ilgili bir açıklaması oldu. Bu arada tarım teşviklerinin verilmediği gibi konular da basında yer alıyor. Eğer bütçede sorun devam ederse bu sorunlar nasıl aşılacak?
• Yorgancıoğlu:
Biz birçok tedbirler aldık, toplumu rahatlatmak adına tedbirler aldık. Toplumsal yükümlülüğü azaltarak mevcut alacakları çoğaltmayı düşünüyoruz. Tapu harçlarını düşürdük ki daha çok devir olsun, kayıt dışı olanlar kayıt altına girsin ve daha az olduğu için “ödeyebilirim” düşüncesiyle daha çok sayıda insan ödeme yapsın. Mantığı bununla aynı olan, komitelerde bekleyen birçok yasalarımız vardır. Biz yılın ikinci yarısında gelirlerimizin artacağını hesaplıyoruz. Ama bir türlü komitelerden bu konularla ilgili yasalar halledilip meclis genel kuruluna getirilemiyor. Bunda belirli insanların ayak koymaları vardır. Bunları aşacağımıza inanıyorum. Bu takdirde sıkıntılarımızın azalacağını düşünüyorum. Açık artıyor çünkü öngörülmeyen kadar bir hayat pahalılığı söz konusu oldu. Dolayısıyla devletin yükümlülükleri, harcamaları arttı. Bu doğaldır ama yılın ikinci yarısında gelirlerimizin  de aratacağı konusunda elle tutulur duyumlarım vardır.

   Tarımdaki teşvik primlerini de yavaş yavaş vermeye çalışıyoruz. geçtiğimiz aylarda 7,5 milyon TL ödendi, 7,5 milyon TL de önümüzdeki ay ödenecek. 14-15 milyon Tl’lik bir ödeme yapmış olacağız. Yine narenciye ile ilgili kaynak yaratmaya çalışıyoruz ama sonuç olarak bunlar zaman ister. Kaynak elinizi uzatınca tutacak kadar yakın değildir maalesef. Mazot desteği, düşük faizli kredi desteği veriyoruz, tohumluk arpa ile çalışmalar yapılıyor. Yani köylülerimize sadece teşvik yönüyle bir destek sunmuyoruz, birçok yönden destekler sunuyoruz. Dolayısıyla hiçbir sıkıntı olmayacak demiyorum, tabi ki olacak ama abartıldığı kadar, dile getirildiği kadar da olmayacak.

• Soru: 2015 sonrası ekonomik paketle ilgili çalışmalar başladı mı?
• Yorgancıoğlu: 2015 sonrası için henüz net bir çalışma süreci başlatmadık ama ön hazırlıklarını arkadaşlar yapıyor. Hedefler neler olacak, bunların ana hatları ortaya çıkarılmaya çalışılıyor ki su geldikten sonra nasıl bir yapı oluşacağı, bütün bunlara bağlı olarak da 2015 ve sonrası için ekonomik işbirliği protokolünün temellerini atmaya çalışacağız.


“Suyun geleceği kesindir”

• Soru: Suyla ilgili de bazı söylentiler var, teknik sıkıntılar yaşandığı söyleniyor. Önce “Sayın Eroğlu’nun doğum gününde su akacak” dendi olmadı, sonra 20 Temmuz dendi ama Sayın Bakan mecliste eylül ayını telaffuz etti. Bu konuda durum nedir?
• Yorgancıoğlu:
Sözleşme tarihi eylüldür. Bunun öncesinde mümkün mü? Bazı girişmler yapıldı ama teknik koşullar buna müsaade etmeyecek gibi görünüyor. Suyun geleceği kesindir  ama 20 Temmuz’da mümkün değildir, bu net bir şekilde görünüyor. Eylül’ü beklememiz gerekiyor. 

Soru: Kablolu elektrik konusunda somut bir çalışma var mı?
• Yorgancıoğlu:
Bir çalışma başlatılmıştı, sonra Türkiye’de, bizde seçim sürecine girildi, bir ara verildi ama Kuzey Kıbrıs’ın kablo ile Türkiye ve Avrupa enterkonnekte sistemine bağlanması benim açımdan çok gerekli birşeydir, önemli birşeydir. Bu enerjide yalnızca arz güvenliğini sağlayacak bir yapı değildir, aynı zamanda dünya ile kucaklaşacak bir yaklaşımdır. Çünkü Türkiye de aynı enterkonnekte sistem üzerinden Avrupa’ya bağlıdır.

• Soru: Son günlerde gündemde olan bir diğer konu da iki taraf arasında GSM operatörlerinin işbirliği konusu var. Bu konuda bilginiz nedir?
• Yorgancıoğlu:
Güven artırıcı önlemlerden bahsedilirken birinin de bu olması gerektiğine inanıyorum. Bu da bir güven. Karşılıklı şirketlerin birbirini tanıması, ilişki kurması güveni artıracak bir önlemdir. Bunun yararlı olacağını düşünüyorum.

“Katılımcı bir anlayışla görüşmeler yürütülmeli”

• Soru: Sıkıntılı dönem devam ediyor, bundan sonraki süreçle ilgili ne söylemek istersiniz?
• Yorgancıoğlu:
Sıkıntılı dönem devam ediyor. Ekonomik olarak bazı skınıtlarımız var ama bize gelen bilgiler büyüme hızının olumlu yönde olduğudur. Bizim bu sıkıntıları aşacağımız gibi önümüzde somut veriler de vardır. Diğer yandan Kıbrıs Sorunu vardır. Giderek artan oranda uluslararası aktörlerin dahil olduğu bir konudur. Dolayısıyla bu dönemde Sayın Eroğlu’nun da Sayın Anastasiades’in de Kıbrıs sorununa başka şeylerden daha çok önem vermeleri gerekir. Katılımcı bir anlayışla görüşmelerin yürütülmesi gerektiğini, masaya taşınacak önerilerin katılımcı bir anlayışla belirlenmesi gerektiğinin altını çiziyorum. Bu konuda sıkıntı yaşanmaması gerekir. Hepimiz biliyoruz ki Biden görüşmesinde siyasi partilerin niye bu görüşmeye davet edilmediğiyle ilgili çok sorular soruldu ve bu sorular bana göre hala cevapsız. Eroğlu’nun yaptığı açıklama beni tatmin etmedi. Dolayısıyla bundan sonra katılımcılığa önem verilmesi gerektiğine inanıyorum. Sorun hepimizin sorunudur. Kıbrıs Türk halkının geleceğe hazırlanması, bu adada yaşayan herkesin hak ettiği ölçüde yeni bir hayat kurma şansına sahip olması önemlidir. Bu anlamda her iki liderin de buna özen göstermesi gerekir. Daha iyi bir ekonomi, sosyal yaşam, hayat kalitesinin artırılması için, enerjinin ucuzlatılması için, eğitim sisteminin daha iyi bir noktaya gelmesi için her alanda bütün arkadaşlarım çalışıyor.

Röportaj Haberleri