Ancak ve ancak ‘idealist’ insanlar ve ‘radikaller’ değiştirir dünyayı...
Kimileri ‘görüntü’de idealisttir.
“İlkeler” der, durur...
Der demesine de...
Başkadır ‘kapılar ardındaki’ yüzü...
***
Kendi ağzıyla “bakanlık” ya da “müsteşarlık” isteyenlerin hikayelerini dinliyorum hâlâ!..
Ve diyorum ki, “yerim sizin değişim isteğinizi” (!)
***
Üç gündür yazmıyorum ya, konudan konuya ‘zıplama’ isteği var içimde...
***
Kleridis’le bir yemek masasına buluşmuştuk, seneler önce...
Rauf Denktaş’la görüşmelerinde, “fıkralar” anlatıyorlarmış, karşılıklı...
Ve de genelde, ‘bel altı’...
“Çözüm”e dair “niyetsizlik” hallerinde başka ne yapılabilirdi ki?
‘Çözümsüz’ adanın toprağını attılar dün, Kleridis’in de üzerine...
Ve havada ‘umut’ bulutları yoktu...
***
Tatil yaptım ya 3 gün...
‘Adalar’a yol aldım, İstanbul’da...
Denizlerin sokak çocukları eşlik etti, martılar, çığlık çığlığa...
Heybeli adada bir işletmeci...
‘Ekmek arası döner’ servis ediyor masalara...
Doğma, büyüme adalı...
‘Bir zamanlar çok daha güzeldi’ dedi.
“Rumlar da vardı” dedi...
Kıbrıs’taki “Rumcu Türkçü” yakıştırmalarını anlattım...
İnsanları “bölen” örümcek ağı kafaları...
Nasıl da tüylerim diken diken oldu, dudaklarından dökülen cümleye...
“Nedir ki Türkü Rumu... İnsanlık büyük mü geldi? Yetmedi mi insanlık yani...”
***
Ancak ve ancak ‘idealist’ insanlar ve ‘radikaller’ değiştirir dünyayı...
Büyük insanlık yeter, diyenler...
Ve sadece demekle kalmayanlar...
Bunu yaşayanlar...
Yaşamın içinde kendini gösterenler.
Kendi çıkarları peşinde koşmadan...
“Düzen bu, ayak uyduracaksın” demeden...
Bu lanet düzeni reddedenler...
O durumda, denizlerin sokak çocukları gibi bir coşkuyla, uçarız mutlu yarınlara...
Daha özür...
Daha umutlu...
Çok daha mutlulukla...
O durumda...
Ancak ve ancak...